Hikmet Çetinkaya

Özgürlüğün Kapısında Bir Dal Gibi...

13 Ekim 2013 Pazar

Bir geminin güvertesinden
geçiyorlar şarkılar söyleyerek...
Gökyüzü mavi, martılar süt beyaz.
Gökten ateşi çalan çocuklar,
güneşi çiziyor birisi...
Biraz dokunsan ağlayacak belki
yitirilmiş aşklar bahçesinde.
Akarsuda çakıl taşı, dağlarda
zeytin ağaçları.
Bazen hayatım gözlerini karanlıkta
açardı şair dostum, kalabalık
sokakları görmeden.
Yorgun!
İsteksiz!
Kırılgan!
Bir çocuk yüreğinin ağır ağır atışını
dinleyerek...
Tıpkı insanın düşünde derinlere
dalıp da odasına döndüğü zaman.
Ya insan kaygılarını çoğaltırken
nasıl yanıp sönen.
***
Avuntular içindesin!
Bilmeden, görmeden ve
öğrenmeden.
Belli belirsiz ve donuk bir ufukta...
Sabah yavaş yavaş ışınlarını
kilitlere yöneltip karanlığın kapılarını
açmaya çalışırken...
Ürkek bir kısrak gibi huysuz.
Tam o sırada zamanın saati
çalarken...
Dağ çiçeklerinin kokuları, bir
geminin güvertesi, martılar...
Senin ellerinde bir tutam umut...
Mavi tebeşir evler!
O geniş avlular...
Kapıda özgürlüğe açılmış bir dal.
Ölümsüz günler, mevsimler,
alanlar...
Geceler boyu okuduğumuz şiirler.
Oktay Rifat, Pablo Neruda, Cahit
Külebi, Hasan Hüseyin, Şükran
Kurdakul...
“Bir mumla ayırdık, geceden
kendimizi, / Kurduk bir mumla
bu çadırı bahçemize kıpkırmızı.
/ Unuttuk bir bostan kuyusu gibi
korkulu gökyüzünü.”
***
Bir pelikan uzaklarda...
Deniz mavi, ben mavi, sen mavi...
Buz mavi...
Özgürlüğün sesi mavi...
Nasıl da gülümsüyor pelikan kuşu
masmavi...
Belki karanlık bir gecede
yaralanmış pelikan...
Belki yorgun düşmüş.
Belki özgürlüğün peşinde.
Pablo Neruda, sarıp sarmalamış
onu, bir ninni söylemiş...
“Oturmuş denizin
üstünde
derin sorunları tartıyor
pelikan
okyanusun hacmi
yiyecek derdi,
dalgaların tekrarı,
balinanın yalnızlığı,
Ayın büyüleri,
rüzgârın koordinatları.
...........
Vurdumduymaz yargıcı
denizin;
döner zaman üstünde kafatasının
ve yağmurdan ya da dalgadan bir
damla
döktürür uzun gagasından
saydam bir hüküm gibi.”
***
Bir bakıyorum uçuyor demirden
tüyler...
Çatlayan bir dalga...
Özgürlük gibi bir şey işte.
Mavi masmavi!
Seyrediyor sessizlikte sessizliği...
Geminin güvertesi!
Ve düşünceli pelikan...
Biliyor yaşama ara sokaktan
varılmayacağını.
O korkunç ara sokaklardan...
Korkunç acı çektirir bireye.
Bakışın başkalarına ulaşması
için önce senin içinden geçmesini
insanlardan daha iyi biliyor.
Eğer konuşamıyorsan, dinlemek
daha iyidir.
Dinleyip yaşamak.
Biliyor olmalıyız halkın bir somun
ekmekle birlikte uyuduğunu.
Yoksulluğu!
Ufukta görülen zorbaların
çizmelerini...
Binlerce yıllık kayaların
ağırlığındaki acıları...
Savaş günlerini!
***
Gökten ateşi çalan çocuklar
güneşi çiziyor...
Maviyi seviyor kızlar, oğlanlar...
Sen mızıka çalıyorsun güvertede.
Dalgalar, martılar, balıklar seni
dinliyor.
Kırmızı fular taktın diye attılar seni
zindana...
kirli ve sarı dişlerini göstererek
güldüler.
Ve sen haykırdın yine.
Sesini duyan oldu mu bilmiyorum
akşamın acıklı şarkıları çalarken.
Okyanus pelikanı nerede
bilmiyorum...
Artık günler de bir yıldız gibi
sayılmıyor gökyüzünde!
Sis iniyor denizin üzerine!
Bir anne uzaklara bakıyor
kımıldamadan...
Kapı açılıyor...
Dışarıda bir dal var özgürlüğe
merhaba diyen...
Hızla akan suyun olduğu yerde
yine çocuklar bekliyor babalarını...
Çocuklar bekliyor ve daha çok
bekleyecek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları