Hikmet Çetinkaya

Ölümcül Kaza Kusuru!..

09 Ocak 2014 Perşembe

Suskunluk iki gün sürmüştü...
HSYK, savcı Zekeriya Öz’ün Dubai tatilini görüşürken, İstanbul Emniyet Müdürü’nü faturaya ekledi.
“Paralel yapılanma” dördüncü dalga operasyonunda İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Binali Yıldırım’ı hedefe koydu.
Bunu ben söylemiyorum, iktidarın sesi Star gazetesi manşetten verdi dün:
“Paralel taarruz.”
Önceki sabah İzmir merkezli rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda başka kentlerde de gözaltılar yapılmıştı.
Akşam saatlerinde, başta Ankara, İzmir, Antalya Emniyet müdürleri, polis amirleri ve çok sayıda polis görevden alındı.
İktidar medyası dün veryansın ediyordu paralel taarruza:
“HSYK ve İzmir savcısı aynı gün taarruza geçti...”

***

Cemaatin gazetesi Zaman, haberi “İzmir merkezli ihale operasyonu: 20 gözaltı” diyerek birinci sayfanın eteğinden vermişti.
Yani haberi pek büyütmemişti...
Fethullah Gülen demek ki kendi medyasına ayar vermiş, sözünü tutmuştu.
Buna karşın iktidar medyası “paralel yapı”, bir başka deyişle “devlet içinde devlet” tezini gündemde tutuyordu.
İzmir’deki yolsuzluk gözaltılarını büyütmeyen Zaman, 28 Şubat “postmodern darbesinin mağduru” DGM Savcısı Hüseyin Altın’ı manşete taşımıştı:
“28 Şubat’ın acıları yeniden yaşanmasın!”
28 Şubat sürecinde meslekten atılan Altın, kamuda görevden almaların yeni mağduriyetlere yol açacağı uyarısı yapıyor, fişlemeler üzerinden yürütülen tasfiyeleri hiçbir vicdanın kabul etmeyeceğinin altını çiziyordu.

***

Hukukun, adaletin, vicdanın nasıl ayaklar altına alındığını daha önceki davalarda gördük...
Fişlemeleri, dinlemeleri...
Çete kelimesi dilimizden hiç düşmedi...
İç güçler, dış güçler!
Siz Tunceli’de bir ilçede yaşayan tüm insanları “devlet düşmanı” olarak fişlemeyi sürdürürken gerçek çeteler, ihale yolsuzluğuyla devleti soyuyordu...
Bu devlet orada savcısını bile koruyamadı...
Terör örgütü o genç savcıyı lojmana girerken öldürdü.
O yöre derin ölümlerin, asit kuyularının, faili belli ama faili bulunmayan cinayetlerin, tetikçilerin bölgesidir...
Orada da hukuk yoktur, adalet yoktur, vicdan yoktur!
Bırakın bunları anlatmayı!
Bu halkın gözlerini kapatmaya çalışmayın, dindarlığı siyasette araç olarak kullanmayın...
O vadiler, dağlar, ovalar, kentler, köyler ölüm çukurlarıyla doludur...
Uludere ne oldu?
Kim suçlu, kim suçsuz!
Ölenler bizim insanlarımız değil miydi?
Askeri savcılık Uludere için takipsizlik kararı verdi ve üzeri örtüldü!
Kanunun emri yerine getirilirken kaçınılmaz bir hataya düşülmüş...
Haritalara bakılmış, şu olmuş, bu olmuş.
Terörist sanılmış ama kaçakçıymışlar...
Şuymuş, buymuş!

***

Kimine göre hukuk kimine göre guguk olan bir ülke düşünün.
Paralel yapı maralel yapı deyin!
Atlayın, zıplayın!
Sabah akşam demokrasi ve özgürlük, hukuk devleti masalları anlatın...
Uludere’de hayatta kalabilmek için kaçakçılık yapıyor insanlar...
Suriye sınırından giren kaçak akaryakıtın hesabını bilen bile yok!
Nedense oraya kimse dokunmuyor.
Sen dokuz lirayı zimmetine geçirdiği savıyla banka memurunu 12 yıl ağır hapis cezasıyla yargılarken Uludere’de o körpe bedenlerin kömür yığınına dönüştürülmesi buyruğunu “kaçınılmaz hata” olarak görmeye hakkın var mı ey adalet ve hukuk!

***

17 Aralık operasyonu bir tezgâhmış! Aramalarda, telefon tapelerinde usulsüzlük yapılmış!
Bunun için de suç duyurusunda bulunulmuş...
Aynı şey Ergenekon, Balyoz, KCK, Odatv, Devrimci Karargâh, Fuhuş ve Casusluk davalarında olmadı mı?
Zekeriye Öz Ergenekon’da kahramandı, şimdi yerden yere vuruluyor iktidar medyasınca...
HSYK de öyle...
Memleketin halleri böyle...
Demek ki demokrasi, özgürlük, hukuk, adalet herkese gerek!
Askeri vesayete “hayır” derken sivil vesayete “evet” demeyin!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları