Hikmet Çetinkaya

Madımak Canisi 28 Şubat Mağduru(!)..

18 Ekim 2013 Cuma
Hava yağmurlu ve soğuk
İstanbul’da...
Gökyüzünde gri bulutlar,
sessizlik...
Mevsimlerin avuçlarımızın
içinden nasıl kaçıp gittiğini
düşündüm Oktay Ekinci’yi
uğurlarken.
Ölümler içimi acıtır!
Kim ölürse ölsün, derinden
bir sızı iner yüreğime...
Mutluluğun içtenliğini,
uyumluluğunu düşünürüm.
Hayatın gelgitleri arasında
kalmış umut toplayan insanları,
o soğuğun, yağmurun altında
kâğıt mendil satan çocukları...
Türkiye’nin bugün geldiği
noktaya bakarım.
Bir tuhaf ülkeyiz...
Birey değil kul, köleyiz!
Sözlü kültürden yazılı
kültüre geçmemişiz...
Gazete, kitap okumayı,
tiyatroya gitmeyi hiç mi hiç
sevmeyiz.
Demokratik tepki koyanlar
için dün “Komünistler
Moskova’ya” diyorduk,
bugün “terörist” yaftasını
yapıştırıyoruz.
Eğer bu ülkede Sivas’ta
Madımak Oteli’ni yakarak
onlarca canımızı, şairimizi,
sanatçımızı katledenlerden
birisi 28 Şubat davasında
bugün “mağdur” sıfatıyla
yargıya başvuruyorsa oturup
düşünmeliyiz.
***
Hizbullah ana davasında
yargılanıp cezaevine giren
Cihan Yeşil de savcılığa
başvurup şöyle demiş:
“Ben de 28 Şubat’ta hapse
girdim, bu yüzden mağdurum!”
Demokrasi, özgürlük, hak,
hukuk işte böyle olur!
Toplumdaki ayrışma giderek
büyüyor.
Kutuplaşma siyasal iklimi
etkilemeyi sürdürüyor.
AKP’nin siyasal pusulası
kutuplaştırmaya ivme
kazandırmaktan başka bir şey
değil.
Yargıda çapraz
sorgulama yönteminin yanlış
uygulamasının getirdiği
sonuçlar AB’nin 2013 İlerleme
Raporu’nda yazılı...
Tutukluluk sürelerinin çok
uzun olması yazılı...
Zindanlarda çıplak arama,
tecrit, zorla kan ve doku alımı
yazılı...
AKP iktidarının muhalefet
karşısında uzlaşmaz bir tutumu
var.
O zaman
sormak gerekmez
mi:
“Böyle
demokrasi,
özgürlük anlayışı
olur mu?”
***
Bugün gelişmiş
demokratik
ülkelerde hukuk
umuttur,
hayattır...
Adalette eşitlik
kavramı hayatın
tam içindedir.
Yargı bağımsızdır...
Peki, Türkiye’de durum
nedir?
Suçsuz bir insan suçlu hale
getirilir, topluma korku yayılır.
Suskun ve tepkisiz bir toplum
yaratmanın birincil koşulu
budur.
Bağımsız yargı değil, önyargı
devreye girer.
Anayasa Mahkemesi’ne,
olmadı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’ne gidersin.
Bir bakarsın zindanda 20 yıl
geçmiş...
Vicdan yoktur, mantık yoktur!
Kim suçlu kim suçsuz
bilinmez...
Bu arada sık sık şunu
duyarsın:
“Hukuk yolu tükenmez!”
***
Tatlıcıdan ya da fırından
ekmek, baklava çalan
çocuklar 10 yıl hapis yatarken,
bankasının içini boşaltan
patronlar bir-iki yılda çıkar ya
da Fransa’ya kaçar.
Şimdilerde gazeteci Sultan’ın
Başbakan’dan 200 lira harçlık
almasını eleştiriyorlar.
Kızcağız istemiş, Başbakan
vermiş...
Sultan, Başbakan’ı “devlet
baba” olarak görmüş...
Genç kadın gazetecinin
yaptığı etik değil, tamam...
Bu ülkede finans
kurumlarından milyarlar
toplayan medya patronları yok
mu?
Sultan’ı bırakın da o medya
patronlarını gündeme taşıyın!
Burası Türkiye, olur böyle
şeyler...
Boş verin aldırmayın!
Canınızı fazla sıkmayın!
***
Bugün bayramın son günü...
Oktay Ekinci de ayrıldı
aramızdan...
Hava ise başta yazdığım gibi
hem soğuk hem yağmurlu...
İçimde bir sıkıntı...
Kutuplaştırmacı bir siyasal
iktidar...
Din eksenli!
Tüm AB ülkelerinde sınırlar
kalktı, duvarlar yıkıldı...
Türkiye, Mardin’in
Nusaybin ilçesiyle Suriye’nin
Kamışlı şehri arasındaki
bölgeye “kaçakçılığı önleme”
gerekçesiyle duvar örüyor.
Bu anlattıklarım hayatımızın
bir gerçeği...
Onun için kaygılıyım ama
umutsuz değilim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları