Hikmet Çetinkaya

İmralı-Kandil Kaç Saat?..

20 Nisan 2013 Cumartesi

Mektuplar İmralı’dan yazılıp Kandil’e götürülüyor...
Bir mektup, iki mektup, üç mektup!
Sahi
kaç mektup götürüldü İmralı’dan Kandil’e?
Benim
merak ettiğim İmralı’da ve Kandil’de neler görüşüldüğü...
İkincisi
bu görüşmelerde BDP milletvekillerinin dışında kimlerin olduğu...
MİT var...
PKK’nin çekiliş sürecindeki izleyeceği yolu MİT’in çizdiğini okuyorum gazetelerde.
Apo’nun Karayılan’a; Karayılan’ın Apo’ya yazdığı mektupları da çok merak ediyorum.
Mektupların sayısı kaç oldu anımsamıyorum...
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül de alana indi, Bingöl’de konuştu...
Sahi
barış geliyor mu?
Apo’nun mektuplarında bu süreci kapsayan önemli kararlar olduğu vurgulanırken
“akil insanlar” bölgelerde dolaşıyor.
Ben, akil insanlardan çok Apo-Karayılan arasında
yazılan mektupların içeriğiyle ilgileniyorum...
Mektupların bazıları
KCK yönetimine yazılmış.
Peki, şu an içeride kaç KCK’li tutuklu var?

\n

***

\n

Kafa karıştıran başka konular da var elbet...
Sağlık Bakanlığı’na bağlı kuruluşlar ve Ziraat Bankası’ndan “T.C.” kaldırıldı...
Bazı sağlık kurumlarında
“T.C.” ibaresi yeniden konulurken Ordu Devlet Hastanesi’ndeki “T.C.” silindi...
Eh!..
Demokrasi ve özgürlük denilen şey budur zaten!
T.C. kimilerinin canını sıkabilir...
Yakında,
sıra nüfus cüzdanlarımıza, pasaportlarımıza, T.C. yazılı her yere gelebilir.
Zaten barışa gidilse gidilse böyle gidilir...
Zindanlarda kaç kişi yatıyor, bunların kaçı gazeteci, bilim insanı, KESK üyesi, öğretmen, sağlık çalışanı orası hiç önemli değil.
Akan kanın durması, anaların ağlamaması için önce
“T.C.” işini çözümlememiz gerek.
Eğitimmiş, demokrasiymiş, özgürlükmüş!..
Hele hele laik
demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ymiş!..
Sakın ola ağzınıza almayın!
Şimdiden söyleyeyim yanarsınız!
Oturunuz oturduğunuz yerde uslu uslu...
Sesinizi çıkarmayın!
Gazlanırsınız, ıslanırsınız, ölünceye dek coplanırsınız!
Sabaha karşı
kapınız çalınır, alıp götürülür, postalanırsınız.
Ne bilirse büyüklerimiz bilir!
İleri demokrasi ancak böyle gelir!

\n

***

\n

Demokrasi, özgürlük, barış diye diye dilimizde tüy bitti...
Bitmesine bitti ama şu
demokrasi gökten zembille inip altın tepsi içinde sunulmaz bir topluma...
Hele hele Türkiye gibi
bir ayağı Avrupa’da öteki ayağı Ortadoğu’da olursa.
Şu
“çözüm süreci” ağızlarda sakız oldu ama neler olup bittiğini TBMM’deki partiler bilmiyor...
Bunların içinde
AKP milletvekilleri de var.
Akan kan dursun!
Barış gelsin!
Peki, nasıl gelecek?
Bu soruyu sabah akşam sorsak bile bir yanıt verilmiyor...
Bu işin arkasında
“tek adam” rejiminin yattığını toplumumuzun yüzde kaçı biliyor?
Aslında İmralı, Kandil, KCK ve devlet arasında kıyasıya bir pazarlığın sürdüğü bir gerçek.

\n

***

\n

MHP’nin tavrı ortada!
CHP’nin çekimserliğini anlıyoruz...
CHP’nin içinde ve tabanında elbet barışın gelmesi isteniyor.
Dedim ya aynı soru akıllarda:
“Barış ama nasıl?”
Başkanlık sistemi!
Tek adamlık!
Topu CHP’nin üzerine atıp
“CHP çözülüyor, bölünüyor” manşetleri ise yandaş medyanın yeni bir oyunu...
CHP içinde ideolojik farklılıklar olabilir!
Eğer
CHP, sosyal demokrat bir parti kimliğine bürünürse, daha doğrusu sosyal demokrasinin bilincine erişirse bir milletvekili bir başkasına “CIA ajanı” suçlamasında bulunmaz.
Ne denli kızarsanız kızın CHP’nin Türkiye’ye; Türkiye’nin CHP’ye gereksinimi var!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları