Hikmet Çetinkaya

Hayatın Daracık Boşluğunda...

30 Haziran 2013 Pazar

Hayat nedir, duygu nedir, umut, sevgi, aşk, özlem, tutku...
Kolayca duygulanarak bakıyoruz hayata kimi zaman, bir çiçeğin sevecenliğinin, gelinciklerin kızıllığının, papatyaların sarısının ve beyaz yapraklarının
yüreğimizde birikmesini istiyoruz.
Rüzgârı, güneşi, gündüzü, geceyi, yıldızları...
Başımızı göğe kaldırıp uzun uzun baktığımızda
umutsuzluğun lekesini...
Ağacın gölgesini...
Karşı kıyının ışıklarını...
Görüyor muyuz?
Neden düşmanlık tohumları ekip kıyıyoruz birbirimize?
En kalın ağaç gövdelerini
saran mor bir ışığın, yaşamsal o paha biçilmez değerini kendi yasakçıl avuntularımızın derinliğine saklamayı öğretmişler bize toplum olarak.
Baskıyı, şiddeti!
Kanı!
Ölümü!
Bunları
yazmışlar kitaplara.
Lice’de önceki gün meydana gelen, hepimizin yüreğini acıtan olaylar, Kadıköy’de insanlarımızın “Diren Lice, Kadıköy seninle” pankartlarıyla pekiştirdikleri Türk-Kürt kardeşliğinden ders alanlar oldu mu?
Birlikteliğin dalga dalga olan kıvrımlı güzelliği bana çok şey anlattı.
Bir cumartesi sabahı uyandığımda ise
PKK’nin Diyarbakır’da bir uzman çavuşu otomobiliyle giderken durdurduğunu ve kaçırdığını öğrendim.
Birden derin bir acıyı yine içimde duyumsadım.
Ardından yazar ve sanatçıların gazetelere verdikleri tam sayfa
“Kaygılıyız” başlıklı ilanı gördüm.

\n

***

\n

Sanatçısı, aydını, yazarı, emekçisi, öğrencisi, emeklisi, vicdanı ve aklı olan insan sevgisinin sıcaklığıyla yaşayan herkes kaygılı...
Kana kan
intikam duyguları alev alev toplumun bir kesiminde.
Medya almış başını gidiyor...
İktidar medyası kelle istiyor, yalan haber yapıyor, demokrasiye gönül vermiş sanatçıları, yazarları, aydınları hedef gösteriyor...
Tüm bunlar olurken PKK’nin yüzde
15’i tam olarak çekildi, yüzde 85’i sınıra doğru yürüyor denilirken, onarılan karakollar basılıyor, siviller kaçırılıyor, Lice’de çatışma çıkıyor, bir kişi ölüyor...
Ve dün sabah bir uzman çavuşu PKK kaçırıyor...
Sil baştan!
Değişen bir şey yok anlayacağınız.
Türkiye’nin
ABD çıkarları için değil, kendi çıkarları için bölgede barıştan yana seçenekler bulması gerekir.
Bunlar üç aşağı beş yukarı bellidir...
Daha önceleri çok yazılıp çizilmiştir...
Önce sivil demokratik
çoğulcu bir anayasa ve özgürlüklerin geliştirilmesi.
Siyasetin yüzde
10 barajının arkasına sığınmaması ve liderler sultasına boyun eğilmemesi.
1980 öncesi olduğu gibi önseçim...
Türk-Kürt halkı birlikte üniter devlet çatısı altında özgürlük içinde yaşamak istiyor.
Hukuksuzluk ve adaletsizlik!
Gelir dağılımındaki eşitsizlik!
Cumhuriyet devrimlerini,
Mustafa Kemal Atatürk’ü karalayarak, “laik Kemalistler” diyerek sapla samanı karıştıranların, önce 1789 Fransız, 1917 Rus devrimlerinin nedenlerini ve sonuçlarını öğrenmeleri gerekir.
30’lu yıllarla bugünü karşılaştırarak cehaletin batağına saplananlar, önce Gladyo’nun ne olduğunu, ardından “derin milliyetçiliğin” devleti nasıl kuşatma altına aldığını öğrensinler.
Hiç olmazsa sermaye-emek çelişkisini ara sıra akıllarına getirsinler.

\n

***

\n

Hayatın daracık boşluğu önünde ilerlerken sessizliğin sesi çıkıyor bir anda karşımıza...
Meyvelerini gölgelikleri altında sunan bir bahçeden habersiz,
kaybolan yılların, ölülerimizin hesabını yapmıyoruz.
Oysa sevecenliğin zeytin dalına ve yaprağına benzeyen titrek kumaşında
barış demeliyiz, aşk demeliyiz, kardeşlik demeliyiz.
Dudaklarımız kelepçelenmiş,
susuyoruz sadece!
Medya patronu işten atarsa biz ne yaparız?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları