Hikmet Çetinkaya

Hayat ve Ölüm!..

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Sessiz çığlıklar vardır hani, acıları ve hüzünleri yüreğimizde taşıyan...
Bir gözyaşı vardır, bir sis,
havada uçan kuş, bir çiçek kendi yalnızlığı içinde taşıyan.
Uykulu bir ağaç yarı gecenin içinde...
Acılar ocağının toprağında tomurcuklanan güller...
Bir bomba, bir katliam!
Hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgi!
Bir yanı uçurum, bir yanı deniz...
Sevgi, dostluk,
arkadaşlık!
Bir şarkı dillerde, hiç bitmeyen:
“Yalan dünya!”
Yağmur dindi, gökyüzü yavaş yavaş çözülmeye başladı öğle saatlerinde.
Bir
ufuk çizgisi belirdi birden.
Renkler yeniden kendine geldi,
ağaçların yaprakları konuşmaya başladı...
Bir
acı haberle sarsılan ben ve Cumhuriyet’te tüm arkadaşlarımız bir sessizliğe büründü...
Ertin Akgüç’ü yitirdik, başımız sağ olsun!”
Suların derinliği, mavinin güzelliği yitip gitmişti o an...
Bir an gözlerimi yumdum!
Düşündüm uzun uzun...
Sevgiyi,
dostluğu!
Bir çocuğun kirpiklerinde
sabahın aydınlığı saklı değildi...
Reyhanlı’yı anımsadım, ölümü düşündüm.
O ince çizgiyi...
Vadileri...
Akan kanı...

\n

***

\n

Kafam karmakarışıktı, ne yazacağımı bilmiyordum.
Duygularıma
yenik düşmüş bir adamdım!
Neydi ölüm?
Adı yoktu, bir düş gibiydi,
gizli tapınaklar içinde yaşayan!
Kimi zaman sınır boylarında, kimi zaman
Ceylanpınar’da, kimi zaman Akçakale’de...
Adını koyuyorduk:
“Terör!”
Geçen hafta cuma günü saat 11’de odama gelmişti
Ertin Akgüç.
Sağlığı yerindeydi.
Sohbete başladık!
Reyhanlı katliamından bir gün önce terörden söz ettik, barıştan...
Cumhuriyet okurları Ertin’i tanımazdı...
Ertin Akgüç
2005-2012 yılları arasında Cumhuriyet’i yayımlayan Yeni Gün Anonim Şirketi’nin yönetim kurulu başkanıydı.
Gazetenin mali işleri onun yükümlülüğündeydi...
Bir süre önce yönetimden ayrılmış, danışman olarak görevini sürdürüyordu.
Odasını
Güray Öz’e vermişti.
Açık çayını içip yanımdan ayrıldı...
Akşam saatlerinde bahçedeydim.
Akın Atalay aradı telefonla:
“Ertin Abi’yi hastaneye kaldırdık...”
Hemen eşi
Sezgin Hanım’ı aradım telefonla.
Ameliyata alındığını öğrendim...

\n

***

\n

Ertin ve Sezgin Hanım, İlhan Selçuk ve Handan Selçuk’la yakın dosttular aradaki yaş farkına karşın...
Ankara
Siyasal mezunu olan 1940 doğumlu Ertin, uzun yıllar holdinglerde genel müdürlük yapmış, 2004 yılında Cumhuriyet’e gelmişti...
Sezgin Hanım
İstanbul-Bodrum arasında gidip geliyordu.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde görevliydi...
Bir kez
Zeynep Oral’la, bir kez de Şükran Soner’le birlikte Uğur Mumcu etkinliğine katılmıştım, Sezgin Hanım’ın çağrısıyla...
Yazı masamın başında düşüyorum...
Ara sıra başımı geniş pencereye çevirip bir açıp bir kapanan gökyüzüne bakıyorum...
Bir dize geliyor aklıma
Cahit Külebi’den:
“Bu gece, bu gece
Uykusuzum, kederliyim, deliyim.
Yüzünde uzak sevgilerin derin aydınlığı,
Durmayalım şehir şehir, yıldız yıldız karanlıkta
Bu gece ölmemeliyim.”
Ertin Akgüç direnemedi ölüme...
Dün sabah saatlerinde yitirdik...

\n

***

\n

Ellerimle çoğalttığım mevsimler, yaşam ve ölümün o ince çizgisi.
Bir
tutku...
Bir ışık...
Bir
sevgi...
Dostluk!
Arkadaşlık!
Ve beklenmedik ölümler!
Kirpiklerinde ilkyaz sabahlarını gözlerinde saklayan
bir çocuk.
Akan kan!
Başımızdaki
terör belası!
Dalgalı denizler, çiçekler, kuşlar!
Yarın son yolculuğuna uğurluyoruz Ertin Akgüç’ü...
Artık öğle saatlerinde gelmeyecek odama...
Bana sormayacak
“Ne var ne yok” diye... Açık bir çay içmeyecek... Türkiye’yi, dünyayı konuşmayacak... Klasik müzik dinlemeye gitmeyecek...
Güle güle Ertin Akgüç...
Güle güle Ertin!..

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları