Hikmet Çetinkaya

Hançerlemeyin Çocukların Rüyalarını...

21 Nisan 2013 Pazar

Bazen bir tutam menekşe, bir sap karanfil, kardelen...
Karaburun’dan koparılmış nergis!
Kelimelerden daha çok şey anlatır...
Sevgi
sözcüğü, barış, umut gibi...
Aşk gibi!
Bir sevda masalı gibi!
Çiçekleri,
böcekleri sevmeyen, yaşadığı topraklarda insanları sevebilir mi?
Barışı ister mi?
Dağlar, ovalar,
denizler, akarsular, koylar, bükler birilerine peşkeş çekilirken tepki gösterir mi?
Halkı dizilerle televizyon ekranlarında uyutulan bir toplumun demokrasiyle,
özgürlüklerle, emperyalizmin kurduğu tuzaklarla pek ilgisi olmaz.
Diktatör konuşur, onlar boyun eğer.
Sesini çıkarmaz, gözlerini yumar!
Görmez, işitmez!
Sevdayı
yüreğine nakış gibi işlemez, renklerin içinde çoğalmayı sevmez.
Onlar
çiçeksiz, böceksiz bir dünyada yaşamaya hazırdır.
Kimi içki içer, kimi namaz kılar...
Kiminin
belinde silah vardır, gücü kadınlara yeter!
Çeker vurur!
Sigaranın, içkinin buzlandığı
TV’lerde geçer hayatları...
Dizi filmler yok mu dizi filmler!
Sabahtan
geçerler ekranın başına...
Akşama kadar oradadırlar...
Meyhanede, kahvede, camide...
Ne fark eder!

\n

***

\n

Şırnak’ta, Şemdinli’de savaşla barışın arasında sıkışıp kalan halk, asker, polis...
Hep ezilen, yok edilen halkımız.
Canımız ciğerimiz!
Çocuklarımız, kızlarımız!
Açlık ve yoksulluk!
15 yaşındaki
çocuk gelinlerimiz, adına töre denilen o ortaçağ vahşeti!
Sınır karakollarında şehit düşen,
Afyon’da bedenleri parça parça olan Mehmetlerimiz.
Benim
memleketimin dağlarında çiçekler açar...
Benim memleketimin
Mehmetleri hâlâ cehennem çukurunda yaşar!
Beylerin, ağaların, paşaların,
egemen güçlerin umurunda bile değildir yaşananlar.
Cepler dolar!
Ülkeyi yönetenler, gökdelen dikenlere küser!
Oysa son
35 yılın “faili meçhul cinayetler dosyası bir hayli kabarıktır.
Komisyonlar kurulur, raporlar yazılır!
Silahla yönetilen bir ülkede kişi başına kaç mermi düşer?
Kaç
kadın öldürülmüştür bir yıl içinde?
Bilinir ama bilinmez!
Sayılır ama sayılmaz!
Emeğin, ekmeğin, bağımsızlığın bir bedeli vardır, halkım bunu bilmez.
Sömürüye karşı durmaz!
Laik
demokratik cumhuriyetin nasıl kurulduğunu sorsanız anlatamaz!
Hüzünle yontulmuş bir zaman diliminin içinde kendi türkülerini söyleyenler,
Kocatepe’den şahlanan mavi gözlü devi sevmeyenlere bir bakınız bugünlerde...
Onlar ne çiçekleri sever ne kuşları!
Sevgi onlar için haram!

\n

***

\n

Ben duyguları çiçeklerle anlatmak isterim...
Bir tutam menekşe, bir sap karanfil!
İlkyaz güneşinin altında yürümek, denize doğru bakarken çocuk gözlerini anımsamak.
Dağlarında, ovalarında dolaşmak memleketimin...
Şırnak’tan Edirne’ye gitmek!
Bulutlarla örülmüş, soğuk bir İstanbul akşamına doğru
yazımı yazarken, yılların kıpır kıpır geçtiği, hüzünlerin, acıların çoğaldığı nisanları anımsıyorum.
O yabancı mavilikleri arıyorum!
Işığa
donanmış bir ağacın altında, insanların ötesinde söylenecek şarkılar var biliyorum.
Hançerlenen rüyalar, çığlıklar, zindanlar!
Her şey bir varmış bir yokmuş gibi sanki...
Erguvanlar arasında büyüyen yaşlı bir adam,
bir kadın kirpikleri ıslanmış, bir çocuk dünyayı sarsan!
Düşüncelere kelepçelerin vurulduğu, çiçeklerin, kuşların, böceklerin sevilmediği...
İşte böyle bir ülke!
Acımasız!
Öfkeli!
Kadını öldüren!
Çiçekleri sevmeyen!

\n

***

\n

Hava kararıyor, deniz kabarıyor birden...
Bir gemi geçiyor
Rumeli Feneri’nden.
Sözcükler de göz kırpıyor tıpkı çiçekler gibi...
Yanımda
Lara, Lila ve Batu...
Ben tüm çocuklar için yazıyorum bu yazıyı...
Onların da
rüyaları hançerleniyor bu evrende.
İnsanlık ölüyor, sevgi bitiyor!
Artık
kimse sevmiyor çiçekleri, böcekleri, kuşları, hayvanları...
Kendilerini sevmiyor!
Çocuklarını!
Nefret,
kin, intikam duyguları alevleniyor!
Bilmem farkında mısınız?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları