Hikmet Çetinkaya

Gülüşün Son Yıldızlarla Parlıyor...

23 Haziran 2013 Pazar

Yaz gecesi, sığ bir kumsalda, bir sevinçle derin çatladığında ne düşünüyordun sen, bilmiyorum...
Belleklerimizde daha
güçlü bir rüzgâr söz konusu olabilirdi.
Bir şiir, bir türkü, bir şarkı!
Gülüşün
son yıldızlarla parlıyor sanki!
Yüreğin sımsıcak!
Hangi
yoksunluk vuruyor seni bilemiyorum, hangi yalnızlık!
Ansızın kaldırdığın kol açılıyor, tutuşuyor...
Yürüyemiyorsun!
Kollarında iki polis!
Suçun ne bilmiyorsun...
İki gaz bombası kapsülü, bir tabanca,
birkaç kitap, gaz maskesi...
Polis sabaha karşı evini basmış, aramış taramış bunları almış.
Oysa silah babasının ve ruhsatlı!
Çünkü baba emekli polis.
Tutuklandın sen!
Belki hücredesin, gözlerini yumuyorsun, o sarı ışıklı ampule bakarken.
Yaralı, şaşkın ilk kez zindanı, hücreyi görüyorsun.
Ağzın, gözlerin, dudakların ve ellerinin en son yıldızlarla parladığı gece,
Beşiktaş’tan Gezi Parkı’na çıkmak istiyordun.
O çığlıklar ve o coşkulu sesler hâlâ kulağında...
“Çarşı bizi Gezi’ye çıkar!”
Özgürlük tutkusu kanında çağıldayan, yaşamın suç ortağıydın sen ve senin gibi olanlar...
İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da...

\n

***

\n

Biliyor musun, Yeniköy Parkı’nda Taksim Dayanışma Platformu toplantı düzenlemişti.
Eli sopalı, bıçaklı
30 kişi onlara saldırdı...
O
“gerçek çapulcular” kimdi?
Hepsi salyalıydı, kin, intikam duyguları alev alevdi!

\n

Lümpendi hepsi!
Eşkıya!
Toplantı yerine geldiler önce ve sözüm ona uyardılar:
“Siz cami istemiyorsunuz, defolun buradan...”
Çevreciler karşı çıktılar:
“Bakın biz Yeniköylüyüz, siz de dinleyin konuştuklarımızı.”
Bu sırada muhtar araya girdi:
“Çekin gidin, siz cami yapılmasına karşı çıkıyorsunuz.”
Bir gazeteci araya girdi:
“Bırakın konuşsunlar ne olacak yani!..”
Muhtar:
“Sen git erkeğin gelsin, bunlar Rumların peşinden geldiler buraya, istemiyoruz.”
Bir kişi bıçak çekti ve toplantıyı yapanlar kafelere kaçtı.
Aynen böyle oldu...
İstanbul’un en eski semtinde...
Düşmanlık, kin, intikam!
Utanmadan sıkılmadan bunun adına dindarlık diyorlar.
Bu arada gözden ırak
Bingöl’de 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 5 uzman çavuş tutuksuz yargılanmak üzere salıveriliyor.
Uzman çavuşlar görevden alınmıyor, tutukluyken salıveriliyor ama gençler zindanlara tıkılıyor.
Suçları ne?
Terör örgütü üyesi!
Birileri diğerlerini ezip geçiyor!
Birileri
ayrımcılık yapıyor!
Birileri
böbürleniyor!
Olan bu ülkenin insanlarına, gençlerine, kız çocuklarına, kadınlarına oluyor.
Ve bir şiir geliyor aklıma:
“Savaşın sonunda kumla örttük seni
Sessizliğin ve suyun sınırlarında bocalarken,
Gecende beklemenin korkusunu bir çığlıkta parçalarken.”

\n

***

\n

Mehmet Ali Alabora için akıl almaz iddialarda bulunan Yeni Şafak gazetesine ne demeli?
Düpedüz bir linç girişimi Alabora için!
Nasıl bir
senaryo yazılıyor, neler uyduruluyor?
Demokrasi ve özgürlük için mücadele eden genç bir sanatçıya bu denli saldırı yapılmaz!
Haberde dürüstlük, nesnellik rafa kaldırılmış!
Bu ülkede
aydın, sanatçı, genç, devrimci, yurtsever, demokrat, sosyalist olmak zordur.
Şimdi Alabora hedef tahtasında!
Sinema Emekçileri Sendikası hedef tahtasında!
Demokrasiyi bir amaç olarak değil, araç olarak kullananlar için “yetmez ama evet” diyenler ne düşünüyor acaba?
Barışı mı,
kardeşliği mi, akan kanın durmasını mı yoksa giderek ivme kazanan Alevi düşmanlığını mı?

\n

***

\n

Duygularımın karmakarışık olduğu bir sabah.
Hiçbir kitabın anlatmadığı bir hayatı, çocukları, gençleri, yarınları düşünüyorum.
Bir film geri geliyor ama yorgun dönüyor...
Nedenini bilmiyorum!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları