Hikmet Çetinkaya

Faşolar ve Paşalar...

24 Mayıs 2013 Cuma

Bazen kendi düşünceleri yetiyor insana... Yaşamın gücü, var olma savaşımı yetip artıyor...
Bir tutku ormanında ağaçların arasında dolaşırken kızıl bir yonca koparıp bakıyorsun.
Bir kır kahvesinde çay içip,
insanlık tarihinin sayfalarını karıştırırken, emeğin örgütlü gücünü, demokrasi ve özgürlüklerin nasıl kazanıldığını unutsan bile anımsıyorsun.
O vazgeçilmez özlemler büyüyor ansızın!
Kölelik düzeni,
vahşi kapitalizm, küreselleşme, sermayenin gücü...
Emekçiler özgür müdür?
Yaşam sevinci nedir?
Bu sorulara yanıt arıyorsun, tam bulduğunu sandığın an, toplumsal oluşumlar, göçler,
savaşlar bir film gibi gözlerinin önünden geçiyor.
Gözlerini yumup bir süre açmıyorsun!
Akan kanın durduğunu sandığın bir günün içinde, hiç beklemediğin anda bombaların patlaması, ölümler,
parçalanmış hayatlar.
Nerede olduğunun farkında bile değilsin işte o zaman!
Başını kaldırıp göğe bakıyorsun, uçuşan bulutları görüyorsun, son 30 yıllık süreci bir kez daha düşünüyorsun...
O yıllarda doğanların şimdilerde
30 yaşında olduğunun hesabını yapınca irkiliyorsun birden.
Anadolu coğrafyasında geçen tarih, kültür, uygarlık...
Tarihine ve kültürüne sahip çıkamayan bir toplum...
Emek Sineması yıkılırken 200-300 kişi dışında kılı kıpırdamayan insanlar.
Sanatçılar, aydınlar, sinemaseverler!
Yıllar geçip giderken nice kıyımları,
faili belli ama meçhul kalan cinayetleri bile anımsamakta zorlanıyorsun...

\n

***

\n

Darbeler, sürgünler, işkenceler, zindanlar...
Hepsi ama hepsi bir masal gibi sanki!
Avucunuzun içinde sımsıkı sakladığınız
umut, sevginin atardamarı, darbecilerin masalarında şarap kadehi tokuşturan işadamları, siyasetçiler, gazeteciler...
“Ellerine sağlık paşam, iyi ki yaptın bu darbeyi de ülkeyi kurtardın komünistlerden...”
Paşa ve yanındaki paşalar keyifli, sen keyifli...
Yalakalığın sonu yok!
Tokuştur tokuşturabildiğin kadar...
Darbeden üç-beş gün önce
Erbakan Hoca Konya’da 100 bin kişiye seslenmiş...
Evren Paşa, darbeden sonra Konya’ya gitmiş, o da 100 bin kişiye umut dağıtmış:
“Vatanı komünistlerden kurtardık!”
Oysa faşolar, bu sırada
Nevşehir Emniyet Müdürlüğü’nden yeşil pasaport alıp Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya geçiş hazırlığında...
Sıkıyönetim ilan edilmiş, faşolara henüz dokunulmamış...
Paşalar bakmış ki faşoların liderleri yavaş yavaş toz oluyor, bir yıl sonra falan “bir soldan bir sağdan” gözaltılar başlamış.
Böyle olunca da devletin himayesinde olan baş faşolar, çoktan sınırdan çıkış yapmış...
Bunları düşünürsün tek başına kaldığında...
Zamana nasıl yenik düştüğünü...
Zindanlardaki o işkenceleri anımsarsın, ölümleri...
Bir çay daha içersin kır kahvesinde...
Mayıs yağmuru başlar, ıslanırsın!
Kayıp yıllarla baş başasındır...
Yalnız ve kimsesiz!
O kimsesizlik bugün
Ortadoğu’da var...
Patlayan bombalar!
Ölümler!
Sömüren ve sömürülen!
Göçler, yurtlarını ve evlerini terk edip gidenler...
Bir iç savaş!

\n

***

\n

Laiklik, demokrasi ve cumhuriyet gibi kavramlar sakız gibi çiğnenir oldu...
Darbeler bu yüzden yapıldı!
Halk böyle kandırıldı!
12 Eylül’ün anayasası bir türlü sivil demokratik anayasaya dönüştürülmedi bunca yıl...
Sivil iktidarların işine geldi
Partiler ve Seçim Yasası...
En baba Atatürkçü
Kenan Evren’di... Atatürk’ün kurduğu Türk Dil ve Tarih kurumularını kapattı, tarikatların kılına bile dokunmadı, mal varlığına el koymayıp işbirliği bile yaptı...
Atatürk’ü, laikliği, demokrasiyi dilinden düşürmeyen, bunun rantını yiyen bir kesim var, bugün sayıları çok az da olsa,
tıpkı dinciler gibi...
İkisi de çok tehlikeli!
Nereden beslendikleri belli değil!
Derin ilişkiler!
Derin
milliyetçiliği Atatürkçülük sanan, Müslümanlığı El Kaide militanlığı gibi gören!
Aman dikkat!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları