Hikmet Çetinkaya

Ey Halkım Gözlerini Aç!..

23 Ekim 2013 Çarşamba
Bir akıl tutulması yaşıyoruz
umutlarımız kilitlendiği zaman...
Bombalar, ölen insanlar,
çocuklar, kadınlar.
Bir bakıyoruz yayın yasağı,
yani sansür konulmuş.
Reyhanlı katliamı halktan gizleniyor...
Reyhanlı’da onlarca insan
bir ilkyaz sabahında neden
öldürüldü?
O patlayan bombalar!
O gözyaşı!
Acı!
Hüzün!
Ölenler Reyhanlılılar...
Bunu Reyhanlılılardan ve
Türkiye’de yaşayanlardan
gizlemek neyin nesi?
Mayıstan bugüne 5 ay
geçmiş ve toplum olarak biz
Reyhanlı kıyımının kimler
tarafından yapıldığını doğru
dürüst öğrenmiş değiliz.
Öyle uzun uzun tartışmadık!
52 canımızı, ciğerimizi,
insanımızı yitirdik.
Yüreğimiz yandı kavruldu...
Bu acılar karşısında elbet
yetkililerden hesap sorulur...
Üstü kapatılmaz vicdan
duygumuz varsa!
Bir ülkenin istihbarat
birimleri, böyle kıyımların
duyumunu önceden alır.
Ve ona göre de önlem!
Peki, bu sansür niye diye
niçin sorgulamadık, sustuk, susturulduk?
İşlenen cinayetlerin, eli
kanlı terörün boy verdiği bu
coğrafyada 30-40 yıldır alıştık
toplu kıyımlara...
1980 öncesi, 90’lı ve 2000’li yıllar...
Bakın Ahmet Taner
Kışlalı’nın öldürülmesinden bu
yana tam 14 yıl geçti...
O acı yüreğimizde...
Bir yurtseveri Ankara’da
andık önceki gün...
Kendi iç evrenimizde
yaşamın anlamını derin bir
yalnızlığın ve hüznün içinde
aradık.
***
Bir insanın yaşamı ve varlığı
nedir?
Ağacın, suyun, güneşin,
yıldızların, kuşların, denizlerin
varlığı neyse odur!
O doğa olmasa insan yaşar
mı?
Yetişmiş bir meşe ağacı
onlarca insana oksijen verir!
Peki biz ormanlara,
ağaçlara,
meşelere,
çamlara,
palamutlara,
gürgenlere,
kayınlara niçin
kıyarız?
İnsana
kıydığımız gibi!
Gölcük’te iki
aylık bebeğini
aç susuz, evinde
bırakıp 9 günlük
tatile giden kadın
öğretmen gibi...
O çocuk açlıktan mı öldü?
Bence hayır!
O çocuğu annesi bilerek aç
bıraktı ve ölüme terk etti...
Büyük olasılıkla evlilik dışı
bir ilişkiden ötürü dünyaya
gelmişti o çocuk.
Genç anne, onu bilerek
ölüme terk etti ve ailesinin
yanına gitti.
ODTÜ ormanına da böyle
kıyıldı, ağaçlar yok edildi işte...
Taksim Alanı beton yığınına
dönüştürüldü...
Gezi Direnişi anayasal,
yasal, demokratik bir eylemdi,
gencecik çocuklarımız
gözümüzün önünde öldürüldü.
Kimseden ama kimseden
hesap sorulmadı, hesap
soruluyormuş gibi yapıldı.
***
Reyhanlı katliamıyla ilişkisi
olduğu savıyla tutuklu olarak
sorgulanan er Utku Kalı’nın
avukatı önceki gün Samsun’da
yapılan duruşmada ne dedi:
“Sanık sandalyesine Utku’nun
değil, saldırıyı önceden
bilenlerin oturması gerekir!”
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde
11 Mayıs’ta bombalı katliam
yapıldı.
Jandarma istihbaratının
hazırladığı raporda, kanlı
eylemin El Nusra tarafından
yapılacağı yazıyordu.
Er Utku, bu raporu gizlice
dışarıya sızdırdığı iddiasıyla
tutuklanmıştı.
Yargı, Reyhanlı saldırısına
yayın yasağı koymuştu.
CHP sözcüsü ve Samsun
milletvekili Haluk Koç yaptığı
açıklamada ise şöyle diyordu:
“Yargılanması gerekenler,
Türkiye’yi bu bataklığa
sürükleyenler, patlamaya neden
olan araçları izlemeyenlerdir.”
Bu dava benim kafamı karıştırdı...
Yazımın sonlarına geldim ve
içimden şöyle dedim:
“Ey halkım gözlerini aç!”
***
Katliam, kıyım, ister insan
olsun ister orman, bir insanlık suçudur.
Bir yandan bebeğini aç
bırakıp ölümüne bilerek neden
olan öğretmen anne, öte
yandan gizlenen katliamlar ve
mahkemelerde gizli tanıklar...
Vicdanlar, akıllar kirlenip paslamış...
Ne diyeyim!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları