Hikmet Çetinkaya

Eli Palalı, Silahlı Şehir Eşkıyaları...

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Elinde pala, silah, beyaz gömlekli, siyah pantolonlu sokak eşkıyaları...
Elinde pala olan,
kadınlara saldırdı, bir kişinin başına vurdu...
Dört kişiydiler!
Yakalandılar!
Yargı tutuksuz yargılanmalarına karar verdi.
Aramızdalar...
Birisi
polisin gözleri önünde belinden silahı çıkardı, havaya ateş etmeye başladı.
Yakalandı mı
yakalanmadı mı bilmiyorum.
Ortadan kayboldu...
Gezi Parkı’na gitmek isteyen çevrecilere polis saldırırken, İTÜ’lülere Başbakan’ın evlerinde zorla tuttuğu, AKP’liler saldırdı önceki gün mezuniyet gecesinde.
İster istemez soruyor insan:
“Adalet, hukuk bu mudur?”
Evet budur!
Hani Gezi Park’ı halka açılmıştı...
Hani bu ülkede demokrasi ve özgürlük vardı!
Var!
Eli palalı,
silahlı sokak eşkıyalarına her şey var!
Sırt sıvazlama!
Hoşgörü!
Sevgi!
Çevreciye yok, demokrasi ve özgürlük isteyene yok!
Parasız eğitim isteyen üniversiteli öğrencilere yok!
Eğer demokratik
anayasal haklarını kullanırsan, silahlı örgüt üyeliğinden zindanı boylarsın!
Sabaha karşı evinden alınıp götürülürsün!
Otur oturduğun yerde,
sus, konuşma, ayağa kalkma...

\n

***

\n

Devleti yönetenler iyi polis, kötü polis rolünü üstlenmişler...
Birisi; eli palalı sokak eşkıyasının, yargı tarafından serbest bırakılmasını yadırgıyor, öteki metro açılışında bile Gezi Parkı direnişçilerinin iç ve dış destekçilerinden söz ediyor.
AKP’li bir milletvekili ise, eli palalı sokak eşkıyasını şöyle savunuyor:
“Esnafın hukuk çerçevesi içindeki eylemi!”
Ülkemizde hukuk devleti
Ürgüp’teki balonlara benziyor...
İsteyene ayran,
isteyene gazoz gibi...
İsteyene pala,
isteyene silah gibi...
Koskoca balon
patlıyor ya da düşüyor...
Kim suçlu?
Kaptan pilot mu yolcular mı?
Yolcular!
Suçun tarifi çok, istediğini beğen...
Balonun patlamasının da öyle.
Suçları örteriz,
suçluları kollarız.
Yaşasın hukuk,
yaşasın adalet!
Önemli olan devletimiz!
Devletin polisi, devletin askeri, devletin memuru...
Halkın polisi, askeri, memuru olmadı hiç...
70’li yıllarda devletin katilleri vardı, 80 sonlarında, 90’lı yıllarda yeniden ortaya çıktılar.

\n

***

\n

Darbeler dönemiydi...
Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılarından
Nurettin Soyer, çok sayıda silah yakalandığını, bunun siyasi cinayetlerde kullanılma olasılığının yüksek olduğunu Ankara Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Recep Ergun’a anlatınca aldığı yanıt şu olmuştu:
“Bunlar beni ilgilendirmez, gidin Kızılay’a solcu gençler afiş asıyormuş onları yakalayın...”
Darbe dönemiydi 80’li yılların başları...
Kenan Evren ve arkadaşları; emekçileri, aydınları, gençleri, devrimcileri, yurtseverleri, solcuları ezip geçiyordu...
Aradan geçen bunca yıl...
Demokrasi ve
özgürlük masalları...
Sivil bir iktidar!
Değişen ne var?
Aynı kafa sürüyor...
Bu kafa, bu düşünce;
Sabahattin Ali’yi, Abdi İpekçi’yi, Doğan Öz’ü, Uğur Mumcu’yu, Musa Anter’i, Hrant Dink’i öldürdü...
Bu kafa, mezhep çatışmalarını körükledi...
Bu kafa, faili meçhul
cinayetleri, kıyımları tetikledi, bu kafa Ethem Sarısülük’ü öldürdü...
Şimdi eli palalı ve silahlı, beyaz gömlekli, siyah pantolonlu
sokak eşkıyalarını ortaya çıkardı...
Kim bunlar, arkalarında kim var?

\n

***

\n

Bakın, iç güçler dış güçler demiyorum...
Polisin bu kişilerin sırtını sıvazladığını, seyrettiğini söylüyorum.
Polis, halkın polisidir, eşkıyaların ve devletin değil!
Gezi Parkı’nı açıp oraya gelenleri gazlayanlar, gözaltına alıp tutuklayanlar bu palalı, silahlı kişilere neden gerekeni yapmıyor?
Elinde bırakın palayı, silahı; çakı bile bulunmayan genç-yaşlı insana uygulanan bu acımasızlığın nedenlerini görelim;
demokrasiye, hukuka inancımızı yitirmemişsek...
Ve soralım hep birlikte:
“Siz yurttaş mı istiyorsunuz yoksa köle mi?”
Birilerinin birilerini ezmesi, şiddet uygulaması
vicdanınızı hiç rahatsız etmiyor mu, içinizi acıtmıyor mu?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları