Hikmet Çetinkaya

Demokrasi Yasa Değil, Yaşamdır!..

03 Ekim 2013 Perşembe

Şöyle oturup bir düşünün bakalım; bizler, hepimiz, yurdumun insanı, okumuşu, okumamışı, yoksulu varsılı en çok neyi severiz?
Kendinizi zorlayın!
Biz sever gibi görünürüz ama sevmeyiz...
En çok sevdiğimiz 
pilav üstü kuru fasulyedir...
O kadar!
Yıllardır demokrasiyi sever gibi gözüken biz, şimdilerde 
“demokrasi geldi”diye zil takıp oynuyoruz.
Tarihin sayfalarına şöyle bir baktığımızda “insanı sevdiğini” söyleyenler, buülkenin gençlerini birbirlerine kırdırdılar; devletin derin güçleri,kontrgerilla, dışarıdan ve içeriden verilen destekle emekçilerin çanına ot tıkadılar.
Kanlı 
1 Mayıs’ları örgütleyenler, onlarca insanımızı öldürenler, keskin nişancılar, Taksim’deki Kazancı Yokuşu, nice katliamlar, kırımlar, kışkırtmalar...
Kana kan intikam duyguları,
 Komünizmle Mücadele Dernekleri, toplu sabah namazları, ağzında salyalarla Kanlı Pazar’da bıçağını çekip saplayan kişi...
Kimdi 
kışkırtanlar, gencecik fidanları darağaçlarında sallandıranlar?..
O kin intikam tohumları bugün çağ atladı, TOMA’lı, gaz bombalı, 
biber gazlıyöntemi benimsedi.
Ali İsmail, Ahmet, Ethem, Abdullah, Mehmet, Medeni ve diğerleri gözlerimizin önünde öldürüldü.
Tarihin ve hayatın acımasız sayfalarında 
kin ve intikam duyguları yaz başlarında Gezi eylemleriyle karşımıza çıktı...
Ve aydınlık yüzlü insanlara hemen ad takıldı:
“Çapulcular!”

 

***

İktidar medyasını izliyorum...
Başbakan 
Erdoğan’ın demokrasi paketini “tarihi fırsat” olarak niteleyenler, dün “Cumhuriyet tarihinde bir devrim gerçekleşiyor” demeye başladılar.
Turgut Özal’a da böyle denilmişti 80’li yıllarda...
TCK’nin
 141, 142 ve 163. maddeleri kaldırılmıştı.
Demokrasi paketinde yasal düzenlemelerle, kanun hükmündeki kararnamelerle pek çok şey kaldırılabilirdi...
Bakıyorum,
 “demokrasi” paketinin içine nefret suçları konulmuş.
İyi güzel!
Yobaz, Ermeni dölü, yezit gibi sözcükler nefret suçlarına giriyor...
Yobaz, demokrasiye, özgürlüklere, uygarlığa, eğitime, bilime karşı olan insandır.
Birey olmayı değil,
 kul olmayı kabul eder...
Biat kültürüyle yetişir!
Taliban gibi, binlerce yıllık kültürü yok eder!
Suriyeli askeri öldürüp ciğerini, yüreğini yer!
Okula giden 
kız çocuğunu öldürür...
Biz bunlara ne diyeceğiz?
Terörist mi?
Doğa için eylem yapan, elinde kaleminden, kitabından başka bir şey bulunmayan, parasız eğitim isteyen gençlere, insanlara “çapulcu” diyenlere ne ad vereceğiz?
Hrant Dink cinayetinden ötürü hakkında yakalama kararı bulunan istihbarat elemanı Erhan Tuncel’in 14 gündür bulunamaması!
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım!
İnsanları öldürüp 
asit kuyularına atanlar!..

 

***

Yobaz, Kör Rıza, Topal Ahmet nefret suçuna girsin girmesine de bir de ülkeyi kan gölüne çeviren, derin devletin PKK’ye karşı kurdurup eğittiğiHizbullah’ın Türkiye’de işlediği cinayetlere de bir ad verilsin!
Batman’da öldürülen milletvekili 
Mehmet Sincar, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan!
Gaziantep, Mersin, Adana, Konya ve İstanbul’daki mezar evler.
Kontrgerilla-Hizbullah bağlantısı...
Şöyle bir açın tarihin sayfalarını!
O kan gölüne bir bakın, 
kimsesizler mezarlığında kimler yatıyor, topluma açıklayın.
Kin ve nefret tohumları ekilerek, dindar nesil yetiştirilerek demokrasi ve özgürlükler yaşam biçimi olamaz.
Siyasal iktidar, tüm eleştirilerden, 
muhalefet partilerinin uyarılarından ders çıkarmalı...
Öfkelenmemeli!
İstenilen salt
 başörtüsü özgürlüğü değil, sendikal hak ve özgürlüklerdir...
Düşünceyi ifade özgürlüğüdür!
Tıpkı gelişmiş demokratik ülkelerde olduğu gibi...
Baskıcı, korkutucu, sindirici olmayacaksın!
İşçiden, üniversiteli gençlerden, memurlardan, onların örgütlü oldukları sendikalardan, demokratik kitle örgütlerinden korkmayacaksın!
Demokrasi yasa değil, 
yaşamdır!..

3 Ekim 2013 - Cumhuriyet



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları