Hikmet Çetinkaya

Demokrasi mi?.. O da Ne!

12 Haziran 2013 Çarşamba

Kin, nefret, intikam tohumları yerine sevgiyi, kardeşliği, hayatı türkülü çiçekli dallarda çoğaltsaydık bugün demokrasi ve özgürlükler bahçesinde olacaktık hep birlikte...
Bunu yapamadık!
Dün de
başaramadık bugün de!
Bunu sorgulamamız, oturup tartışmamız gerekirken biz ne yapıyoruz, siyasal
iktidar ne yapıyor, muhalefet nerede duruyor?
Irkçılığın,
inanç sömürücülüğünün, mezhep ayrımcılığının daniskasını yapıyoruz.
Kana kan intikam duygularımız kabarıyor...
Birbirimizi yiyoruz!
Niçin oluyor bunlar?
Yazı yazmadan önce Başbakan
Erdoğan’ı dinledim...
Durmadan dış güçlerden söz etti ama emperyal güçlerden,
Irak’ı, Afganistan’ı işgal edenlerden hiç ama hiç söz etmedi.
Suriye’deki iç savaştan, o savaşı tetikleyenlerden, mezhep ayrımcılığı yapanlardan, Irak’ta her gün onlarca kişinin öldüğünden, Libya’daki aşiret savaşlarından...
Evet, bu kanlı olayları da gündeme getirmedi.
AKP iktidarının baskısından, gizli açık telefon dinlemelerinden, insanların özel hayatına kırmızı çizgi konulmasından...
Bunlara da değinmedi?
Başbakan, kendi yaşam biçimini toplumun her kesimine dayatmak istiyor!
Bunları yazanlara ise öfkeleniyor,
gazetecilere, sanatçılara, aydınlara, işadamlarına, merkez medyanın patronlarına, bankaların genel müdürlerine gözdağı veriyor.

\n

***

\n

Yaşar Kemal’in söylediği gibi dünya bir kültür bahçesidir.
Yaşadığımız coğrafya binlerce yıllık tarihin ve kültürün boy verdiği topraklardır.
İyonya’dan Mezopotamya’ya dek uzanır.
Bugün bize miras kalan uygarlıklar birer birer yok edildi, yağmalandı:
Kaz Dağları, Turgutlu, Bergama, Eşme, Kütahya siyanürle zehirlendi.
Allianoi ve Hasankeyf baraj suları altında kaldı...
Siyasal iktidarlar aynı kafada oldukları için çevreye karşı duyarsızdı...
Çevrecileri “casusluk” suçundan DGM’lerde yargıladı...
Fişledi, izledi, baskı altına aldı...
Bu yağmada, talanda dönemin dört yıldızlı paşaları,
Bülent Ecevit çokuluslu altın avcılarına destek verdi.
Birkaç gazeteci, yazar dillendirdi; talanı, soygunu...
Şimdilerde ortalıkta dolaşan Gezi Parkı eylemi üstüne yazı yazan zibidiler, yıllar önce bunları yazanlara ad taktı:
“Git Kaz Dağları’na çiçekleri, böcekleri, kuşları yaz!”
Daha düne dek Başbakan’ın ağzıyla yazan ve konuşanlar bugün
Gezi Parkı eylemini savunuyorlar.
O yazarların arasında kimlerin istihbarat elemanı olduğunu biliyorum ama
“haydi neyse” deyip geçiyorum.
Onun için
gençlere sesleniyorum...
Çevrenizde dolaşanlara
dikkat edin...
Sizi
kışkırtabilirler!
Sakın
tuzağa falan düşmeyin...
Bir de genç
sivil giyimli kişilere iyi bakın.
Aralarında resmi görevli
kışkırtıcılar olabilir, aranızdan dışlayın, yüz vermeyin!
Taksim’de dün sabah yaşananlar bunun en somut örneği...

\n

***

\n

Birey bir değişim süreci yaşar!
Bu süreç önemlidir!
Yaşadıklarımızı iyi algılamak,
90 kuşağının dilini anlamak gerekir.
Yıl ne
1968 ne de 1978’dir...
Yıllar çok çabuk geçiyor ve dünya değişiyor...
En büyük terörün
“uluslararası faiz lobisi” olduğunu Başbakan bile Gezi Park’ı eyleminden sonra gördü.
Böyle bir şey beklemiyordu!
Paniğe kapıldı Erdoğan!
Daha uzlaşmacı, toplumun geride kalan yüzde
50’sini kucaklayan bir tavır alsaydı, “uluslararası faiz lobisi” yerinden kıpırdayamazdı.
Yazımı sonlandırırken şunları söyleyebilirim:
Demokrasi ve özgürlükler bir yaşam biçimidir; demokrasiler yasaklarla değil yasalarla korunur...
2013 yılında Gezi’de, Kuğulu’da, Gündoğdu’da dalga dalga büyüyen direnişin, toplumsal bir harekete dönüşmesini iktidar ve tüm siyasi partiler iyi algılamalıdır.
Ve dün Taksim ve Gezi’de yaşananlar...
Ne diyeyim?
Demokrasi mi?.. O da ne!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları