Hikmet Çetinkaya

Canınız Yanmıyor mu?..

28 Temmuz 2013 Pazar

Yarı aydınlık bir gece düşün; denize inen bir yol, zeytin ağaçları, az ötede kara çamlar...
Gözkapaklarının üzerine düşen serinliği, yıldızların kayışını izle bir süre.
Bir ırmak gelsin o anda aklına...
Yaşamın
bittiği bir şehre düşmüştür yolumuz belki o geceyi solurken, ardından gelen şafağın ışığı, güzellik ve cesaret yazıları yazarken...
Tükeniriz...
Yıldızların
bir başka yola aktığını, bizi hiç umursamadığını anlarız.
Bakarız bir süre sessizce!
Aşk, sevda, sevgi, yalnızlık ve hüzün...
Beklentilerimizin kuş sağanağına dönüşen, bizi baştan çıkartan özlemin dipsiz kuyularda oluşu...
Umutları savuran, darmadağın eden nedir?
Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük...
Onların bilinmeyen öyküsü!
Gezi Parkı Direnişi, kadınların eylemi...
“Beden benim karışma... Hamile olurum sana ne...”
Polisin
vahşete varan şiddeti; beş ölü, 11 kişinin gözlerini yitirmesi.
Her yer Gezi, her yer direniş...
Bu arada milli atletimiz, üniversite mezunu
Murat Karabaş’ın inşaat işçiliği yaptığı Bodrum’da çukura düşüp ölmesi.

\n

***

\n

Serdar Kızık’ın Murat’ın öyküsünü anlattığı yazısı Cumhuriyet’in Ege ekinde çıktı.
Yoksul, işsiz bir milli sporcumuzun yaşamını anlatırken Serdar Kızık şöyle diyordu:
“Milli atletimizdi Murat, Türkiye şampiyonu...
Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Meslek Yüksekokulu Mezunu, KPSS girdabında bir öğretmen adayı.
Yoksul ve işsiz!
Onu dört yıl üniversitede okutan düzen iş vermemiş, sokağa salmış, başının çaresine bak demişti.
İnşaatlarda amelelik yapıyordu...”
Serdar Kızık da spor akademisi mezunuydu ve
12 Eylül öncesi beden eğitimi öğretmeniydi.
12 Eylül darbesi onu
1472’lik yapmış, uzun süre zindanda yatırmıştı.
Dışarıya çıktığında genç bir öğretmen olarak işsizdi ve
Foça’da konut inşaatında çalışıyordu.
Serdar’ın yazısını okurken içimde bir fırtına koptu...
Kanla sulanmış
ölümler ve acılar coğrafyasında yaşıyorduk hep birlikte.
Ölümler, kıyımlar bize vız geliyordu...
Acımasızdık!
O insanı
kahreden rüzgâra açık evlerimizde büyük fırtınaları, ölümleri umursamıyor, ülkeyi yönetenler Mursi’yi sevdikleri kadar kendi ülkesinin gençlerini, aydınlarını, sanatçılarını, emekçilerini, yazarlarını sevmiyorlardı.

\n

***

\n

Cinayetler, kıyımlar...
Hayat ve ölüm...
Demokrasiyi ve özgürlükleri içine sindiremeyen,
sürekli mağduru oynayan yüzde 50’yi arkasına aldığını yineleyen, halkın Gezi’de uyanışı karşışında panikleyen, AB’ye kafa tutan bir iktidar!
Ali İsmail’in, Ethem’in, Murat’ın ölümü hiç ilgilendirmiyor onları...
Hamile kadınların sokağa çıkmasını istemeyen
bir kör ideoloji devletin televizyonunda fetva veriyor:
“Hamile kadınlar sokağa çıkmasın!”
Tüm kadınlar çıkmasın, çalışmasın, milletvekili seçilmesin, öğretmen, memur olmasın...
Yetmez!
Suudi Arabistan’la birlikte Suriye’ye demokrasi getirmeyecek miydik biz!
Haklı fetvacı!
Kadın evinin kadını olmalı, yemek yapmalı, çamaşır yıkamalı,
8-9 çocuk yapmalı...

\n

***

\n

Bunca acının içinde toplumun uyanması, gözlerini açıp yaşananlara bakması çok önemli...
Beklenmeyen bir anda!
Hiç beklenmeyen tepki!
Polis şiddeti!
Bu devlet halkına şiddet uygulamayı sever!
Bakın
60 yıllık yakın tarihimize ve öncesine, bunu görürsünüz...
Halk sinecek ve korkacak!
Yok öyle yağma!
Bir gün
gelir silkinir, anayasal ve demokratik haklarını kullanır.
İstediğiniz kadar o tutuklu gençleri isyan suçu işledikleri
gerekçesiyle yargılayın, zindanlarda çürütün; çok sevdiğiniz, kanka olduğunuz AB’li dostlarınız bile size sırt çevirdi.
Bakın Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, Gezi sürecinde ne demişti:
“10 yılda kurulan imaj, 10 günde yıkıldı!”
Buna karşın Başbakan, partisine oy verenleri “milis kuvveti” gibi görmeyi sürdürdü...
“Karşınıza 1 milyon kişiyle gelirim ha!”

\n

***

\n

Kibirle, böbürlenmeyle, polis şiddetiyle olmuyor bu işler...
Bakın
ölümlere, o acılara, annelerin babaların çığlığına!
Milli atletin acı sonu...
Hayatla
ölüm arasındaki incecik çizgi...
Biraz sevgi, vicdan ve insanlık!
Bunca
talan, yalan, dolan, acılar varken...
Hiç canınız yanmıyor mu?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları