Hikmet Çetinkaya

Cadı Avı: Öldür Kadını...

09 Mayıs 2013 Perşembe

İnsanlık yuvarlana yuvarlana ortaçağa ulaştığında “cadı avı” başlamıştı...
Cadı kimdi?
Nasıl biriydi?
Eli kolu var mıydı?
Konuşur muydu?
Cadı kadındı!
Büyücülük suçlaması salt kadınlar için geçerliydi, erkekler için değil!
Maltepe’de Alevi yurttaşlarımızın evleri işaretlenmiş bir gece...
Daha önceleri pek çok yerde oldu!
Sivas Madımak’ı unutturmak isteyenler, Maltepe’de Alevi yurttaşlarımızın evlerinin duvarına, kapısına “ölüm” yazan kişiler hakkında ne düşünüyorlar?
Ortaçağ zihniyeti bugün
Avrupa’da “ırkçılık” adı altında ivme kazanıyor...
Nefret diliyle, cadı avıyla bir yere varılmaz bu çağda...
Almanya’da
1450-1550 arasında tam yüz bin cadı, yani kadın ölüm cezasına çarptırılmıştır.
İngiltere’de de Protestanlar cadı avında Kara Avrupası’ndan geri kalmamışlardır.
İşkenceler;
tırnak sökmekten, bacak kemiklerinin tek tek kırılmasına kadar aklınıza ne gelirse yapıldı.

\n

***

\n

Avrupa’da cadı soruşturma ve kovuşturmaları 18. yüzyılın ikinci çeyreğine değin sürdü.
Bu süreç içinde, toplumun
yazarları, bilim insanları, aydınları ve sıradan insanlar ne yapıyorlardı?
Eğer
Bertrand Russell’ın “Din ve Bilim” yapıtını okuduysanız bilirsiniz.
Kimileri işkenceleri destekliyor, kimi görmezden geliyor, kimi cadı avı yapılırken kadınların öldürülmesini şiddetle kınıyordu.
Bunların arasında “cadı avı”na ve kadının öldürülmesine karşı çıkan mangal yürekli insanlar vardı.
Onlar ölümü göze almışlardır.
Mangal yürekli insanlara karşı çıkan gericiler, kutsal kitaba sarılıyordu hemen:
“Bunlarda din iman yok! Tanrı’nın buyruğu açıktır. Büyücü kadını öldüreceksin!”
Çok şükür bizde
büyücü kadınlar, erkekler çok fazla var...
Geleceği gören, bakla falı, el falı açan, su falına bakan!
Ziyaretçileri hep varsıl kesimden...
Kırsal kesimdeyse büyücü sayısı hane başına neredeyse üç-dört kişi düşüyor.
Çoğunluğu erkek!
Avrupa ortaçağ savaşlarını yaşadı, sanayileşti ve demokrasiyi yaşam biçimine dönüştürdü.
Biz, ulusal savaşımızı yaptık, bağımsızlığımızı kazandık ve Cumhuriyeti kurduk.
Şimdilerde laik demokratik
Cumhuriyetin temelini oyuyoruz...
12 Eylül 1980’de başlayan, Kenan Evren modeli sahte Atatürkçülük almış başını gidiyor.
Mayolu reklam afişi asmak, parkta bira içmek yasak.
AKP’li belediyelerin işletmelerinde alkollü içki yasak!
THY hosteslerine kırmızı, mor ruj sürmek yasak!
Neden
yasak kırmızı ruj?
Yanıtı hazır:
“Al bayrağımızın rengi olduğu için!”
Haklısınız!
Pastel renkler daha sade gösterir kadınları değil mi?

\n

***

\n

Maltepe’de Alevilerin evlerinin duvarlarına ve kapılarına “ölüm” yazılması hangi tepkinin ürünüdür?
Kin, intikam, ayrımcılık duygusu yaşayanların...
Aklıma gelmişken sorayım:
“Türkiye’de erkeklerin yüzde kaçı hakkını arayan, direnen kadınlara cadı demiyor?”
Bana sorarsanız yüzde
5-10 arası!
Adına
“töre” denilen o vahşet, ağabeyin, kız kardeşini kasap bıçağıyla, babanın yardımıyla koyun gibi kesmesi...
Cadı avı sürüyor bu çağda benim ülkemde...
Faili meçhuller, kıyımlar!
Birileri görecek, birileri görmeyecek...
Aydınlar,
bilim insanları, yazarlar, sıradan halk...
Tüm bu yaşadıklarımız beni tarihin sayfalarını karıştırmaya zorladı.
Hayat çiçeklenmiş bir zerdali dalı...
Demokrasimizi nasıl geliştireceğiz demek varken, ülkeyi yönetenler
din ekseninde siyaset yapmaktan vazgeçmiyor.
Ortadoğu kaynıyor, kardeş kardeşi boğazlıyor...
Olan
yoksullara oluyor, varsıllara değil!
Bu kan ateşi beni çok düşündürüyor!..

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları