Hikmet Çetinkaya

Ayılana Gazoz Bayılana Limon...

29 Haziran 2013 Cumartesi

Anılar denizinde dolaşırken bölük pörçük olmuş öyküler karşıma çıkıyordu dün sabah...
Türkiye bir
katliamlar ülkesiydi!
Polis şiddeti,
yargısız infazlar, işkenceler ve ölümler...
Hayata Dönüş operasyonu denilen o kanlı baskınlar...
Kimler öldü, nasıl öldürüldü unuttuk bile...
Gezi Parkı’nda, alanlarda, sokaklarda eylem yapan 90 kuşağı gençler o yıllarda 9-10 yaşlarındaydı...
Bir de bunun
1986 yılı var...
ANAP tek başına iktidardaydı, açlık grevleri başlamıştı...
Güneydoğu’da terör başlamış, Turgut Özal “Bir avuç eşkıya” demişti...
Ve
90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetler, PKK ve Hizbullah vahşeti...
Sivas kıyımı...
Devlet ortada yoktu!
Güvenlik güçleri sinmişti!
Polis ve asker
Madımak alev alev yanarken olay yerine gelmişti ama iş işten geçmişti...
Devlet
Türkiye’de hep kibirlidir, hep kendi halkına düşmandır.
Ben dünün demokratlarıyla bugünün demokratlarını görünce şöyle diyorum:
“Yok birbirinizden farkınız, hep devletin ve egemen siyasal gücün yanında oldunuz!”
Bugün
Ethem Sarısülük için “İyi oldu, bir terörist öldürüldü” diyenler, dün Musa Anter öldürüldüğünde “İyi oldu, bir PKK’li cehenneme gitti” demiyorlar mıydı?
Kan gölünden beslenenleri, 90’lı yılların başlarında
“kana kan intikam” duygularıyla yargısız infazları yapanları omuzlarında taşıyan bu halktan başkası değildi.
Bugün ne değişti Tanrı aşkına?

\n

***

\n

Yakın tarihimizin sayfaları kanlıdır bizim...
Kendi öz evlatlarını cellatlara, kan içicilere teslim eden insanımız ne
Sivas ile Başbağlar katliamını aynı kefeye koyar, ne de İnciraltı katliamını...
Zalim ve
kibirli devlet yerli yerinde duruyor...
Gladyo emre hazır!
Gezi Parkı eylemleri, AB ülkelerinin elçilerini uyandırdı:
“Türkiye eski Türkiye, değişen bir şey yok!..”
Acılı ve kanlı bir yolda yürümekten bıkmış
emekçiler, öğrenciler, sanatçılar, aydınlar, yazarlar örgütsüz olarak anayasal haklarını kullandı.
Erbakan bile bu tür eylemin bir başkasını yaşadı, Susurluk’ta devlet içinde örgütlü silahlı çete ortaya çıkıp protestolar başladığında:
“Gulu gulu dansı yapıyorlar!”
Erdoğan ne yaptı?
Biliyorsunuz!
Gözdağı verdi topluma, mitingler yaptı,
ayrışmayı körükledi.

\n

***

\n

AB’ye tam üyelik süreci yattı, Kürt sorununda barış sürecinin ne olduğu belirsizleşti...
AKP’yi
“Müslüman Demokrat” sananlar, önce Almanya, ardından tüm AB ülkeleri “Biz kandırılmışız” diye gerçeği gördüler.
Oysa AB ülkeleri
“askeri vesayete” karşı AKP’nin yanında yer almış, başta ABD olmak üzere tüm NATO ülkeleri destek vermişti.
Gezi Parkı eylemleri Almanya,
Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkelerin kendine gelmesini sağladı:
“Türkiye baskıcı bir rejime doğru hızla kayıyor!”
Bir başbakan eleştiriye kızar mı, kendi
seçmen tabanının bir bölümünü diri tutmak için mitingler düzenler mi?
Düzenledi!
Kuzey Afrika gezisi dönüşü İstanbul’da binlerce seçmenini, partilisini, örgütünü sabaha karşı Atatürk Havalimanı’na taşıyıp konuşma yapar mı?
Böyle bir şey
hangi demokratik ülkede olur?
AKP içinde kimse Erdoğan’a karşı çıkamıyor...
Neden mi?
Korktukları için!
12 Eylül’ün getirdiği
Seçim ve Partiler Yasası’nın arkasına sığınmış olan iktidar ve üç-beş kişinin saptadığı milletvekili adayları.
Yüzde 10 barajı!
Bir yandan alkol yasakları...
Medyaya yapılan baskı...
AB Türkiye’yi çok yakından izliyordu son altı yıldır...
Hukuksuzluk,
adalette eşitsizlik!
Bunları görüyordu AB...

\n

***

\n

Size şimdiden söyleyeyim:
Barış süreci öyle yolunda falan değil.
AKP derin milliyetçiliğe, Türk-İslam,
Kürt-İslam Sentezi’ne kayıyor tüm hızıyla...
Yani!
Ayılana gazoz, bayılana limon!
Anlayana elbet bu sözüm!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları