Hikmet Çetinkaya

Ah Benim Yalnız ve Aşksız Ülkem!..

25 Ağustos 2013 Pazar

Artık görünmez olup gittiğimiz mevsimin soluk alıp verdiği bir sabahın içinde, bütün görkemiyle karşılaşıyorum doğanın...
Sevinçle birlikte başlayan dostluklar
yaşamı daha değerli kılıyor.
Vızıldayan
mermiler, sokaklarda kaçışan insanlar, açlık ve yoksulluk.
Türlü değerlerle donatılmışsa eğer bir insan, daha bir uzamaktadır
gün ortasında yalnızlık.
Bir yunus,
bir deniz kızı, bir ejder!
Paslanmış kuleler!
Elinin altında bir
beyaz mendil, bir damla kan ve gözyaşı!
Işıklı anlara karşın,
dumanlar ve küller arasında doğan bir çocuk, bir umut.
Işıklarla yivlenmiş bir akşam... Kükürtlü bir
gündoğumu...
Korku ve korkusuzluk!
Şair
Emmannuel nasıl geçirmiş o ırmağı demiryolu köprüsünün altından...
Nasıl bakmış kompartımanın camlarından!
Nasıl görmüş çatılardaki
rüzgârgüllerini...
Sen de bak, göreceksin...

\n

***

\n

Bakarken bir mektup okuyacaklar sana...
Sen
ağlayacaksın hüngür hüngür, Esma için, kendi kızını aklına getirdiğinde.
Ağla elbet!
Ben de
ağlıyorum!
Suriye’de, Mısır’da çocuklar, babalar, anneler, kardeşler ölürken.
Hem onlar için hem de
ülkemin çocukları ve gençleri için...
Elbet Esma’nın önünde
uzun bir yaşam vardı...
Sakın ölümleri, acıları, hüzünleri yarıştırma!
Kendi ülkenin çocuklarını düşün!
Onların da önle
rinde koskoca bir hayat vardı...
Elbet Esma’nın önünde uzun bir
gelecek vardı...
Peki
Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük ve Mustafa Sarı’nın önünde ne vardı?
Onlar bu ülkenin çocukları değil miydi?
Gezi Direnişi neydi?
Darbe girişimi miydi,
neydi anlatın bana!
Gezi Direnişi’nde polisin
on metreden hedef alarak sıktığı gaz bombasıyla kafatası parçalanan, 71 günden beri uyutulan 14 yaşındaki Berkin’in önünde ne vardı?
Berkin’in durumu ne?
Hastaneden çıkarılacak mı
çıkarılmayacak mı tartışmaları sürüyor.
Berkin yaşayacak ama tıpkı
büyümeyen bir bebek gibi!
B
enim içim acıyor, vicdanım sızlıyor...
Düşüncelerim altüst oluyor!
Ya sizin!

\n

***

\n

Esma için ağlayıp onun önünde uzun bir gelecek olduğunu söylüyorsunuz ama kendi öz çocuklarımız için sesiniz çıkmıyor.
Ölen çocuklarımızı ve
gençlerimizi terörist olarak yaftalıyorsunuz.
Bakın CHP Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka ne diyor, kulak verin:
“Temmuz ayında Türkiye’de 9 kadın öldürüldü. 20 kadın ve kız çocuğuna tecavüz edildi. 10 kadına şiddet uygulandı. 19 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulunuldu. Bu tecavüzlerin yüzde 55’i tanıdıkları erkekler tarafından yapıldı.”
İnsanlık suçunun işlendiği toplumlarda tüm
bunlar lanetlenir.
Acılar, hüzünler yarıştırılmaz!
Hem Suriye ve Mısır’da yaşanan kıyımlar için gözyaşı dökeceğiz, vicdanımız sızlayacak, hem de
Türkiye’de olanlar için...
Benim ülkemin yalnızlığı bir ceviz ağacı gibi çırılçıplak, dökmüş neyi varsa...
Günter Grass’ın “Kasım Ülkesi” gibi...
“Kasım ölüleri rahat yatsınlar bırakın!
Bizim yaşayanlarla işimiz başımızdan aşkın
Ama bunlar onlar değil, onlar uyandı
ve katiller olarak yaptıkları aynısı,
Ne ödendi ne de vergi alındı kârından
suçluluk yükünün, ben ondan tutukluyum işte.”

\n

***

\n

Ah benim sevgisiz, aşksız, yalnız ülkem!
Ah benim
Cumartesi Annelerim!
Şehit çocuklarımızın anaları, babaları, eşleri, çocukları!
Ah benim
toplu mezarlarım, zindanlara atılan meslektaşlarım, aydınlarım, darbe düşü kurmayan askerlerim!
Üniversiteli gençlerim!
Suçu olmayan tüm insanlarım!
Dağlarım,
ovalarım, vadilerim, mavi sularım...
İçimde bir
hüzün geziniyor, içimde Eylül...
İçimde çaresizliğim!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları