Hikmet Çetinkaya

Afiyet Olsun!..

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Kaygı ve umutsuzluk giderek toplumu kuşatırken, toplum üzerindeki baskı, medyayı daha da kıskaç altına alma isteği siyasal iktidarın en temel görevi...
Tartışma programlarında havanda su dövülürken sapla samanı karıştıranlar,
alkol yasağını “insan sağlığı” yönünden destekleyenler.
Karşı
düşüncelerini yansıtmak isteyenlerin çabasına ters köşeden girip, sahte demokratçılık oynayanlar.
Sanki
Türkiye’nin tüm sorunları çözülmüş, ülke çağdaşlaşmış, demokrasi bir yaşam biçimi olmuş, sıra gençlerin sağlıklı yetişmesi için bu yasaklar gelmiş...
11 yıl içinde
yaşananları unuttuk galiba...
Önce
‘öğretmen evleri’nde, ardından da ‘polis evleri’nde alkol yasağı uygulaması başladı ve tüm kamu kuruluşlarının lokallerine yayıldı.
Belediyelerde bu yasak daha önce uygulanıyordu...
Belediyeler
Üsküdar’da “kırmızı çizgi”yle bu yasağa öncülük etti...
Şimdi alkol satan yerlerin ruhsatlarını belediyeler yerine kaymakamlar ve valiler verecek...
Dini bütün,
inançlı bir toplum yetiştirme adına yapılıyor tüm bu uygulamalar...
Televizyonlara ve gazetelere
alkollü içki reklamı verenlere ağır para cezası yolda.
Laik demokratik rejimin altının oyulduğu açık bir biçimde gözleniyor.
Siyasal i
ktidar bunu gözlerden kaçırmak için, elinden gelen baskıyı medya patronlarına uyguluyor.
Artık habercilik sizlere ömür!
Tıpkı
Reyhanlı katliamında görüldüğü gibi açık-kapalı sansür hayata geçiyor...

\n

***

\n

Suriye ve Ortadoğu’daki son gelişmeler, kanlı olaylar, Bağdat merkezli Irak’ta “Sünni-Şii” çatışması, bir günde 40 kişinin ölmesi bizi pek ilgilendirmiyor.
Erdoğan-Obama görüşmesinde neler olup bittiğini, geziyi izleyen gazeteciler ayrıntılı olarak yazabildiler mi?
Hayır!
Obama’nın Irak,
Suriye, Filistin’de yaşananlardan kaygılı olduğu, bir fırsatını bulsa Afganistan’dan çekileceğini yabancı medyadan öğreniyoruz.
Ortadoğu’daki yaşamsal gelişmeler
ABD’yi yakından ilgilendirdiği gibi, BM’nin de gündeminde.
Esad’ın 3-4 ay içinde sonunun Kaddafi gibi olacağını söyleyenler şimdi geri adım attılar.
Türkiye tek başına kaldı...
Aslında
AKP bunun sancısını yaşıyor ama geriye dönüş yok!
O zaman
ne olacak peki?
Ne olacağını şimdiden söylemek çok erken ama Esad rejimi, muhaliflere
silah, mermi getirilen giriş ve çıkışları birer birer ele geçirmeye başladı.
Bölgeye giden arkadaşımız
Mustafa Kemal Erdemol, Şam ve Suriye’de hayatın olağan olduğunu anlattı bana birkaç gün önce...
Sakallı ve silahlı muhaliflerin Şam ve Suriye kırsalında bile eskisi kadar güçlü olmadıkları da gelen haberler arasında.

\n

***

\n

Türkiye bu arada İsrail’le kucaklaşmaya hazırlanıyor...
Hani
“van minüt” resti Erdoğan’ı Ortadoğu’da ezilen halkların gözdesi yapmıştı ya, kazın ayağı öyle değildi...
Türkiye’nin
İsrail’le ticari ilişkileri hiç bozulmadı, daha da artıp yıllık 4 milyar dolara ulaştı.
Yani
“van minüt” sırasında o yılın ilk çeyreğinde 500 milyon dolarken, 2013’ün ilk çeyreğinde 4 milyar 400 milyon doları buldu.
Görüldüğü gibi kapitalizmin tanrısı falan yok...
Bizim eski
Marksistler, sosyalizmi camilere, Kuran kurslarına taşımayı yararlı görseler bile işin aslı astarı böyle değil.
Demokrasi ve özgürlüklerin
“din kardeşliği” ekseninde çözülmesi kandırmacasından vazgeçmeliler...
Bu kandırmacaya zaman zaman sosyal demokratlar da inanıyor.
Emek eksenli
politikalar gerekiyor eşitlik, kardeşlik, barış için...
Hele hele
mezhepçilik en tehlikelisi...
Onun için Sosyalist Enternasyonal’e de fazla kulak asmamak gerekir...
Sosyalizmin
“s”si bile kalmadı.
Din ve mezhep eksenli partilerin demokrasi ve özgürlük getireceğine inanıyorlar.
AB ülkelerinde de emeğin “e”si çöktü gitti...
Emperyalizmin taşeronluğuyla bu işler yürümüyor.
Bir de taşeronlar eline
“İslam bayrağını” alıp yollara düşerlerse yandı gülüm keten helva.
Adını şimdiden koyayım:
“Türk-İslam sentezi... Kürt-İslam sentezi...”
Afiyet olsun!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları