Hikmet Çetinkaya

Adım Çapulcu, Soyadım Ayyaş! Sana Ne!..

05 Haziran 2013 Çarşamba

Alanların dili ne, parkların dili ne, binlerin, on binlerin dili ne?
Demek
bir avuç çapulcu!
Demek
yüzde 50’nin sokağa çıkmalarını engelliyorsunuz?
O zaman amacınız ne?
Bu coğrafyada yaşayan
insanları birbirlerine boğazlatmak mı?
Sizin için
demokrasi ne, özgürlük ne, evrensel hukuk ne, sömürü ne, eşitlik ne, kardeşlik ne?
Suriye’de askeri öldürüp, ciğerini, kalbini yiyen kişi özgürlük savaşçısı olduğuna göre, Taksim Gezi Parkı’nda direniş yapan sanatçı, aydın, emekçi, genç ve yaşlı sıradan yurttaşlar ne?
Çapulcu?
Bu kin, nefret, intikam duygusu ne?
Tunus’a giderken “Tencere tava hepsi aynı hava” demek ne?
Sevgi ne,
aşk ne, duygu ne?
Baskı, şiddet, özel hayata karışma, sınır koyma ne?
Bu
Cumhuriyet düşmanlığı ne, iki kadeh içki içenlere “alkolik” diye saldırmak ne?
Doğaya sahip çıkmak ne?
Denizlere, akarsulara, dağlara, ovalara, ağaçlara karşı olmak ne?
Çevre bilinci ne?
İnsanlık ne?
Demokratik hukuk devleti ne?
İzmir’de polisin arkasına sığınan, demokratik eylem yapan insanları sokaklarda kıstırıp ellerindeki sopalarla dövenler ne?
Vicdan ne?
Sevgi ne?
Kendi çocuklarına
“terörist damgası” vurmak ne?
Adım Çapulcu, soyadım Ayyaş!
Sana ne!

\n

***

\n

Her renkten, her kimlikten, inançlı inançsız insanları çapulcu, alkolik, marjinal olarak görmek ne?
Ben alanları, caddeleri,
Ankara’da, İzmir’de, Adana’da yaşananları anladım, o konuşulan dilin barışçıl olduğuna tanık oldum.
Onları kucaklamak,
konuştukları ortak dili anlamak için sadece bakmak yeter!
Sen ve senin gibi düşünenler anlamıyorsa ben ne yapayım.
O gençler hepsi
pırıl pırıl çocuklardı, ben tanıdım onları...
Biber gazını, gaz bombasını, tazyikli suyu yiyen gençler sabaha dek uyumadı.
Sabah
şafak söktüğünde, Taksim’i temizlediler...
Peki, bu ne?
Kaygı ne,
umutsuzluk ne?
Düşleri çoğaltmak, sevgi çiçekleri toplamak, ağaçları, umudu yeşertmek, böcekleri sevmek ne?
Yağmaya, sömürüye karşı koymak ne?
Hiçbiri tencere, tava hepsi aynı hava değil bu anlattıklarımın!
Gerçeğin kendisi!
Çevreci hareketleri bilmeyen,
insan yaşamını bir torba nohuta, mercimeğe, kömüre satın aldığına inanan zihniyetteki adamlar, caddelerin, sokakların çığlığını duyamaz.
Ağaçlar ölürken halkın dirilişini göremez...
Aklı başındaki herkes, bu çevre hareketinin halk eylemine dönüşmesini şöyle yorumluyor:
“Taksim’de Gezi Parkı’nda başlayan eylemler çevre hareketini aşmış, yaşam biçimimize, demokratik değerlere, temel hak ve özgürlüklere yönelik giderek artan müdahalelerin yarattığı kaygı ve tepki birikiminin açığa çıkmasını gerçekleştirmiştir.”

\n

***

\n

Peki, benim partim var, 500 bin kişiyi alanlara toplarım, demek ne?
Duygu ne, ağaç ne, orman ne?
Vahşi kapitalizm ne?
Emperyalizmin taşeronluğunu yapmak ne?
Kaygı ne, hayat ne?
Yaşam biçimine müdahale ne?
Zindanlar ne zindanlar?
İzmir Şakran Cezaevi’nde hapis yatan yaralı çocuğu kör eden infaz memurları ne?
Çocukları hortumla kıyasıya döven,
işkence eden ikinci müdür ne?
Van’da, Antalya’da, Pozantı’da çocuklara işkence ve tecavüz ne?
Tüm bunlar bir çiçek olan, yaşamımızı çoğaltan çocuklarımızdır...
Türk, Kürt, Laz, Çerkez...
Suçlu suçsuz!
O zaman hakkım benim, soru sormak!
Yazı yazmak,
haber yapmak, demokratik hak ve özgürlükleri savunmak...
Kadına
şiddete, tecavüze karşı çıkmak!
HES eylemcilerinin, çevrecilerin, kaygı duyan insanlarımızın yanında olmak!

\n

***

\n

Anayasal haklarımı kullanıyorum...
Adım Çapulcu, soyadım Ayyaş.
Sana ne!..

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları