Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tarihe Eylemli Tanıklık

08 Kasım 2017 Çarşamba

Türkiye solunun; sosyalistler, sosyal demokratlar ya da liberal alışkanlıklardan mülhem “sadece demokratlar” -biliyorsunuz bugünlerde böyle bir kategori de var- dahil, sorunlarımız büyüktür. Kısaca; yakıcı, “güncel” sorunlarımız var: Ceza ve tutukevleri dolup taştı, yenileri yapılıyor. İçerideki gazetecilerin, aydınların en büyük suçu, kabahati hükümetle, yönetimle Türkiye’nin bugünüyle, geleceğiyle ilgili konularda farklı düşünüyor olmasıdır. Gazetecilere yönelik tutuklama dalgası, FETÖ darbe girişimi sonrası hız kazanmış, işlerinden güçlerinden alıkonulanlara, kamudan tasfiye edilenlere, akademiden uzaklaştırılanlarla zenginleştirilmiştir.

***

Peki, ne yapalım? Örneğin, işlerine dönmelerine izin verilmediği için 244 gündür açlık grevi yapan, ölümcül noktaya yaklaştıklarını bildiğimiz Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için ne yapalım? Uydurma bir soruşturma ile tutuklanmış Semih ve Nuriye bu saçma davada kendilerini savunma olanaklarından bile yoksundurlar. Semih’in nihayet serbest bırakılmış olması, durumun vahametini azaltmadı, tam tersine çok yönlü dramı, trajediyi gözler önüne serdi.

***

Çok yönlü dememizin nedeni haklı nedenlerle böyle bir eyleme girişmiş olan iki hak savunucusunun ikinci bir sansür kuşatması ile kendilerini savunmalarının önüne geçiliyor olmasıdır. Sessizliğin arkasında nasırlaşmış yürekler var. Konuyu gündemde tutmak için çabalayan az sayıda insanın, iktidara bağlılıklarını bin türlü taklayla, şaklabanlıkla ispat etmiş olan yandaş ve merkez medyada seslerini duyurma olanaklarının olmadığını biliyoruz. Geriye kalan; sosyal medya, etkileri sınırlı internet siteleri, her gün artan baskıyla boğuşan bir avuç gazetedir.

***

Bu gazeteler sınırlı olanaklarla sis perdesini aralayarak yurttaşlara gerçekleri duyurmaya çabalıyorlar. Örneğin, haklarının kendilerine verilmesi için kendilerini madene kapatmış, bağlı oldukları sendika yöneticilerinin “Arkadaşların kendi eylemidir, kısa sürede vazgeçeceklerini umuyoruz” dediği madencileri anlatıyorlar. Tüm çalışma hakları ellerinden alınmış yurttaşlar adına da açlık grevine yatmış Nuriye ve Semih’ten, kör yüreklerin, nasır bağlamış beyinlerin görmediği, görmek istemediği inatçı eylemden söz ediyorlar. Açlık grevi sınırlarını çoktan aşmış, “ölüm yürüyüşü”ne dönüşmüş, haklı bir çıkıştan söz ediyorlar.

***

Başa dönelim; tarihin nasıl gelişeceği bilinmez. İnsanın, insanlığın geleceği her anlamda belirsizdir. Sonunda bir “değişim” gerçekleşir. Fakat gerçekleşen ruhumuzu rahatlatacak, “işte ‘zorunlu’ olan gerçekleşti, sonunda beklediğimiz gün geldi” diyebileceğimiz bir sonuç olmayabilir. O değişime hükmedebilmenin koşullarını yaratmayı başarabilmek için yüreklerimizin nasır bağlamasına izin vermemek, zamanın ruhuna kapılmamak gerekiyor.

***

Tarih “nasıl gerçekleşecek” sorusuna olup biteni gün gibi aydınlatan ustalarımızdan paragraflarla yanıt vermek yeterli değildir. Olabilir olanı belirleyebilmek, rastlantıları yönetebilmek, bugünün güncel sorunlarına çare aramakla başlar. Adım atabilmek, Nuriye ve Semih için dertlenmekle, tecridin ağrısına, sızısına katlanmakla, şiirine şarkısına katılmakla, zihinsel tembelliğin, konformizmin tuzağına düşmemekle mümkün olacaktır.

***

Tarihin başkaları tarafından yazılmasını önlemek, en azından müdahil olabilmek için, “onun kendi yasaları var, iş olacağına varır” diye avunmayı bırakmak gerekmez mi? Zaten bu nedenle “Filozoflar dünyayı yalnızca değişik biçimlerde yorumladılar, oysa sorun onu değiştirmektir” denilmedi mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları