Gülengül Altınsay

Ozan’ın saçı

16 Haziran 2016 Perşembe

İzlediğim 12 maç 24 takım arasında en fazla İtalya’yı beğendim. Yeri gelmişken turnuvanın yapıldığı Fransa’da, daha önemlisi ülkemizde ve hatta Dünya’da çok sıkıntılı günler yaşanırken, insanlar can ve ekmek derdindeyken günde ikiüç maç izlemek vicdanımı rahatsız ediyor ama ne yaparsınız futbol tutkusu işte. Dahası bir görev.

Total futbolun İtalyancası
Evet İtalyanlar şaşırttı beni doğrusu. Tamam İtalya İtalya’dır da merakım teknik direktör Conte’nin nasıl bir takım kuracağıydı. Şampiyon Juventus’a dayalı üçlü savunma hattı vazgeçilemezdi. Kilit soru bu hattın önüne hangi oyuncuları koyacağıydı. Belli ki Conte çoğu İtalya’da oynayan kafasına uygun oyuncuları tercih etmiş. İyi de etmiş. Belçika karşısında ilk on birinde sadece iki oyuncu -Pelle ve Darmian- İtalya dışında oynayan oyunculardı mesela.
Sürekli tekrarladığım gibi savunma sadece savunma yapmaz. Oyunu geriden başlatması da gerekir. Takım bütünlüğü ancak böyle sağlanır.
İtalya’nın hem de Belçika karşısında nasıl savunmada çabuk olduğunu nasıl atakları başlattığını gördük. Daha önemlisi takımın bütününden kopmadan nasıl ileri çıktığını. Skor daha 1-0 iken 90+1’de İtalya 7 oyuncusuyla rakip alanda baskı yapıyordu. Ve sonra -skoru korumadıkları halde(!)- gol yemediler hatta 2. golü buldular.

Geri vites
Bunlar nasıl görülmez anlayamıyorum. Biz hâlâ Mehmet Topal’ın neden stoper oynadığını tartışıyoruz. Neymiş o savunmanın önünde olmalıymış. Bir fazla savunma yapan oyuncumuz daha olurmuş o zaman. İyi de sadece top savuşturarak nasıl oyun kuracaksınız? Bumerang gibi sürekli geri gelir top. Nitekim Hırvatistan maçında üç kere dönen topu yakalayan Modric attı golü.
Top savuştur sonra bir uzun top yakala gol at. Bu futbol tarih oldu artık. Ama zoru görünce geri vitese takmak da milli hasletimiz.

Benim on birim
Tamam, Terim’in kabul edilebilir bir oyun anlayışı var. Ne ki buna uygun oyuncular seçerse bu anlayış sahaya yansır. Öncelikle de sorunsuz, uyumlu ve formda futbolcularla.
Ayrıca basın yazmazsa sorunlar ortadan kalkmıyor, sorunlu futbolcunun kafası da rahatlamıyor.
Bazı formsuz isimlerden vazgeçilmeyince uyumlu bir takım kurulamıyor. İsime değil, sisteme uygun oyuncu seçmek önemli oysa.
Ama çok daha önemlisi o oyuncuları nasıl kullanacağınız. Oğuzhan, Atiba ile birlikte oyunun göbeğinde yer alarak Beşiktaş’ı şampiyonluğa taşımıştı. Şimdi onun yerine formsuz Selçuk’u oynatıp o alanda etkisiz kalabalık yaratmanın anlamı ne? Böyle olunca, aslında Cenk’in çevresinde olması gereken Çalhanoğlu sağ kanada mahkûm ediliyor. Ve formsuz Arda’da ısrar etmek bir başka soru işareti.
Gelelim Emre Mor’a…Danimarka’nın yetiştirdiği, Dortmund’un transfer için çuvalla para teklif ettiği Emre Mor milli yapılıyor ama “daha yetişmesi lazım” diye ancak sonlarda oyuna sokuluyor.
Kısacası 78 milyonu tek formaya sokmaya çalışacağınıza her formayı en iyi performans gösterecek oyuncuya verseniz daha iyi olmaz mı?
Hiç adetim değil ama Terim’in sistemi için en uygun 11 şöyle olurdu bence:
Volkan
Gökhan - Topal (K) - Balta - İsmail
Oğuzhan - Ozan
Emre Mor - Çalhanoğlu - Olcay
Cenk
Bir de lütfen Ozan’ın saçıyla uğraşmayı bırakın. Tek kelimeyle ayıp bu. Futbolcular da yerli yersiz özür dilemeyi bıraksın artık. Siz sahaya çıkıp elinizden geleni yapıyorsunuz. Utanılacak hiçbir şey yapmıyorsunuz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umudun meydanı 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları