Gülengül Altınsay

Matah şeyler!..

23 Haziran 2016 Perşembe

Bu yazıyı yazdığımda beklemedeydik. Çünkü kaderimiz başkalarının elindeydi. İsveç ya da Belçika ya da İrlanda ya da Portekiz “bitti” demezse biz de “bitmedi” diyecektik. Neyse sonuç ne olursa olsun, kendimize dev aynasından değil, gerçeğin aynasından bakalım. Neredeyse Avrupa ülkelerinin yarısının katılacağı finallere Kazakistan Letonya’yı yenip “bitmedi” dediği için katıldık. Yine takım sayısı 24’e çıktığı için bu finallerde uygulanan statüye sığınıp belki de en iyi dördüncü üçüncü olarak son sıradan bir üst tura çıkacağız. Nereye? 330 binlik İzlanda’nın, 1,8 milyonluk Kuzey İrlanda’nın, 3 milyonluk Slovakya’nın olduğu yere. Üç milyonluk Arnavutluk’u geçerek.

Silah mı dayadılar?
İspanya maçından sonraki yazımda Arda’ya yapılan protestoyu “linç hezeyanı” olarak tanımlayıp, “sahada ter döken futbolcuların hepsiyle gurur duyuyorum” demiştim.
Bu tabloda en masum onlar çünkü. Ama herkesin topun ağzına koyduğu da nedense hep onlar. En çok futbolcudan yana olması gereken Trabzonspor teknik direktörü Ersun Yanal bile TV’lerde, “Ne primi kardeşim, milli forma zaten prim” diyebiliyor. Herhalde kendisi Milli Takım’ın hocasıyken de şimdi milli takım maçlarını yorumluyorken de para almıyor.
Gördünüz mü hedef nasıl şaşırtılıyor? Ne federasyon ne de Terim var hedefte. Artık başarısızlığın tek sorumlusu var o da ancak parayla oynayan ruhsuz futbolcular. Sanki o futbolcular prim almak için federasyonun başına silah dayamışlar. Federasyon başkanı, havadan gelen gelirleri sağa sola ulufe gibi dağıtmayı futbolu yönetmek sanıyor. Altyapıya kuruş yok. Altyapıdan gelen tek futbolcu Ozan Tufan. Bütün gençler Almanya, Hollanda, Damimarka’dan ithal. Başarılı bir milli takım ya o ülkenin başarılı takımlarına, ya da minik takımlardan beri birlikte oynayan futbolculara dayanarak kurulur. Başka türlü uyumlu ve formda bir takım oluşamaz. İşte Almanya, işte İspanya…
Kurulan takıma da günün geçerli futbolunu oynatmaya çalışırsınız. Yeni yeni taktiksel şeyler icat etmek çok gereksiz çünkü. Herkes bir Cruyff, bir Michels, bir Bielsa olamayabilir. Hırvatistan ve İspanya maçlarında Terim’in yaratmaya çalıştığı, kendi “buluşu”, teslimiyetçi taktik ve seçimler iflas edince Terim de kendini inkâr ederek çıktı Çekya maçına. Benim geçen hafta buraya yazdığıma benzer bir 11 ve dizilişle. Futbolcular da bildiğini oynadı. Aslında ben turnuva öncesi Terim’in Şampiyon Beşiktaş’ın çağdaş oyununa dayanacağını ve Fenerbahçe savunmasından takviye alacağını düşünmüştüm saf saf. Yanılmışım. Formsuz da olsa kafasındaki oyuncularda ısrar etti Terim.

Gerçeğin aynası
Kabul edelim. Terim ülke futbolu için katkılarda bulunmuş önemli bir futbol adamı. Ne var ki “Bütün matah şeyleri ben yaptım” derseniz, 1996’dan sıfır puan sıfır golle döndüğünüzü, hiçbir Dünya Kupası finallerine katılamadığınızı, 2008’de hiçbir favori ile karşılaşmadan ve futbolcular maç sonunda kendi bildiklerini oynadıkları için yarı finale çıktığınızı, 2016’ya da başka takımların aldığı sonuçlar yüzünden son anda geldiğinizi hatırlatırlar size…
Bakın Del Bosque’ye. Hiç “matah şeyler” peşinde koşuyor mu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umudun meydanı 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları