Gülengül Altınsay

Bana göre sana göre

22 Nisan 2016 Cuma

Yayayken araba sahiplerini, arabadayken yayaları suçlarız nedense. “Kardeşim bi dursana geçiyoruz işte” deriz yolun ortasında yürürken ama aynı durumda arabadaysak eğer “Kardeşim niye yaya geçidini kullanmıyorsun” eleştirisini yapıştırıveririz. Her şeyi o anki konumumuza göre değerlendirip her daim karşı tarafı suçlayacak bir şeyler bularak egomuzu tatmin ederiz. İşin doğrusu nedir hiç umurumuzda değildir çünkü. Öyle olunca da hiçbir sorunu çözemiyoruz. Objektif olamıyorsak hangi sorunu çözebiliriz ki? Baksanıza Türkiye futbolunun geleceği söz konusu; Kulüpler Birliği’nin şirketleşmesi adı altında futbol tek ele tek sese bağlanmak üzere ama hiç kimseden ses çıkmıyor. Ve yıllardır mücadelesi verilmiş özerk futbol kazanımı yok oluyor.

Aziz Yıldırım niye karşı
Şu günlerde bir tek Aziz Yıldırım Kulüpler Birliği kararlarına karşı çıkıyor. O da niyeymiş biliyor musunuz; Aziz Yıldırım hapisteyken Kulüpler Birliği ona sahip çıkmamış, kimse ziyaretine gelmemiş. Yani bir tavır gözüküyor ama o da kişisel (!) bir meseleden ötürü. Ve yine Aziz Yıldırım basın toplantısında spor muhabirlerine fırça atarken bir muhabire “Sen kaç lira alıyorsun”, “Patronun paranı zamanında ödüyor mu”, “Patronuna karşı çıkacağına niye bana karşı çıkıyorsun” gibisinden eleştirilerle yine her şeyi kişisel yaklaştığını gösteriyor.
Çünkü bazı gazetelerden bazı yazarlardan memnun değil. Bu arada kim olursa olsun insanları aldığı maaşla, ya da yazdığı gazetenin tirajıyla küçümsemek hakkını nasıl kendinde görüyor? Fenerbahçe başkanı olmak bu yetkiye sahip olmak mı demek? Fenerbahçe gibi medyada en fazla değer verilen kulübün başkanı olarak medyadan bu kadar memnuniyetsizse diğer kulüplerin başkanları ne yapsın?
Ama nedense Yıldırım muhabirlere ve yorumculara, onları küçük görerek ayar veriyor ama medya patronlarını es geçiyor. Adlarını veremiyor. Aynı şekilde, 3 Temmuz sürecini yürütenlere karşı acımasız ama o zaman bu kişilerin bir yerlerden onay alıp almadığı, kimler tarafından desteklendiği konusunda sessiz. Ne olmuş? Ziyaretine gelmemişler. Ne ayıp!

Ülkenin pür cemali
Her alanda böyle. Belli kurumların başına geliyorsunuz ama davranışlarınıza kişisel durumunuz, kişisel alınganlıklarınız yön verip duruyor. Kurumlarıyla, kanunlarıyla sistem kişilerin elinde birer maşa sanki. Karşı çıkarsan o kişilere değil kurumlara, kanunlara karşı çıkmış hain muamelesi görüyorsunuz.
Ülkenin pür cemalini kulüp kongrelerinde de görmek mümkün. Görmemek şaşırtıcı olurdu zaten. Yönetime gelen herkes bir dahaki seçimi nasıl kazanırım derdinde. Her şey ona göre düzenleniyor. Genel kurul ona göre örgütleniyor.
Farklı seslerin etkinliğini kırmak için her türlü önlem alınıyor. Kulüplerde sistemi kırmanın kişilerin manipülasyonunu engellemenin tek yolu kongre üyesi sayısının artırılması ve giriş aidatlarının düşürülmesi. Yani demokratikleşme. İşte bu yüzden giriş aidatının düşük ya da yüksek olması tartışmaları kongrelerde büyük kavgalara yol açıyor.
Hal böyle olunca “Kızdırmayın beni yoksa 10 yıl daha kalırım başkanlıkta” diyor Yıldırım. Yani anlayacağınız Fenerbahçe gibi 109 yıllık bir kurumun gelecek on yıldaki kaderi Aziz Yıldırım’ın kızıp kızmamasına bağlı.
Genel Kurul’a falan değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umudun meydanı 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları