Gülengül Altınsay

Adriano’nun elleri

22 Aralık 2016 Perşembe

Çocuklarımızı seviyor muyuz gerçekten? Ama lafta değil eylemde. Onları seviyorsak eğer kendilerine iyi bir gelecek için çabalarız değil mi? İyi bir gelecek derken; can korkusu olmadan yaşayabildikleri, düşündüklerini özgürce korkmadan ifade edebildikleri ve tabii yeteneklerini engelsiz ortaya koyabildikleri bir ortamdan bahsediyorum.
Bırakın tüm bunları biz çocuklarımızı kendi isteklerimiz doğrultusunda kullanmaktan bile çekinmiyoruz. Özgür bir gelecek yerine erkek çocuklarına şehitlik, kız çocuklarına erken gelinlikten başka bir şey vermeyen bir topluma mı dönüşüyoruz.

Sıcak kalbi
“Bu kargaşa içinde çok önemli mi demeyin.” Küçük ama önemli. Kar, kış malum. Futbol maçları öncesinde formalarla sahaya çıkan maskot çocuklar mesela neye hizmet oradalar? Hem de akşamın sekizinde.
Böylesi sert hava koşullarında bu gösteriden vazgeçilemez mi? İşte bu tabloda yabancı ülkelerden gelmiş sıcak kalpli bir futbolcu, Boluspor-Beşiktaş Kupa maçının öncesindeki seromonide elini tutan küçük çocuğun kulaklarını eldivenli elleriyle kapatıyor, üşümesin diye.
Sahadaki en iyi kalpli futbolcu o olduğu için mi yapıyor bunu? Belki ondan daha yumuşak kalpliler de var orada ama bizim bir de düşüncelerimizi, duygularımızı ifade etme sorunlarımız var fena halde. Ne de olsa hep bir baskı altında yetişmişiz. İyi de ifade edemezsen o duyguların ne yararı var?
Tabii bir de Adriano’nun en altlardan çalışarak çabalayarak adım adım bu noktaya geldiğini de unutmamak gerek. Barcelona’da yıllarca oynamak da kolay değil.
İşte belki de halden anlamasının, şefkat ve vicdan duygusunu kaybetmemesinin bir nedeni de bu; zor koşullardan çıkıp olgunluğa ermek. İki gün önce oynanan o maçtan futbol adına bir şey olmadığına göre akılda kalan tek görüntü buydu sadece.

Futbol nerede
Zaten futboldan vazgeçeli çok oldu. Özellikle son birkaç yıldır futbolun kendisinden hiç bahsedemez olmuştuk. Ülkenin girdiği şiddet-nefret ortamı da işe son noktayı koydu. Dedikodular, manüpülasyonlar, ajitasyonlar üzerine kurulmuş futbol dünyamız şimdi bir de terör baskısı altında. Kimse değinmiyor ama bundan en fazla Beşiktaş’ın etkilendiğini düşünüyorum ben. Kasımpaşa mağlubiyetinin mazereti gibi olmasın fakat o bombanın patladığı Bursa maçı akşamı yarım saat önce orada olmak benim bile dengemi bozdu. Psikolojik olayların mantığı olmaz çünkü. Fakat Beşiktaş’ın futbolundaki zaaflar da görmezden gelinemez. Geçtiğimiz sezondan beri var olan stoper sorunu çözülemediği gibi Gomez ve Sosa’nın yerleri de doldurulamadı.
Bu sezon farklı bir Beşiktaş izliyoruz.
Şenol Güneş de çözüm üzerine çözüm arıyor. Takım oyununa yabancı Quaresma’ya göre oynamak ise işin geldiği son nokta. Kasımpaşa maçında kendisinin 10 numara olarak denenmesi de Siyah- beyazlıların geçtiğimiz sezon oynadığı oyunun inkârı adeta. Baksanıza devre arası Beşiktaş yine santrafor ve stoper arayacakmış. Zaten hiçbir şekilde kar-kış terör filan demeden her koşulda vazgeçemediğimiz en önemli konumuz transfer değil mi? Hani “bizde transfer bitmez” diye övündüğümüz. Oysa ki çocuklara gençlere yaşam hakkı vererek, onlara spor yapma hakkı vererek övünmemiz gerekmez mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umudun meydanı 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları