Yaşadığımız Günler mi?

08 Nisan 2013 Pazartesi

- Türkiye son yıllarda Cumhuriyet döneminin en çarpıcı sürecinden geçiyor.
- 1923’ten bu yana yaklaşık dört nesil geçti. İktisadi, sosyal ve kültürel olarak olağanüstü değişimlerin yaşandığını kabul edebiliriz.
Kadın-erkek eşitliğinden günlük yaşam tarzına kadar Türkiye’nin Avrupa’ya yaklaştığını söyleyebiliriz. Ancak
“özde ve işlevsellikte yeterli değişiklik sağlanamadı.”
- Trafik kanunlarımız bugün Fransa ya da Belçika’dakine çok benzer. Ancak bu kanunlar uygulanamaz. Kırmızı da herkes geçer, hız limitini herkes aşar. Trafikte kanunlar aynı olmasına karşın fiili durumun farklı olması gibi, bu durum diğer alanlarda da görülür.
- Almanya’daki firmada çalışan bir Türk mühendis İZ TV’deki belgeselde ilginç bir açıklama yapmıştı: “
Almanya’da bir çevrim santralı inşa ederken her ay sıkı kontrolden geçirilirdik. Türkiye’de aynı işi yaparken 8 ay boyunca bizi denetlemek için hiç kimse gelmedi.”
- Sorun bu örneklerde
“kamu yararına yürütülen işlerde sıkça görülüyor”. Trafikte bireyler kuralları hiçe sayarak kamu yararına zarar veriyorlar; kurumsal etkinliklerde ilgili kurumlar gerekli denetimleri yapmayarak yine kurumsal yararı ortadan kaldırıyorlar.
- Bunun nesnel (ve teknik) açıklaması
“mikro çıkarlar ile makro yararlar arasındaki çatışmadır”.
Ancak
“bu tespitin arkasındaki nedenlere inmez isek analiz yetersiz kalır. Neden Almanya’da ve Belçika’da kanunlar uygulanabiliyor da Türkiye’de uygulanamıyor” sorusunu deşmemiz gerekiyor.

\n

Katılımcı demokrasi zaafı

\n

Cumhuriyet döneminde ileriye (ve uygarlığa) yönelik pek çok başarı kazanmamıza karşın, Avrupa’daki gibi “örgütlü ve katılımcı demokrasinin” altyapısını hazırlayamamışız. Biçimsel öğeler öne çıkmış, örgütsel ve işlevsel öğeler yeterince oluşturulamamış.
- Ya katılımcı ve örgütlü demokrasi girişimleri kimi iç ve dış güçler tarafından engellenmiş;
- Ya da gerekli girişimler yapılamamış, iç dinamikler bu alanda yetersiz kalmış.
Parti içi demokrasi zaafından trafik anarşisine kadar birçok alanda
“kamu yararı ile bireysel yarar örtüştürülememiştir”. Oysa gerçek ve çağdaş demokrasilerde bireysel yarar (ve çıkar) ile kamusal yarar örtüştürülerek toplumsal refah amacına ulaşılabilir.
Bireysel çıkar ile toplumsal yarar sürekli çatışma halinde ise o ülkede demokrasi işleyemez.
- Bireysel özgürlükler kamusal (toplumsal) çıkar ile at başı gitmek zorundadır.
Birey
“topluma rağmen” çıkar ya da özgürlük sağlayabiliyorsa demokrasi işleyemez. Firmanın kârı makro maksimizasyon ile örtüşmek zorundadır.
Gelişmiş demokratik toplumlar, toplumsal refahlarını bu örtüşmeye borçludurlar.
Sonuçta kadına karşı şiddet ya da trafikte tabancayı çekip diğer sürücüyü vurmak gibi benzeri sonuçlar doğar.
Türkiye’nin yaşamakta olduğu demokrasi zaafı günlük yaşamımıza çarpıcı örneklerle yansımaktadır.
- Kimi zaman hukuk dışı uygulamalar şeklinde,
- Kimi zaman trafik anarşisi olarak,
- Bazen de kadına karşı şiddet ve cinnet biçiminde.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları