Sisteme Uymak, Uymamak

18 Mart 2013 Pazartesi

Küreselleşme, kapitalist sisteme entegrasyon mu? Onunla bütünleşmek mi? Onun bir parçası olmak mı?
Genel olarak doğru bir tanımlama. Ancak bazı çelişkiler olduğu kadar bazı farklılıklar da var.
Çin bir ölçüde küreselleşmeyle yakınlaşıyor ve bütünleşiyor. Komünist bir iç yapıya karşın dünyada kapitalist sistemin kurallarıyla oynuyor.
Rusya ise bürokrasinin egemen olduğu bir ülke olarak hem içeride
“kapitalistleşiyor” hem de dışarıda kapitalizmin oyununa dahil oluyor.
Çin’e oranla daha az çelişkili bir durum. S. Arabistan, Katar, Kuveyt gibi kralların ve emirlerin içeride tek adam olarak yönetimindeki ülkeler zaten küresel güçlerin elindeler. Edilgen olarak sisteme zorla dahil edilmişler. Çin ve Rusya’nın durumundan çok farklılar; çünkü Çin ve Rusya
“zorunlu gönüllüler”. Kim itti dercesine küresel sisteme dahil oluyorlar.

\n

Türkiye ne kadar farklı?

\n

Önce yedi düvele karşı bağımsızlığını kazanmış. Sonra, yaşam tarzı olarak Batı’yı, (bir anlamda sistemi) tercih etmiş. Ellilerden sonra Avrupa Konseyi, NATO, OECD ve diğer kuruluşlar aracılığıyla “kurumsal olarak” sistemin içine dahil olmuş.
İçerideki
“siyasal İslam”, Batıcı ve laik cephe çatışmalarını yaşamaya başlamış. 2000’li yıllardan itibaren de İslami kurumlaşmalarla sisteme dahil olma yoluna girmiş.

\n

Güney Amerika farklı mı?

\n

Castro’dan başlayarak Chavez’e kadar gelen dönemde Latin Amerika sistemin en büyük baş ağrısı olmuş. Desteklenen asker diktatörler yeterli olmamış. Katolik Güney Amerika, sistemin Çin’den daha büyük baş ağrısı olmuş. Latin Amerika’da sistem dışı potansiyeli kesmek için tekrar din kullanılmış; papayı bu sefer Arjantin’den seçmişler. “Askerler yapamadı bu işi yapsa yapsa ancak bir papa yapar” diye düşünmüş olmalılar.
Ne diyelim, Allah kabul etsin...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları