Kutuplaşmanın Arkasındaki Nedenler

20 Mayıs 2013 Pazartesi

- Yaşam tarzına ilişkin ayrışma ve kamplaşmalar, Kürt sorununun çözümüne bağlı farklılaşmalar. Bu iki konu, yaşamakta olduğumuz büyük sorunların özünü meydana getiriyor.
1- Önce birincisinden başlayalım; günlük hayata ve yaşam tarzına ilişkin ayrışma ve kamplaşmalar nereden kaynaklanıyor?
- İslami yaşam tarzının günlük hayatta da, çok eskiden olduğu gibi yaşanmasını savunan kesimlerin güçlenmesi sonucu ortaya çıkan bir durum mu? Bu güçlenmenin yarattığı yeni ortam mı?
- Cumhuriyet dönemi dahil her dönemde varlığını koruyan aşırı muhafazakâr ortamın küresel ve bölgesel yeni girişimler sonucu daha aktif bir hale gelmesi mi?
- Ortadoğu’nun stratejik konumu karşısında ABD ve AB’ye ilave olarak Çin, Rusya ve Hindistan’ın küresel etkinliklerini artırmaları mı? Bunların da
“yeni küresel sisteme” dahil olmaları mı?
- ABD ve AB’nin 1990 sonrası Ortadoğu ve Türkiye politikalarında din faktörünün öne çıkarılması mı? 11 Eylül 2001 sonrasında İslamofobi olarak ortaya çıkan eğilimin,
“ılımlı İslama destek” haline dönüştürülmesi mi? Hatta Arap ülkelerindeki Arap baharlarının Müslüman Kardeşler aracılığı ile bu zemine oturtulması mı?
Ilımlı İslama destek aracılığı ile Ortadoğu halklarında ve devletlerinde,
“Batıcılığın din ağırlıklı olarak yürütülmesi mi?”
Eğer bu varsayım geçerli ise demokratikleşmeye ve Batı benzeri çağdaşlaşmaya karşı, ılımlı İslam bir alternatif olarak kullanılmış olmuyor mu?
Ankara hükümetinin konumu, bu konuda saha araştırması için ilginç bir örnek teşkil ediyor; belki de bu nedenle ABD ve kimi Avrupa ülkeleri tarafından, bölge ülkeleri için bir örnek olarak sunuluyor.
Türkiye’de İslami yeniden yapılanmanın ABD ve AB ülkeleri tarafından 2000’li yıllardan itibaren belirli bir hoşgörü ile karşılanmasının arkasındaki neden bu olsa gerek.
Yoksa geleneksel olarak Batı, İslamofobi konusunda çok duyarlıdır ve sessiz kalmamıştır.

\n

Ya çağdaş gerçekler?

\n

Ancak günlük yaşamın İslamlaştırılmasının önünde önemli engeller vardır;
- Dünyada (ve Batı’da) olup biteni görmenin ve özenmenin sonsuz bir alışkanlık içinde oluştuğu bir ortamda günlük yaşam tarzını geri götürmek olanağı artık yoktur. Türbanlı kızlarımızın aşırı modacı (ve Batıcı) çizgileri bile bunu gösterir.
- Batı’nın yönlendirdiği ve yürüttüğü
“küreselleşme olgusu her şeye baskın çıkıyor”; “moda” dediğimiz olgu gençliğin vazgeçilmez bir biçimde peşinden koştuğu bir tutku ve bağımlılıktır.
- Öte yandan küresel ekonomik kurallar ve dayatmalar buna izin vermez; vitrine, ekrana, reklama, podyuma çıkan her şey
“takip edilmek ve uygulanmak zorundadır”. Sistem bunu gerektirir.
- Kapitalizm ve ılımlı İslam arasında kurulan köprünün temel çelişkisi budur; kapitalizmle işbirliği yapıyorsanız, ona bağımlı iseniz,
“onun öngördüğü yaşam tarzına uymak zorundasınız”. “Muhafazakârlık ölçülerini” bile kapitalizmin harcama kalıpları belirler.
Ben İslamcıyım, onu takmam diyemezsiniz, böyle bir lüksünüz yoktur.

\n

Ve diğer sorun

\n

2- Gelelim ikinci meseleye, Kürt sorununun çözümündeki çelişki ve sorunlara…
Bu iki boyutlu bir meseledir;
- Bir boyutu küreseldir, işin ucunda ABD ve AB vardır. Hatta ara sıra Rusya’nın da katıldığı görülür.
- Sorunun diğer boyutu ise yerel ve bölgeseldir; büyük Kürdistan hedefinden yerel özerkliğe ve federasyona kadar uzanan varyasyonları bulunur. Bu
“çeşitlilik ve belirsizlikler”, sorunun temelindeki derin farklılıkları oluşturur.
İnsan hakları boyutu özünde esas mesele gibi gösterilse de belirli bir kesim için sadece taktik bir araçtır.
İşin içinde,
“Lozan ve Sevr arasındaki 180 derecelik hat uzanır”;
- Kimileri Lozan bozulmayacak, hiç merak etmeyin der.
- Kimilerinin hedefinde ise bağımsızlığa kadar uzanan büyük bir ayrışım vardır. Demokratik yöntemlerle bir noktada uzlaşma zorunluluğu kaçınılmazdır.
Sonuç olarak Türkiye’nin (ve bölgenin) geçirmekte olduğu büyük sarsıntı ve dönüşümün temelinde iki kavga ve ayrışma yatar;
- Türkiye Cumhuriyeti’nin (ve halkının) yaşam tarzı değişip, Batı’dan uzaklaşacak mıdır? Bir
“orta yol” bulma olasılığı var mıdır?
- Kürt sorunu,
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğü içinde mi çözülecektir”? Yoksa bir ayrışma mı ortaya çıkacaktır?
Bu sorunları demokratik araçlarla, halkın katılımı ile çözmek önümüzdeki tek çıkış yoludur. Aksi halde ne Türklere, ne Kürtlere, ne laiklere, ne de Doğuculara ve İslamcılara bir yararı olur; içerde bütün taraflar kaybetmeye mahkûmdurlar.
Azgelişmişlikten demokratik yollarla kurtulmaktan başka bir çözüm yolumuz kalmamıştır. Önce bu
“asgari müşterekte” uzlaşmak durumundayız.
Dün 19 Mayıs’ı kutladık, bu gerçeği daha iyi görmemiz gerekmez mi?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları