Ayna, İnsan ve Ağaç

03 Haziran 2013 Pazartesi

Suriye’de kılıçlar çekildi mi?
- AB cephesi
Esad karşıtlarına silah ambargosunu kaldırdı. Artık atışlar da serbest. ABD-AB kanadı biraz daha bütünleşmiş oldu. 900 km’lik sınırda riskler arttı.
- Rusya S 300’leri Suriye’ye göndermeye başladı.
- Washington’da
Obama üzerindeki baskı arttı.
- Ankara, Moskova ve Tahran’ın artan tepkilerine karşın çıtayı yükseltmeyi sürdürüyor. Ordadoğu’da
“S. Arabistan, Türkiye, Katar koalisyonu” fiilen işlemeye başladı.
- ABD bütün bunlara rağmen Rusya ile karşı karşıya gelmekte tereddüt ediyor.
- Rusya
“Esad sayesinde Doğu Akdeniz’de stratejik konumunu sürdürebiliyor, askeri deniz üssü var, Esad’ı şimdilik feda edemez”. Ancak, “ABD, Rus üssünün devam etmesine güvence verirse” feda edebilir.
- ABD ve İsrail’in
“Suriye politikaları, İran üzerindeki hedefin bir kaldıracı konumunda”.
- Irak, Irak Kürdistanı, Mısır, Tunus ve Libya’da ABD ve AB büyük ölçüde hedeflerine ulaştılar.
“Gülünç duruma düşmemek için; nasıl olur, bu ülkelerde demokrasi sağlanmadı ki” sorgulamasını yapmayacağım!

\n

Kaç insan öldü?

\n

Ortadoğu’da son on yıl içinde yeniden yapılanmaya giderken kaç milyon insan öldürüldü? Kaç milyonu sakat, öksüz kaldı? Ne kadar bomba atıldı ve daha da atılacak?
Ortada anılan askeri ve sivil diktatörler, gaddar generaller, terörist şeriatçılar ya da ateistler sistemin gereklerini yerine getiren kurşun askerler konumundalar.
Maşalar, tetikçiler, sistemin araçları sadece. Irak’ı, Suriye’yi ya da İran’ı tartışırken olayın bütününe bakmak gerekir.
Ahmet, Mehmet, John ya da Haşimi, adı ne olursa olsun, bireyler önemli değildir.

\n

Bölgenin sisteme entegrasyonu

\n

Türkiye dahil bölgemiz sisteme entegre edilmekte, onunla bütünleştirilmektedir. Fiili gelişmeler bunun kaçınılmaz sonuçlarıdır.
Irak Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ı ya da HES’ler sistemin gerekleridir.Türkiye’de AVM’ler olmadan sistem yaşayamaz; gökdelenler olmadan sistem ayakta kalamaz.
Sistemin taleplerini ancak gökdelenler, yeni köprüler, yeni havaalanları karşılayabilir.
50-55 yıl önce
Kuruşçev, “Batı’nın elma soyma makinesiyle dalga geçmişti: Ne olur yani, ısırır yerim” diyordu. Ancak entelektüel çevrelerde sempatiyle karşılanan bu yaklaşımı ne yazık ki yanlıştı! Sovyetler Birliği elmayı ısırarak yediği için elma ya da buğday bulamaz hale geldi ve dağıldı.
Bugün bizim de içinde bulunduğumuz Ortadoğu, sistemle bütünleşmektedir. Sistemin gerekleri, iktisatçıların kurumsal olarak bildiklerini sandıkları bir gerçeği altüst etti;
“kamusal yararla insana ve bireye yönelik yarar karşı karşıya geldi”; yeni sistem bunun üzerine inşa ediliyor
- Daha fazla köprü daha çok gelir üretiyor ve dağıtıyor,
- Daha çok AVM insanları şimdilik daha mutlu ediyor, anketler böyle söylüyor; en azından belirli bir süre için.
- Çaresiz uzman dostlarım, arkadaşlarım kanallarda, yazılı medyada, konferanslarda çırpınıyorlar;
“havamız suyumuz kirlenecek, doğamız yok olacak, beton yığınlarıyla kuşatılacağız” diyorlar. Bu doğrular artık önemli değil.
Ama
“sistem” onların sözlerine aldırmıyor, boş veriyor, kendi öngördüğü katı kuralları hem de güç kullanarak yürütüyor.
- Galiba tek istisnası Doğu Karadeniz yöresinde köylülerin HES’lere karşı yürüttükleri tepki; neden mi?
Birebir köylerinin, topraklarının, otlaklarının, meyve ağaçlarının anında yok olduğunu görüyorlar. AVM’lerse önce bir şeyler getiriyorlar, sonra götürmeye başlıyor
Taksim Gezisi’ne dikilmek istenen AVM ya da kışla da sistemin gereğidir. Siyasiler bu sistemin içinde yaşadıklarına ve ona uyduklarına göre, uygulamak için dayatacaklardır.
Buldozerler, biber gazlı güçler bir anlamda sistemin gereklerini yerine getiriyorlar. Bir başbakanın kararını eleştirerek sistemle baş edemezsiniz.
Herkesin şöyle bir aynaya bakması gerekmez mi?
“Acaba ben de, farkında olmadan sistemin işlemesine yardım etmiyor muyum” diye sorgulaması gerekmez mi?
Taksim Gezisi’nde ölüme mahkûm edilen ağaçlar sistemin karşısında yok olmaya mahkûm suçlular. Yalnız insanlar değil, ağaçları da kurtaracak olan demokrasidir. O varsa insanlar da, ağaçlar da ayakta kalabilirler. Kıbrıs’ta 1995’te kömür olmuş çam ağaçlarının önce yan yatarak, daha sonra da tamamen toprağa gömülerek çöktüklerini gözlerim yaşlı izlerken sanki bugünleri düşünüyordum.
“Kırık Çizgiler” kitabımdaki anılarımda bunları dile getirmiştim.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları