Bu çok sarsıntılı bir dönem olacak

05 Haziran 2023 Pazartesi

Siyasal İslam, şimdi kadın haklarından laikliğe kadar birçok değişimle “Cumhuriyet parantezini” kapatma, “Osmanlı mirasını restore” etmeye heveslenecek ama ekonomiyi toparlamaya çalışırken toplumsal dengeleri, hatta kendi toplumsal tabanlarının ekonomi politiğini allak bullak edecekler. “Osmanlı restorasyonu” konusunda da tarih “bana güvenmeyin” diyor. 

ÖNCE EKONOMİ

Tüm ekonomik göstergeler hep olumsuz yönde ilerliyor. Daha yapısal bir düzeyde, Türkiye kapitalizmi, dış kaynak girişi olmadan -başka ekonomilerde birikmiş “artık-değerle” karşılaşmadan- değerlenemiyor, birikemiyor. Adeta bir “sürekli (bazen gerçek, bazen potansiyel) yapısal ekonomik kriz” söz konusu.

Dış kaynak (finans sermayesi), nerede yüksek değerlenme/getiri olanağı bulursa oraya gider. Ana akım ekonomistleri de “Yabancı sermaye gelmesi için, öncelikle faizleri (reel) yükseltmek” gerekir diyorlar. Ancak unuttukları bir gerçek var: Sanayi, tarım ve hizmetlerde üretilen “artık-değer”, kâr-faiz ve rant arasında bölüşülür, bu nedenle faiz her zaman kâr ve rant ile rekabet eder. Faizler arttığında ya kâr ya da rant oranları ya da ikisi birden geriler. 

Şimdi bu zeminde bakınca esas olarak rant ekonomisine, tüketici harcamalarını en azından kendi taraftarını devlet yardımları, düşük faizli tüketici kredileri ile destekleyen rejimin, faiz artırmaktan ısrarla kaçınmasının, kamu bankalarının yandaş sermayeye düşük faizli kredi verirken özel bankaların mevduat ve kredi faizlerinin düzeyine aldırmamasının mantığı da görülebilir. 

BU DİNAMİK SÜRDÜRÜLEMEZ

Şimdi, bu dinamiğe, depremin ve seçim kazanmanın maliyeti eklendi ve “yol” bitti. Hazine’nin başına Mehmet Şimşek’in gelmesi Merkez Bankası için Hafize Gaye Erkan isminin geçiyor olması, rejimin çaresizlikten ve can havliyle, kendi tabanını, yandaş rantiye kapitalistleri bile trenin altına atmaya hazırlandığını gösteriyor. 

Uluslararası finans kapitalin, bu iki ismi ekonominin dümeninde görünce koşa koşa geleceği varsayılıyor. Olabilir. Eğer bu ikisi, gelecek olanlara, dünya ekonomisi çapında rekabetçi bir değerlenme olanağı sunarsa... O zaman da gelen finans sermayesi ülkedeki “artık-değer” birikimini emerken, ekonomideki delik rejimin güç merkezlerini ve birkaç yandaş grubu yaşatmak pahasına daha da büyüyecek, bu deliğin içine de işçi sınıfı ve orta küçük sermaye düşecek. En çok şaşıranlar da siyasal İslamın toplumsal tabanı olacak.

Bu düş kırıklığı olasılığının yanı sıra tarih de iyi şeyler vaat etmiyor. ABD ekonomisi ve toplumu için yeniden gündeme gelen, “100 yıllık sarsıntı devrelerinin” (Turchin, Gillian Tett), bu topraklar için de geçerli olduğunu düşündüren işaretler var: 1620’lere, 1720’lere, 1820’lere bakınca “20’lerin” (yaklaşık olarak), Celali isyanları, Patrona Halil isyanı, Yeniçeri isyanları, büyük toprak kayıpları dış ticarette çöküş, askeri yenilgiler gibi sert ekonomik, siyasi, jeopolik, kültürel sarsıntılara ya da sonuçlarına sahne olduğunu, merkezileştikçe, baskı arttıkça sorunların ağırlaştığını, sultanların, dünyada değişmeye başlayan “realiteyi” anlamakta çok zorlandığını görüyoruz. Sonunda çöken bu imparatorluğun enkazı da 1920’lerde kaldırıldı. 

Şimdi bu son “20’ler”de de güncel ekonomik dinamiklerin, kültürel, siyasi, hatta etnik demografik dönüşümlerin, daha da merkezileşme çabalarının, yine bir “realite sorununun” eliyle tarih de yeni sürprizlere hazırlanıyor olabilir. Hem de kapitalizmin, küresel ısınma krizi, üretici güçlerin (yapay zekâ) denetimden kaçarak insanlığı yok etme riski yaratmaya başladığı bir dönemde. Öyleyse, “Gök kubbenin altında kaos egemen. Koşullar mükemmel!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları