Tehdit altındaki toplumun seçimi...

26 Ekim 2015 Pazartesi

Bu hafta sonunda genel seçimler var.
Bu seçimler nasıl bir ortamda yapılacak?
Siyasal iktidar tarafından sürekli tehdit altında tutulan bir toplumun yapacağı seçim ne denli halkın özgür iradesini yansıtacak?
Siyasal iktidarın tehdidi Cumhurbaşkanı ile başlamıştır. Cumhurbaşkanı seçildiği tarihten beri AKP iktidarının başında olduğunu göstermiş olarak ülkedeki karışıklığın “400 milletvekili seçilmemesinden kaynaklandığını” açıkça söylemiştir.
Ülkedeki karışıklık ise PKK ile çatışmaların başlaması, Suruç, Diyarbakır ve son olarak Ankara’da yaşanan bombalı kitle katliamlarıdır.
Bu konu sonra Sağlık Bakanı tarafından dile getirilmiş, “Eğer seçimleri AKP kazansaydı ortalık böyle olmazdı” diye neden açıklanmıştır.
Yakında da Başbakan, “Eğer AKP seçimi kazanmazsa beyaz Toroslar gene gezinmeye başlar” diyerek Güneydoğu Anadolu Bölgesi faili meçhuller ile tehdit edilmiştir.
Böylesine tehdit edilen bir toplumda adil seçimler olabilir mi? Bu tehditlerin geldiği yerler en yetkili -ve elbette en sorumlumakamlardır. Oysa bu makamların görevi bu olayları önlemek değil midir?
Yetkilerinin altındaki istihbarat gücü, güvenlik gücü, yaptırım gücü bu olayları önceden haber almak, olayları olmadan önlemek için yeterli değil midir?
Ankara Gar’ındaki 100’ü aşkın yurttaşımızın ölümü, yüzlercesinin yaralanması ile sonuçlanan olayın sonrasında ortaya çıkan Adıyaman-Dokumacılar grubunun çalışmaları, haberleşmeleri, Suriye-Türkiye arasındaki gidiş gelişleri önceden bilinmekte değil midir?
Olaylar birbirine kendiliğinden bağlandığı zaman ortaya çıkan tablo, bu olayların önceden tahmin edileceğini, hatta önleneceğini göstermiyor mu? En azından bir göz yumma, görevi ihmal etme, gerekli dikkati göstermeme sorumluluğu yok mudur? “Güvenlik zaafı yok” demek, “Hele soruşturma bir görülsün de” demek, olayın üstünü örtme niyetini belirtmez mi?

***

Bu büyük sorumluluğunu kabul etmeyen siyasal iktidar, şimdi de ucu açık tehditlerle seçmeni korkutarak oy oranını artırmaya çalışıyor.
Başarılı olup olmayacağını seçimlerin sonucu gösterecektir.
Şimdi ülkenin önündeki sorun şudur:
Eğer AKP bu seçimde de istediği tek parti çoğunluğunu sağlayamazsa ne olacaktır?
Ülke, iktidar tarafından tehdit edildiği gibi terör olaylarına mı sürüklenecektir? Ve bunun anlamı nedir? Böyle bir olasılık, olayların sadece sorumluluğundan değil, kaynağından da iktidarın sorumlu olacağı anlamını taşımayacak mıdır?
Ya da ülke gene bir seçime sürüklenmek için zorlanacak mıdır?
Eğer seçimler AKP iktidarını tek parti olarak sağlayacak biçimde sonuçlanırsa, bu tehditlerle kazanılan seçimin ahlaki niteliği sorgulanmayacak mıdır? Böyle kazanılan bir seçimin sonucu üzerine korkunun gölgesi düşmüş bir iktidarı zaafa uğratmayacak mıdır?
Bu zaafı kapatmak için daha sert tedbirlerle basının görece özgür kalmış bölümünü, TV kanallarını, sosyal medyayı daha da baskı altına alma yoluna giderse ülkenin geleceği ne olacaktır?
AKP’nin tutumu her iki halde de, yani seçimi istediği gibi kazanamayıp koalisyon olasılığı doğarsa ya da tek parti olarak kazanırsa daha da sertleşmek zorunda kalacağa benzemektedir.
Bu da ülkedeki gerginliğin daha da artmasıyla sonuçlanacak, artık uzlaşmaz duruma gelmiş taraflar çatışma sınırına yaklaşacaktır.
Çözüm, sadece seçimlerin sonucuna bağlı değildir. Çözüm AKP karar organlarının ülkenin geleceğine ilişkin daha akılcı bir tutum benimsemesi, ülkedeki gerginliği azaltmasıdır. Aynı zamanda PKK’nin de çatışmaları durdurması ve Kürt topluluğunun haklarını şiddet yolu dışında aramasının doğru olduğunun görülmesidir.
Sonuçta hepimiz aynı gemideyiz. Bir kıvılcımdan çıkacak yangının nerede duracağı, nereleri yakacağı hiç bilinemez. Elbirliğiyle yangın çıkmasını önlemek, ülkenin geleceğini kurtarmak hepimizin görevidir...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları