Hitler neden Einstein’a karşıydı?

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Einstein, dünyaca tanınan büyük ‘çekirdek fizikçisi’, Almanya Prusya Bilimler Akademisi’nin saygın bir üyesiydi.
Bu büyük bilim insanı, barışçı düşünceleri, uluslararası kimliği, ari ırk anlayışına karşı olduğu için Hitler’in hedefi olmuştu. Üstelik de Einstein Yahudiydi. Hitler’in resmen başbakan olduğu 30 Ocak 1933 tarihinden önce Einstein Amerika’da idi ve 28 Mart 1933 günü Almanya’ya döndüğü gün, istifa mektubunu Akademi’ye verdi. Akademinin başkanı olan ünlü Max Planck da Sicilya’da tatildeydi. Bu istifanın ardından Akademi hukuk danışmanı Ernst Heymann ‘bu istifanın üzüntü yaratmadığını’ açıkladı. Açıklama Prusya Eğitim Bakanı tarafından yapılan baskının sonucuydu.
‘Nazi Döneminde Bilim’, Alan D. Beyerchen tarafından yazılmış, dostumuz Doç. Dr. Haluk Tosun tarafından cezaevinde çevrilmiştir. Çevirisinin tanığı olduğumuz (biz de orada yatıyorduk) kitap Say Yayınları’nda yayımlandı. (İlk yayını Alan Yayıncılık’tandır.)
Bilimin ideolojik baskı altına alınması her ülkeye çok pahalıya mal olmuştur. Baskı nedeniyle Almanya dışına kaçmak zorunda kalan nükleer fizikçiler, sonra Amerika’da atom bombasının yapılışında görev alacaklardır.
Irka dayalı bir ideolojinin dünyaya egemen olma çılgınlığı, bir ülkenin mahvolmasına yol açmıştır.

***

Hitler ve Almanya dünyanın ilk ve son örneği değildir.
Türkiye de, AKP iktidarı döneminde ideolojik dinci bir siyasetin her kuruma yaptığı baskıların güncel bir örneğidir.
Bilim kurumu olarak TÜBİTAK bu baskıların altındadır. Bilim temeline dayalı bu kurumda projelerden yayınlara kadar bütün çalışma alanları bu baskının gölgesine girmiştir.
Üniversiteler, rektör atamalarıyla, kürsü başkanlıkları yoluyla aynı baskının altına alınmıştır. Kadrolaşma büyük ölçüde yandaşların egemenliğinde yürütülmektedir. Bilimin üretilmesi, akla dayalı bilimsel çalışmalar ve toplumla paylaşımlar bütünüyle eksen değiştirme amacına paralel yürütülmektedir.
Pozitif bir bilim olan hukuk alanı en büyük baskı alanlarından birisidir. Savcılık kurumu, yargıçlık kurumu, mahkeme kararları, üst mahkemeler, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi bütünüyle siyasal baskı altına alınmıştır. Başlangıçta Gülen cemaatiyle birlikte siyasal baskısını yürüten AKP iktidarı, hedefleri ayrılınca, hukuku Cemaat alanı-AKP alanı olarak ayırmış, siyasal iktidar açıkça kendi hukuk alanını kendi kadrolarıyla kurmuştur.
Yasalar karşısında eşit olması gereken vatandaş hukuku bugün söz konusu değildir.
Bu alanda hukuku savunan değerli hukuk insanlarımız barolarda, derneklerde mücadele etmektedirler. Başkanlar, Metin Feyzioğlu, Ümit Kocasakal ve gerçek hukukun dostları kendilerine yönelen suçlamaları da göze alarak mücadele etmektedirler.
Kendisi de anayasa hukuku profesörü olan Burhan Kuzu ise AKP’nin içinde bütün akla dayalı kanıtları görmezden gelerek iktidarın yandaşlığını yapmaktadır.
Baskı karşısında bilim insanları şu üç konumda pozisyon alır:
Bir: Karşı çıkar, kabul etmez, mücadele eder.
İki: Sessiz kalır, uzlaşma arar. Konumunu korumayı öne alır.
Üç: Yanaşır, kabullenir, savunuculuğunu yapar.
Yalakalaşma bunların da ötesinde yaltaklanmadır.

***

Türkiye’de de bu dönem bitecektir.
Zulüm elbette sona erecektir.
Einstein, 2000 yılında ‘Yüzyılın Bilim İnsanı’ seçilmiştir.
Hitler, akıl dışı şiddetin sembolü olarak tarihe gömülmüştür.
Yarına dünden bakarsanız bugünü görürsünüz...
Düzeltme: Geçen haftaki yazımda geçen Reichtag’ın doğrusu Reichstag’dır. Ayrıca Uzun Bıçaklar Gecesi 1933 yılında değil, 1934’te yaşanmıştır. Beni uyaran okurlarıma teşekkür ederim. E.A.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları