Atatürk Cumhuriyeti…

28 Ekim 2013 Pazartesi
“Atatürk Cumhuriyeti” diyorum.
Çünkü, “Türkiye Cumhuriyeti” artık
değiştirilmek isteniyor.
1923’te kurulan Cumhuriyetimiz “evrensel
kültür” üzerinde kuruluyordu: Rönesans ve
Aydınlanma kültürü.
Bu evrensel kültür elbette Batı kaynaklıdır.
Fransız İhtilali sonrasında yazılan “İnsan
Hakları Bildirgesi”ne dayalıdır.
Temelinde, doğaüstü güçlere dayalı dinsel
dogmaların yerine doğal güçlere dayalı insan
aklı ve iradesine dayalı yaşama kuralları olan
“laik” dünya görüşü vardır.
Bu “laik dünya görüşü” temelinde “ulusdevlet”,
“bağımsız üniter yapı”, “kazanılmışı
koruyan dikkatli uluslararası ilişkiler”, “köyden
başlayan kalkınma”, “örgün ve yaygın laik
eğitim”, “yüksek ulusal özgüven” yeni
kurulan devletin temel ilkeleridir.
“Atatürk Cumhuriyeti” diyorum.
Çünkü bu yapı, Mustafa Kemal
Atatürk’ün bilinçli iradesiyle kurulmuştur.
En yakınında bulunanlar bile halifeliğin
kaldırılmasına karşı çıkmışlar, Cumhuriyetin
ilanına da ya karşı çıkmışlar ya da soğuk
bakmışlardır.
Ama bu dâhi kurucu hepsini aşarak
bilincinde olanı gerçekleştirmiştir.
Bütün bunlarda ulusunu da arkasına
almıştır, yanına katmıştır. Bu gerçekleşen
yapı şimdi iddia edildiği gibi “ulusa rağmen”
olmamıştır. Ama her zaman bu yapılaşmaya
karşı çıkanlar olmuştur. Bunların bir bölümü
din adına, bir bölümü etnik köken (Kürtçülük)
adına yapılmış ancak başarılı olamamışlardır.
Her zaman da bu karşı çıkışların arkasında
yabancı güçler olmuştur. Başta İngilizler
olmak üzere Atatürk’ün karşısına içerde
muhalif aramışlar, yoksa yaratmışlardır.
Nutuk’ta, dönemin dürüst tarih kitaplarında
bunlar yer almıştır.
Peki, 90 yılın sonunda buraya nasıl geldik?
***
Bildik hikâyenin tekrarıdır yaşananlar.
Emperyalist kapitalist sistem dünyaya
yayılma politikasını sürdürmüştür.
İngiltere’nin yerini alan Amerika, İngiltere
dahil Avrupa ülkelerini de yanına almıştır.
Dikkat, kendi ulus devletlerini kıskançlıkla
korumuşlardır. Bizim gibi ülkelerde ulus
devletin modasının geçtiğini, dinsel ve etnik
kökensel temelde ayrışmaların, bölünmelerin
insan hakkı olduğunu, artık küresel dünyada
bağımsız olunamayacağını dayatmışlardır.
Dikkat, bu arada Sovyetler Birliği dağılmış,
Amerika tek dünya gücü olarak kalmıştır.
Dikkat, çok partili demokratik sistem
olarak halkın din duyguları, etnik köken
bağları politikada alabildiğine kullanılmış,
insan iradesi ve bağımsız karar verme gücü
ipotek altına alınmıştır.
Dikkat, dünyanın egemenleri ülke içinde
dinsel duyguları ve etnik köken bağlarını
politikada sürdürecek yandaşlar bulmuş,
onları desteklemişlerdir.
Dikkat, bu güçleri siyasal iktidar yapınca
önlerinde duracak bütün güçleri (ordu, yargı,
üniversiteler, eğitim kurumları, laik sermaye
gibi) baskı altına alacak, ortadan kaldıracak
girişimleri desteklemişlerdir. Böylece dış
güçler ve iç güçler birleşmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. yılına böyle
gelinmiştir.
100. yıla nasıl girilecektir?
***
Atatürk Cumhuriyeti 100. yılda ortadan
kalkmış mı olacaktır?
Laik Cumhuriyetin yerini İslam Cumhuriyeti
mi alacaktır?
Ulus devlet yerini federatif yapıya mı
bırakacaktır?
Bağımsızlık yerine bağımlılık reel politika
mı sayılacaktır?
Türkiye-Kürdiye Cumhuriyetler Birliği mi
kutlanacaktır?
Türk sözcüğü her yerde yasaklanacak
mıdır?
Atatürk’ü övmek suç mu olacaktır?
Türk ulusu buna boyun eğecek midir?
Atatürk Cumhuriyeti buraya kadar mıdır?
***
Hayır. Böyle olmayacaktır.
Ulus kendinden vazgeçmeyecektir.
Ulus bunu kabul etmeyecektir.
İnanç mı?
Bilinç...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları