Cüneyt Arcayürek

Çankaya Tahterevallisi...

04 Nisan 2014 Cuma

Perde açıldı.
Siyah kostümü, pırıl pırıl ayakkabısıyla Abdullah Gül sahnede göründü.
Spot ışıkları üzerinde. Bir avuç izleyici gazeteciye yeni Türkiye demokrasisinin en dramatik, en ilgi çekici piyesinin adını açıkladı:
“Ben ne olacağım?”
Bugüne dek tahterevallinin bir ucunda A. Gül, öteki ucunda RTE...
Yedi yıldır RTE’nin gözü Çankaya’daki koltukta.
Gül ise genç yaşta Çankaya’dan emekli olarak ayrılmanın derin düşünceleri içinde.
Hikmetinden sual olunmaz.
Ülkemiz Gül adına şanına layık sorumluluk almazsa... Eh RTE’de anasının ak sütü gibi helal gördüğü Çankaya’daki koltuğa oturup devlet işlerine karışmazsa...
... Demek istediğim, bu iki insan mutlaka ama mutlaka sorumlu görevler almazsa...
... Bu memleketin hali nice, ne olur değil mi efendim?
Kuveyt saraylarından perdeyi açan Gül, bu soruyu derinlemesine ama geleceği göstermeyen ifadelerle yanıtladı.
Anlattığına göre dış geziye çıkmadan mutat dışı bir görüşme yaptığı Başbakanı ile Cumhurbaşkanlığı konusunu aralarındaki, belki de pazarlık içeriğindeki konuşmalarla görüşmenin artık zamanı geldiğine karar vermişler...
Ve mutlak olan bir şey varsa o da dünkü ve yarınki ikili konuşmalarda Gül’ün adını koyduğu “Ben ne olacağım?” sorunu ile artık ayrılmaz bir bütünlük arz eden demokrasimizin izlemek zorunda kalacağımız sahnelerini birlikte yazmakta anlaşmışlar.

***

Piyesin adı belli ama daha sonraki sahnelerin halkımızın ilgisine mazhar olacak renkli dekorları ile aralarındaki diyaloglar çeşitli olasılıklar içeriyor.
Bu ikiliden biri Çankaya’ya çıkmaz, diğerine de devlet yönetiminde adını şanını devam ettirecek bir koltuk imal ve inşa edilmezse demokrasimiz temelinden sarsılacak sanki!
Bu nedenle herkes oturup düşünüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için mutlaka soruna bir yol, yöntem ve çözüm bulunması gerekiyor.
Zira Gül, sahneye çıkıp, onca devlet hizmetinden, başarısız bir başbakanlık döneminden ve Çankaya’dan sonra fiili siyaseti bırakacağım, varsın genç yaşta emekli mi olacaksın desinler... Daha başka alanlarda hizmet vermeye çalışacağım diyemiyor.
Öteki ise siyasete atıldığı, hele birden şaşırarak halkın desteğini yakaladığı ilk günden beri kafasından atamadığı bir takıntının tutsağı.
Bu memlekette imam hatipli birinin başbakan olamayacağını söylediler. Oldum.
Şimdi de olamaz dedikleri cumhurbaşkanı olacağım dedi yaşamı boyunca.
Tabii bilinçaltındaki bu saplantıya bir de ülkeyi tek başına idare etme ihtirası da eklendi.
Velakin beisi yok bütün bunların. Biz demokrasimizin önündeki açmaza bakalım.
Devlet, ya onun ya da ötekinin tabii her şeyin üstünde ülkemizin yararları gerekçesine sarılan ama sonuçta bu ikilinin siyasal ihtiraslarını tatmin edecek çözüm arayışı içinde.

***

1950’de tek başına iktidara gelenler Türkiye’nin kısa zamanda küçük bir Amerika olacağını söylüyorlardı.
Bugünküler böyle söylemiyorlar ama... Bravo doğrusu nihayet bir başka büyük devletteki parmak ısırtacak yönetimin tıpkısının aynısını uygulamaya hazırlanıyorlar.
Rusya’da yıllardır siyasal tahterevallinin bir ucunda Putin, öteki ucunda Medvedev otuyor.
Görev süreleri doldu mu hoop tahterevallideki yerler değişiyor. Putin başbakanlığa, Medvedev cumhurbaşkanlığına... Bu görevlerde de süreleri doldu mu hoop Medvedev başbakanlığa, Putin cumhurbaşkanlığına!
Büyük devlet değil miyiz?
Tahterevallinin bir ucundaki cumhurbaşkanı -yaşam bu, kimi koşullar değişmezse- hoop ola ki başbakanlığa. Başbakan RTE de hooop Çankaya’ya!
Devlette de ülkede de siyasal istikrar dediğin işte budur.
Demokrasimiz bu ikiliden vazgeçilmezliği oynuyor.

***

A. Gül’ün soruları yanıtlayan uzun açıklamalarında dikkati çeken bir iki cümle var.
Birinde, “Nasıl olur, ne olur, bunları Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Başbakan’la oturup konuşuruz, ona göre karar veririz” ve daha sonra başka bir yerde “Benim kanaatim önemli olur” diyor.
“Benim kanaatim önemli olur” demek, Gül’ün kimi koşulları olduğu ve bu koşullarda anlaşmaya varmalarındaki zorunluluğa değiniyor.
“Başbakan olur musunuz” sorusuna “Hele oturup bir konuşalım” diye açık bir karşılık vermemesi, kafasında henüz berraklaşmış bir gelecek, görev olmadığını gösteriyor.
Kimi olasılıklar gerçekleşebilir. RTE’yi Başbakanlık’ta ve liderlikte kalmaya tabanın baskısı zorlayabilirse? O zaman Gül ikinci kez Çankaya’ya çıkabileceğini de hesap ediyor olabilir.
Üstelik Gül’ün açıklamaları kimi koşullardaki dayatmalarına, kısacası “Ben ne olacağım” sorusuna net ve doyurucu bir yanıt almadıkça RTE’nin adaylığına hemen şapka çıkarıp... Aaa elbette, zaten hakkınız, buyrun Çankaya’nın anahtarlarını, güle güle maaile oturun demeyeceği izlenimi veriyor.

***

Son açıklamalarından anlaşılıyor ki Gül, öyle şıp diye RTE’ye teslim olmayacak!
Kayserilidir.
Çankaya ve daha sonrası için kafasında kim bilir kaç tilki dolaşıyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları