Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Medyanın Kir Saçma Yöntemleri..
Zat-ı muhteremin adı, Tanıl Bora. Ciddi gazetelerde kendisine saha açılıyor. Ülkemizin saygın kanallarından NTV’de geçen hafta bir sabah vakti, Ruşen Çakır ve Mirgün Cabas kendisini çağırmışlar, beyefendinin Ergenekon gündemi etrafında filizlenen fikirleriyle halkımızı besliyorlar. Tanıl Bey münasip bir ortam bulmuş, coştukça coşuyor.. Duyduğumuz geleneksel gizli anti-Kemalist/liberal bilgiç sataşmalar içinde bir cümle, sigortamı tam attırdı: Eskiden milliyetçilerle ulusalcılar arasında ayrımlar varmış da, artık o farklar da yok olmuş, ulusalcılar artık ırkçılık ve Türkçü aşırı milliyetçilikle, kin ortamı yaratmaktan çekinmiyorlarmış…
***
İnsan bu kadar desteksiz atarken biraz utanır. Kim ırkçılıkla kavga ortamı yaratmış? Vural Savaş mı? Necla Arat mı? Yekta Güngör Özden mi? Ümit Zileli mi? Ben mi? Kim? Ya da ulusalcı oyları toplayan ana partilerden hangisi bu gericiliklere tenezzül etmiş? İki tane aşırı sağcı derneğin çirkin sloganlarını, bu ülkede kendini adam yerine koyan hangi insan bu ortamda toptan “ulusalcı”lara fatura edebilir?Açtım telefonu, NTV’nin en yetkili isimlerinden ve iyi niyetine güvendiğim Sn. Cem Aydın’a bunları açıkladım. Şimdi Mirgün Cabas’ın beni veya başka bir ulusal yazarı bulup, bu sorumsuz cümleleri dengeleyecek söylemi cesaretle yayımlamasını bekliyorum… Ama ben bu satırları kaleme alırken aynı programda Ruşen Çakır, yine Star gazetesi yöneticisi Mustafa Karaalioğlu’nu konuk ediyordu! Hem de aynı doğrultuda Ergenekon yorumlarıyla. Kendisi Bora’yı bile aşabilmek için, Sivas olaylarını Ergenekon’a bağlayan imaları (!!!) orta yere koyuverdi! Daha ne denebilir ki?
Tabii bu beyefendilere sormak lazım “Acaba siz, ırkçılık derken, İsrail’in Gazze katliamları nedeniyle bu ülkede ve dünyada Musevilere kin kusan ve bunu kâğıda ve sloganlara dökmekten çekinmeyen şeriatçıları mı kastediyorsunuz” diye? Hemen kaçacak delik arayabilirler. Çünkü onlar, malum gazete ve televizyonlarda kutsal ittifak içinde oldukları ılımlı İslamcılarla flört ederek, onları “demokratik”, ulusalcıları “ırkçı-şiddet yanlısı anti-demokratik” göstermekle görevlidirler.
***
O insanlarda parmak ucu kadar haysiyet olsa, Rahip Santoro ve Dink cinayetlerinin, tam tersine, yıllardır bizlerin tam karşıtımızda yer alan ve şeriatçı-faşist kozadan beslendiklerini kabul ederler. Ama ne var ki bu makalede bir kere daha deşifre ettiğimiz malum “2. Cumhuriyetçi-İslamcı” ittifakı onları köreltmiştir. Kimi alçaklar hâlâ bu cinayetleri ima düzeyinde bırakıyorlar ama.. kimi alçaklar da Hrant Dink cinayetini, malum faşist dinci yapılanmalardan söküp, tılsımlı kelimeler “milliyetçilik” ve “Ergenekon” üstünden ulusalcılara ulaştırmaya gayret ediyorlar. Bir gazeteden diğerine, bir kanaldan öbürüne koşturarak bu ortamı canlı tutarlar ve “Ergenekon” öcüsü ile oluşturulan cadı avına uygun bir rüzgâr estirilir. Sapkın gazetenin teki, “ETÖ” adı altında bir terör örgütünden PKK gibi söz ederken, Atatürkçüler, kimi aşırı sağcılar ve kimliği belirsiz kişilerle aynı sepette “götürülürlerken”, tüm bu ince ayar taktiklerinin özel önemleri vardır. Bu sayede öğreniyoruz ki halkın yüzde “61.7”si Ergenekon diye bir örgütün varlığına inanmış! Medyamızın objektifliği, oportünizmi ve otosansürü, işte bu liberal beyin tutsaklıklarına paralel at koşturan, malum çıkar ilişkileri etrafındaki mayınlı bölgelerde yürüyüşe çıkmıştır… Bu gerekçelerin merceği altında, programa kimlerin çağırılacağı, kimlere sütun verilip verilmeyeceği şekillenir. Avrasya TV’ye yapılan çirkin baskın, soğuk bir habercilikle geçiştirilir. “Nasıl olsa bizlere kadar gelmeye cüret etmezler” diyerek, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” cümlesine geçerlilik kazandırılır. Hiçbir “empati” kurulmaya çalışılmadan, bu operasyon, sanki olası bir terör yuvasına yapılmış bir üslupla geçiştirilir. İşin kılıfı da “tarafsız” (yani ne kokar ne bulaşır!) haberciliktir. “Tetikçi medya” içinde, yüzü kızarmadan yeni tutuklanacak yazar jurnalciliğine soyunan zavallılar grubuna dahil olmayan medyacılar, bu pasif-utangaç-renksiz kimliklerle durumlarını idare etme yoluna gitmişlerdir. Bu arkadaşlar, sokağa hiç çıkıyorlar mı bilmiyorum, ama yankılanan sesler kulağımda çınlıyor: “Susma, sustukça, sıra sana gelecek!”
bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti