Marksizm Dondurucuda, Kemalizm Dimdik Ayakta... Neden? (1)

15 Kasım 2011 Salı
\n\n\n

Şu anda Türkiyede komünistler veya sosyalistlere yönelik bir cadı avı yok. Emperyalizm ve Siyasal İslam varsa yoksa Kemalistlerin ve Kemalizmin peşinde! Tek hedefleri, önlerinde en büyük engel olarak gördükleri Atatürkçü Düşünceyi, savunucuları ile beraber ortadan kaldırmak. Başta Silivri mahkemeleri olmak üzere tüm yaşananlar, Türkiye siyasi tarihinde sonsuza kadar yer alacak. Komünistler, Marksist-Leninistler, şu anda dünya konjonktüründe de gündem dışı kalmış durumdalar. Tabii ki fikirleri önemsiz demiyorum. Bu bir tespit.

\n

Aslında bu başlık, kitap konusu. Ama şimdilik birkaç makaleyle yetinelim. Bazen yaşanmış dönemlerden sonra, korkmadan gerçeklerin adını koymak gerekir. 21. yüzyılın karanlıklarına dalarken, 20. yüzyılın bilançosunu çıkarmak lazım. Gözümüze çarpan en önemli olgulardan birini kabullenmek, Türk solunun ağır toplarına zor gelebilir. Hatta bu yorumlara alaycı gözlerle bakanlar da olabilir. Oysa objektif saptamalar getirmeliyiz: Türk solunda özellikle sosyalistlerin hatırı sayılır bir kısmı Atatürke saygı duymakla birlikte Kemalizmi, genellikle Marksizmin yanında ağırlığı olan bir ideoloji olarak görmediler, hatta 12 Eylül 80 darbesi sonrasında Kenanizmle Kemalizmi karıştırıp(!) Atatürkçüleri yıllarca küçümsediler, Kemalizm olmasa sosyalizm konuşulabilir miydi? diye düşünmeden! Bakalım, yaşananları somut verilerle ele aldığımızda ortaya ne çıkıyor?

\n

Her ideoloji zaman testinden geçer. Kimi uzun, kimi kısa yaşar. Günümüz dünyasını ortaçağ mantığı veya kraliyet yasaları ile idare edemezsiniz. İlkel toplumlarda buna yeltenseniz, kısa zamanda elinizde patlar. Nazizm, faşizm gibi totaliter rejimler de, zaman sınavlarından mağlubiyetle çıkmış, hem savaşlarda hem vicdan muhasebelerinde yerlerde sürünmüştür.

\n

Marksizm, dünyayı en çok etkileyen siyasi teorisyen Marx ve arkadaşı Engelsin çabalarıyla teorik ürünlerini 1789 Fransız Devrimini takip eden sürecin ivmesiyle 19. yüzyılda vermiş, Avrupaya düşünsel yayılımını tamamladıktan sonra, 20. yüzyılda dünyaya damgasını vurmuştur. 1917 Ekim Devrimi ile adım adım Sovyetlerin oluşturacağı Sosyalist Blok devreye sokulmuş, Soğuk Savaşın geçen yüzyıla yayılan sıcak günlerinde her fırsatta Batılıların deyimleriyle Özgür Dünya ve Demir Perde savaş tehditlerinde, casusluk komplolarında karşı karşıya gelmişlerdir. 1989da Berlin Duvarının çökmesiyle de gardı düşen bir boksör gibi, geçmişine bakmaksızın sosyalist ülkeler bağımsızlıklarını ilan ederek bu rejimi terk etmişlerdir. Böylece iyi eşitlikçi niyetlerle, derin ve haklı bir kapitalizm eleştirisi ve yeni sınıfsız toplum/proletarya diktatörlüğü üzerine kurulu bir muhteşem ütopya, günah ve sevaplarıyla değerlendirilmek üzere İmtiyazlı Komünist Parti modeliyle beraber tarihin raflarına kaldırılmıştır. Bazı istisna ülkeler haricinde, son 20 yıldasosyalist sol”, daha çok sosyal demokrasi tarafından çok partili parlamenter rejimlerde temsil edilmiş, tek parti diktatoryası fikri, totaliter hevesliler dışında mahcubiyet içinde terk edilmiştir.

\n

Burada sosyalizmden, SSCBnin ideolojisi doğrultusunda, komünist rejimin ideolojik tanımlaması olarak söz ettiğimi vurgulayarak, Batılı sosyalist partilerin demokrasi içindeki varlıklarının çok farklı olduğunu hatırlatırım. Sosyalizmin çöküşünün ana nedeni, tüm iyi niyeti ve sömürü karşıtı adaletli rejim tasarısına rağmen, pratikte işlemesi imkânsız bir modele sığınmış olmasındandır. İnsan doğasının gelişme, yarışma, hayal etme, özgür olmagibi güdülerini yok sayan bu siyasal felsefe, herkesi mutlu etmenin hayallerini kurarken, neredeyse tüm kontrol ettiği ülkelerde halkın çoğunluğunu o ülkeden kaçmak için ölmeye hazırhale getirmiştir. Sosyalist Blokta yasaklar, tehdit ve işkenceler, rejimi koruma adına gizli polis ve yoldaş ihbar ağları ile oluşturulan karanlık dönemler ve yok edilen üç kuşak insan, ortaya ağır bir fatura bırakmıştır.

\n

Kemalizm ise en başından itibaren Sovyetlerle götürdüğü dostça dış politikaya rağmen, hiçbir zaman sosyalist bir rejim fikrine sıcak bakmamış, kendi modelini oluşturmuştur. Bugün de bu modelin hâlâ dimdik ayakta olması, onu emperyalist sömürgeci güçlerin, şeriatçı totaliter rejim düşkünlerinin “1” numaralı düşmanı haline getirmektedir. Mustafa Kemal Atatürke fikren bağlı aydın insanların tüm siyasal ahlak dışı maruz kaldıkları sabotaj ve baskılara rağmen giderek artan sayısı, bunun somut kanıtlarından yalnız biridir. Haftaya bu konuyu açarak yanıtların derin gerekçelerine yaklaşacağız.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları