Hapishaneden İnsan Sesleri…

05 Kasım 2013 Salı

Hapishaneden İnsan Sesleri…

Bugün size hapisten özgür

(!) dünyaya sesini duyurmaya

çalışanların hikâyelerini aktarmak

istiyorum.

Geçen çarşamba günü Hasdal

Askeri Cezaevi’ndeydim.

Medyadan duymuşsunuzdur

herhalde, Ergenekon davasındaki

savunmalarıyla halkımızın

kalbinde taht kuran Teğmen

Mehmet Ali Çelebi, Ergenekon

davasında tanıştığı Kezban

Merey ile Hasdal’da evlendi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Baro

Başkanları Metin Feyzioğlu

ve Ümit Kocasakal ile siyasi

davaların değerli avukatları Celal

Ülgen ve Hüseyin Ersöz

de bu buruk mutluluğa tanıklık

edenler arasındaydı. Belki de

geleceğin başbakanının düğününe

katıldık, kim bilir! Çelebi,

hapishanedeki bu süreci

internet üstünden uluslararası

hukuk eğitimi alarak geçiriyor,

geleceğine yatırım yapıyor. Geri

ödemeli burs arayarak gerçekleştirmeye

çalışıyor bu güzel

hedefi… Türkiye onu seviyor

ve ona güveniyor.

O soğuk, buz gibi ama samimi

insani sıcaklıklarla ısınan bu

ortamın içindeki diğer davetliler

arasında birçok tutsak değerli

subay vardı. Mehmet Aygün,

özgürlük arayan tutsak bir can

hakkında heykel yapmış. Ağaç

gövdesinden nefis bir iş. Ruhu

var. Onların özgürlüğünü ellerinden

alan komplolara karşı

en büyük gücü, Atatürk’ün

Özgürlük ve bağımsızlık benim

karakterimdir” felsefesinden

aldıklarını söylüyor. O

ağaç gövdesinin üzerinde 102

başka tutsak subayın imzası

var. Sözlerini şöyle tamamlıyor

Kurmay Albay Aygün: “Türk

askeri kurallara uyar. Ne kilise

ne cami bombalar, bu da zaten

komployu ispat eden ana

faktördür. 1907 Lahey kurallarına,

Osmanlı dönemi dahil

hep uymuşuzdur.”

Tutsak subaylardan Deniz

Kurmay Albay Ali Türkşen,

orada bir kitap hediye ediyor

bana, “Kardak’ta Kahraman,

Hasdal’da Esir”. Kendisi

1996’da Kardak krizi sırasında

kayalıklara Türk bayrağını diken

SAT timinin komutanıydı. 398

sayfalık kitabında emperyalizm

destekli cemaatin subayları nasıl

esir aldığını, Ergenekon ve

Balyoz davalarının nasıl birer

kurgu olduğunu anlatıyor. Ordunun

özeleştirisi ve Hasdal’da

yaşam da kitabın içeriğinin diğer

ilginç açılımları. Her şey

detaylı, alıntılı, kanıtlı. Kaynak

Yayınları’ndan; muhakkak okuyun!

Balyoz tutukluları bana

ayrıca arada sırada mektuplar

yollayarak içlerini döküyorlar.

Her şeye rağmen geleceğe güvenle

bakmaya çalışıp yan yana

 durarak çektirdikleri fotoğrafları

yolluyorlar. Bazen bonkörce

yaptıkları iltifatlardan mahcup

olup, dışarıda demokratik

mücadeleyi sürdüren bizlerin

omuzlarına güvenle yükledikleri

sorumluluklar altında eziliyorum.

Bir yandan başlarına gelen akıl

almaz senaryo ürünü komploları

kalemlerine sığdığı ölçüde yazarken,

bir yandan da aileleriyle

beraber yaşadıkları akıl almaz

maddi-manevi zorluklarla boğuşuyorlar.

Hiç hak etmedikleri

bir durumla karşı karşıyalar.

Aralarından biri bana portremi

yapıp yollamış, teşekkür etmek

için yine ne diyeceğimi bilemedim.

Onu da aynen daha önce

Ali Özoğlu’nun bana yolladığı

Özgürlük Çiçekleri” gibi atölyeme

koydum.

Sevgili Tuncay Özkan’ın

da yeni bir kitabı çıkmış. Adı:

Ötekiler.” Henüz okumadım

ama Ayşe Arman’ın, Tuncay’ın

sevgili kızı Nazlıcan aracılığıyla

soruları içeri yollayıp yaptığı

röportajı okudum ve çok merak

ettim. Dün Tuncay’ın kitabını

TÜYAP’ta okurları için onun

adına imzaladım. Çok yoğun

bir duygu bu. Sevgili Tuncay,

bu duvarlar sonsuza dek böyle

dikilmeyecek. Özgürlük, bir

hayal, bir teori, bir hatıra olarak

kalmayacak, inan bana.

Bu ülkede yaşadıklarımız ve

geliştireceğimiz dayanışma

bunu sağlayacak.

Subay eşleri görüyorum.

Emekli Orgeneral Tuncer

Kılınç’ın yaşamdan, davalardan

tanıdığım, dost olduğum

eşi Güney Kılınç ve emekli

Orgeneral Çetin Doğan’ın

eşi Nilgül Doğan. Her ikisi

de metanetle yaşamlarını sürdürürken

ömürlerinin belki de

sonbaharında bu dramı yaşıyor

olmalarına kahroluyorlar. Ama

hep kararlı bir gurur ve inançla.

Subay eşlerinin çoğu seslerini

duyurabilmek için her cumartesi

“Vardiya Bizde” platformlarında

buluşuyor meydanlarda…

Bence muhakkak bir gün onlara

katılın, seslerini, çığlıklarını

dinleyin. Bu sorun hepimizin.

Ergenekon davası bizleri deli

edecek şekilde sonuçlandı.

Mustafa Balbay artık Ankara

Sincan Cezaevi’nde. Sevgili

eşi Gülşah, kızı Yağmur ve

oğlu Deniz’le artık nispeten

biraz daha sık ve rahat görüşüyor.

Yağmur ve Deniz’e,

daha doğrusu geniş bakarsak

Yağmur’lara, Deniz’lere, Ali’lere,

Sedef’lere bunu yapanlar,

onları ailelerinin temel direğinden

uzak yaşamaya mahkûm

edenler, elbet bir gün bu kararlarıyla

yüzleşecekler… Belki

ahrette ama tercihen bu dünyada,

bu topraklarda!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları