Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dünyayı Değiştiren 8 Saniye 6
Böyle bir diziyi, Karındeşen Jack bile beceremedi!
Londra’da Sunday Times gazetesinde çıkan bir makale, bunca şahidin cinayetten sonra bu kadar kısa sürede yok olma olasılığını “yüz trilyonda bir” olarak saptıyor!
Kennedy cinayetine uzaktan veya yakından bulaşan herkes ya intihar ediyor (!) ya ilginç kazalara uğruyor ya da öldürülüyor.
John Kennedy cinayetini takip eden günlerde ve yıllarda, olayla uzaktan veya yakından ilgili yüzlerce insan, “doğal olmayan yollardan” bu dünyadan göçüp gitti. Bunların en meşhuru, Kennedy’den iki gün sonra öldürülen Oswald. Ama o da birinciliği, kendi öldürdüğü iddia edilen polis memuru D. J. Tippit’e kaptırıyor. Polisin işine gelen şahitlerden adapte ettiği ifadeye göre, Oswald’ı cinayetten yarım saat sonra sokakta durdurup kimlik soran Tippit, Oswald’ın on beş dakika önce uğrayıp odasından aldığı silahtan çıkan kurşunlarla öldürülüyor. Bu zaten Oswald’ın resmi olarak tutuklanmasının ilk gerekçesi. Lee Harvey Oswald, 24 Kasım günü Jack Ruby tarafından tek kurşunla temizleniyor. Amerikalı yazar Penn Jones, 1966 yılından başlayarak kilit şahitlerin nasıl esrarengiz biçimde ortadan kalktığını kaleme alıyor. Jones bu kitapta 300’ü aşkın inanılmaz ölüm dizisinin etüdünü yaparken, The House Select Committee on Assasinations’da (HSCA) sözü edilen vakalardan yalnız bazılarını araştırma gündemine alıyor ve tabii, Kennedy olayındaki her resmi girişimde olduğu gibi, bir sonuca varamıyor.
Bowers, komisyona sözünü dinletemedi
Çimenli tepenin gerisindeki demiryollarında görev yapan Lee Bowers, o gün bulunduğu yerden, yani iki katlı küçük kuleden, olaydan önce, bir arabanın çitlerin arkasındaki otopark alanına iki üç kere gelip gittiğini görüyor. Arabadan çıkan üç kişi çitlerin önünde gözden kaybolurken Bowers, bir hareketlenme ve ışık parlaması fark ediyor. Olaydan sonra Bowers kalkış izni vermediği bir trenin hareketlendiğini görünce treni durdurtuyor ve içindeki serseri kılıklı üç kişi indirilip tutuklanıyor. Bowers, Warren Komisyonu’na bunları ne kadar anlattıysa da dinletemiyor ve 1966 yılında arabasında, bir köprünün kenarına çarpmış halde ölü bulunuyor!
Başkomiser Roger Craig, başından beri Kennedy cinayetinin resmi makamlar tarafından savsaklanmasına karşı çıkıyordu. Örneğin, üstü Şerif Bill Decker’in olay günü kendilerine “Başkan’ın korunması işine siz karışmayacaksınız” dediğini anlatıyordu. Craig, defalarca öldürülmeye çalışıldı, kimliği bilinmeyen kişiler arabasını sıkıştırıp devirmeye çalıştılar, başka gün ona ateş edip kaçtılar. Araba kazasındaki yaralarının etkisiyle ağrılarla kıvrandığı söylenen Craig, daha sonra resmi makamlara göre kendini vurarak intihar etti.
Cinayetten hemen sonra Elm Street’de bir kurşun bulan polis Buddy Walthers, FBI ajanı olduğunu sandığı birine bu kanıtı teslim etti. Kurşunu bir daha gören olmadı. Walthers olayın üstüne gitmeye çalıştı, 1969’da bir tutuklama sırasında bir katil Walthers’i göğsünden vurarak öldürdü.
William Bruce Pitzer, Kennedy otopsisi esnasında fotoğraf çekenlerden biriydi. 1966’da otopsinin bir filmi üzerine çalışmalar yaparken Bethesda Hastanesi’ndeki odasında eline bir silah tutuşturularak sözde “intihar” etti. Cinayetin hemen akabinde, Oswald’ın Texas School Book Depository’i terk ederken bindiği taksinin şoförü William Whaley, 1965’te yine sözde bir trafik kazasında öldü. 1937’den beri Dallas’ta hiçbir taksi şoförü ölümcül bir kaza geçirmemişti! James Wonell, Dealey Plaza’da, Başkan’ın konvoyunu izleyenlerden biriydi. Warren Komisyonu’na dört el ateş duyduğunu ve spor ceketli birinin Scholl Book Depository’nin arka kapısından kaçtığını söyledi. Wonell, Kasım 1966’da bir araba ve motorsikletin çarpışmasında öldü. Polis memuru Tippit’in öldürülüşünü gören Domingo Benavides, katilin Oswald’a hiç benzemediğini iddia ediyordu. Domingo’nun kendine çok benzeyen kardeşi Edward bir bar kapısında öldürüldükten sonra, Domingo derhal hikâyeyi değiştirip “katilin Oswald’a çok benzediğini hatırladığını” anlatmayı yeğledi. Olay yerinde bulunan ve katilin Oswald’a hiç benzemediğini tekrarlayan zenci kadın şahit Aquilla Clemmons, çeşitli defalar “başına bir şey gelmesini istemiyorsa çenesini kapaması gerektiğini” söyleyenlerce tehdit edildi, Warren Komisyonu kendisini şahitlik yapmaya davet etmedi.
Dansçı Whale’nin itirafı
Dallaslı komiser Hiram Ingram, Kennedy cinayetiyle ilgili bir komployu deşifre ettiğini anlatıyordu. 1968 Nisanı’nda düştü, kalçasını kırdı. Üç gün sonra öldüğünde resmi gerekçe kanserdi! En önemli tanıklardan Richard Randolph Carr, olaydan hemen sonra iki kişinin koşup bir Station Wagon’a atlayıp gittiklerini ve koyu bir spor ceket ve gözlüğü olan bir üçüncü kişiyi de olay sırasında altıncı katta gördüğünü, bu şahsın da cinayetten sonra koşarak kaçtığını belirtmişti. Warren Komisyonu ona da tanıklık yaptırtmadı. Cinayeti ikinci kez sorgulayan Jim Garrison, Carr’ı tanıklık etmeye çağırdı, bir gün önce Carr arabasının kontak anahtarına bağlı dinamiti buldu ve ölümden döndü. Şahitliğinden sonra tehditler almaya devam etti. Hatta bir defasında saldırganlardan birini öldürdü. Carr, 70’lerde Atlanta’da bıçaklanmaktan kurtulamadı.
Kennedy öldürüldüğü gün Ruby’nin işe aldığı bir dansçı, Marilyn Whale, Kennedy cinayeti üzerine kitap yazmak istediğini söylüyordu. 1 Eylül 1966’da silahla vurularak öldürüldü. Kennedy Dallas’a gelmeden önce, Ruby için çalışan iki kişi, sriptizci Rose Cheramie’yi hızla giden bir arabadan aşağı attılar. Cheramie hastanede yarı baygın bir şekilde “Kennedy’nin öldürüleceğini” sayıklıyordu. İki gün sonra Kennedy gerçekten öldürülünce herkes şok geçirdi ama polisler bu hikâyeye tabii önem vermediler. Çünkü içinde “Oswald” yoktu. Ruby ve Oswald’ın yakın ilişki içinde olduğunu anlatan Cheramie, 1965’te belirsiz bir arabanın çarpmasıyla öldü. Oswald’ın öldürüldüğü gün Ruby’nin arkadaşlarıyla evde toplanan Thomas Hale Howard, Ruby’nin de ilk avukatıydı. 1964’te aniden kalpten öldü.
Ruby’nin arkadaşı Irv Kupcinet’in kızı Karyn, cinayetten iki gün sonra, Oswald’la aynı gün öldürüldü. Olacakları önceden bildiği ve bir santral memuresinin onun konu hakkındaki konuşmalarını duyduğu söyleniyordu.
Zehirlenerek öldü
Jack Ruby ile bir ropörtaj gerçekleştirebilen tek gazeteci olan Dorothy Kilgallen, olayı aydınlatacağına güvenerek ciddi çalışmalar yaparken, aşırı dozda barbiturat yüklemesinden zehirlenerek öldü. Vücudunda 10 kişiyi öldürecek kadar uyuşturucu vardı. Warren Komisyonu üyesi Hale Boggs, “Oswald’ın tek katil olduğu” teorisine hiç inanmıyordu. 1971’de bir konuşmasında, FBI’yı telefonunu dinlemekle ve Gestapo taktikleri gütmekle suçladı. Alaska’ya uçarken Boggs, uçakta kayboldu, bir daha kendisini gören ve haber alan olmadı. Kennedy’nin ölümü ile yakın ilişkisi bulunan muhafazakâr sağcı dedektif Guy Banister, bir kurşun yarasıyla ölü bulundu. Yardımcısı Hugh Ward, 1964 yılında Meksika’da kullandığı bir uçak aniden düşünce, ölümle tanıştı.
CİNAYETLER SERİSİ SONA ERMİYOR
Savcı Jim Garrison’un, Kennedy cinayetinden sorumlu tuttuğu işadamı Clay Shaw aleyhine yürüttüğü davada en önemli şahit ve hatta belki kendi de sanık olan David Ferrie, 22 Şubat 1967’de esrarengiz şekilde ölü bulundu. Kansere karşı ilaçlar geliştirmeye çalışan Ferrie’nin vücudunda kendisine zorla içirilen ve beyin kanamasına neden olan hapların etkisi olduğu kanıtlanmasına rağmen, ani ölümü normal kanama olarak geçiştirildi, Garrison en önemli şahidini kaybetti. Ferrie ile aynı gün, yakın dostu Del Valle, kalbinden vurulup kafatası parçalanarak, aynı saatlerde öldürüldü. Del Valle de Garrison’un şahit listesindeydi. Oswald, Ferrie, Clay Shaw ve Ruby arasındaki ilişkileri bilen Clyde Johnson, şahitlik yapmasından bir gün önce feci şekilde dövüldü, kısa bir süre sonra da öldürüldü. New Orleanslı doktor Nicholas Chetta, Clay Shaw’ın mahkemesinde şahitlik yapacaktı. Kendisi David Ferrie ve Robert Penin’in otopsilerinde bulunmuştu. Ama Mayıs 1968’de “ani kalp krizi” nden ölünce, Garrison yine davanın önemli bir ayağından yoksun kaldı. New Orleans FBI ajanı Regis Kennedy, araştırma konusunda Dallas FBI’sına yardım ediyordu. Şahit Beverly Oliver’in cinayet esnasında çektiği filmi, çalıştığı gece kulübüne gidip ondan “kanun namına” aldı. Film kimseye verilmedi ve gösterilmedi. Yıllar sonra, HSCA Regis Kennedy’yi aradığında ölmüş olduğunu öğrendi ve cinayet filminin kaybı tescillendi. Jones’un kitabı buna benzer hikâyelerden en az üç yüz adetini içeriyor.
SÜRECEK
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!