Ayşegül Yüksel

Sevgi Soysal’a sevgiyle...

07 Mayıs 2024 Salı

Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) “Sevgi Soysal Yaşamakta Israr Ediyor” başlıklı oyunla sahnelerde yer alıyor. 40 yaşındayken yitirdiğimiz ünlü yazar-radyocu Sevgi Soysal’ı sahneye getiren oyunun yaratıcısı, ödüllü kadın yazarlarımızdan Duygu Dalyanoğlu.

Sevgi Soysal’ın yaşamının çerçevesi içinde biçimlendirilen ve bir oranda “biyografi” özelliği taşıyan oyun 5 kadın oyuncu için tasarlanmış. Çoğunlukla Boğaziçi Üniversiteli olan oyunculardan Zeynep Okan, Sevgi Soysal’ı oynuyor. Banu Açıkdeniz, Burcu İsra Kanbakoğlu, Nihal Albayrak ve Duygu Kaytanoğlu ise Soysal’ın yaşamında ve/ya da yapıtlarında yer alan ve genç yaşlarında trajik sonlarına ulaşan dört kadının öyküsünü sahneye getirirken aynı zamanda her sahnede üçer başka karakteri de oynuyorlar. Böylece oyun kişilerinin sayısı 20’ye yaklaşıyor.

‘KADIN OYUNU’ ‘SİYASİ OYUN’LA BULUŞUYOR

Öncelikle bir “kadın oyunu” olan yapıt, Soysal’ın 12. yaşını doldurduğu 1948 yılı ile aramızdan ayrıldığı 1976 yılı arasında geçen 11 “sahne”den oluşuyor. Tedavi görmek için gittiği Londra’daki kiralık evden “geriye dönüş”lerle, geçmişin (1948, 1962, 1967, 1971- 1972, 1973) canlandırıldığı oyunda kahramanın Alman annesi, “Tanta Rosa” öyküsündeki teyzesi, Gönül ablası, komşuları, okul arkadaşı, evlilikleri, çocukları, dostları, meslek yaşamı, hastalığı sahneye getiriliyor. Varlığından yaşam enerjisi taşan, dünyayı zekice algılayan, çok kültürlülüğün getirdiği geniş bakış açısı nedeniyle yanlışlar karşısında tepki gösteren, esprili ve renkli kişiliğiyle çekici bir genç kadın sunuluyor sahnede.

Oyunun kapsadığı yıllarda Türkiye’de ordu darbesi (12 Mart 1971 ve sonrası), komşu Yunanistan’da albaylar cuntası (1967-1974) yaşanmış. Oyun bu bağlamda toplumsal olaylar üstünde yoğunlaşıyor ve kahramanın “duruş”u çerçevesinde bir “siyasi oyun” biçimleniyor. Soysal’ın TRT’deki radyoculuk uğraşına son verildiği, gözaltına alındığı, hapis yattığı zorlu aşama böylece sahnedeki “biyografi”nin ve “kadın öyküsü”nün vazgeçilmez parçası olarak gündeme getiriliyor.

Yazar Dalyanoğlu, Sevgi Soysal’ın biyografisinin sınırları içinde yer alan kişisel ya da siyasi olayları, oyun kahramanının kitaplarının izdüşümüyle sahneye getirmiş. Oyun boyunca, “Tante Rosa”dan, “Yürümek”e, “Şafak”tan “Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu”na, “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” ve “Barış Adlı Çocuk”a uzanan Soysal yapıtlarının eşliğinde geziniyorsunuz. Bu yaklaşım oyunun “belgesel” özelliğini belirliyor. Ses kayıtları ve fotoğraf görüntüleriyle oyunun belgesel ağırlığı çoğalıyor.

Kadınsı özellikleri ve toplumsal duruşu Sevgi Soysal’ın kişiliğini alışılmış dışı bir biçimde bütünlüyor: Küçük burjuva kökenli bir kadın, özgürlüklere kısıtlama getiren yaptırımlara ve toplumsal dar görüşlülüğe korkusuzca kafa tutabiliyorsa, sıradan bir küçük burjuva dişisi değildir artık. Sevgi Soysal, sahnede işte böyle bir algıyla kişileştiriliyor.

YETKİNLİKLE KURGULANMIŞ SAHNE OLAYI

Yönetmen Aysel Yıldırım oyunu sahnelerken yalın ama devingen bir görsel tasarım öngörmüş. Ali Gür’ün sahnede düşey pozisyonda duran “yatak” dekoru hem kahramanın daracık odasının bunaltıcı simgesi olarak hem de oyuncu trafiğini ve kılık değişimini sağlayan bir geçit olarak kullanılmış. Kısa ve uzun parmaklıklar ise farklı sahnelere görsel çeşitlilik getirmek yanında, çok işlevli dekor parçaları olarak kullanılıyor. İlker Ergün’ün ışık tasarımı, sahneleri birbirinden ayıran, her sahnenin vurgusunu özelleştiren kullanım biçimiyle sahne olayının devingen akışını sağlıyor. Banu Nilgün’ün hareket koreografisi, Sevgi dışındaki oyuncuların toplu devinimine estetik bir düzen getiriyor. Zeynep Okan’ın esprili, dingin, hüznü gülücüklerle besleyen Sevgi yorumunu yürekten alkışlıyorum. Banu Açıkdeniz, Burcu İsra Kambakoğlu, Nihal Albayrak ve Duygu Dalyanoğlu ise sahneye getirdikleri kişileri farklı ve etkileyici kılma yolunda özenli sunumlar yaparak sahne olayının düzeyini yüksek tutuyorlar.

Düzeyli bir çalışma izlemek ne güzel...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları