Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yeteneğin Eli

21 Ekim 2012 Pazar
\n\n\n

Sevgili,

\n

Hafta içinde yitirdiğimiz Tiyatro AdamErol Günaydın Galatasaraydan ağabeyimdir. Kendisiyle aynı yıllarda aynı çatı altında okumuşluğum var. Hatta yedinci sınıftayken, TıjınErol Abimizin sahneye koyacağı bir oyunda oynayacaktım, ama sonra oyun, bilemediğim bir nedenle kaldı.

\n

Lakabı Tıjınolan Erol Günaydın bir efsaneydi. Okul yılları gibi, sonrasıyla ilgili öyküler kulaktan kulağa dolaşır dururdu, buraya yazmaya kalksam, değil sütun, sayfa yetmez. Üstelik bunların hangisi gerçektir, hangisi yakıştırma bilmek de artık mümkün değil. Bu gibi efsane adamlarla ilgili öykülerin önemli bir bölümü de yakıştırma olur.

\n

Galatasaraydaki öğrencilik yıllarımda, okulda tiyatroya gönül ve emek vermiş, sahne tozunu ilk kez Tevfik Fikretin 1909da yaptırdığı ve artık kendi adını taşıyan Tevfik Fikret Salonunda solumuş çok kişi vardı.

\n

Galatasaray hep öyle olmuştur. Diyebilirim ki, konservatuvarlardan sonra Türk tiyatrosuna en çok eleman yetiştiren kurumdur Tevfik Fikretin ocağı.

\n

***

\n

Öğrencilik yıllarımda, tiyatroya gönül vermiş olanlardan aklımda kalanlar şunlardı:

\n

Uzun yıllar aynı sınıfta okuduğum, sahneye koyduğu iki oyunda oynadığım, bütün yaşamı tiyatro olan, tutkusunu şimdilerde Berlinde sürdüren, son olarak eşi Marietta İpekkaya ile librettosunu yazdıkları Ali Baba ve Kırk Haramiler operasının Berlin Opera Komikte sahnelendiği Çetin İpekkaya, Ayberk Çölok, Mehmet Ulusoy, yalnız tiyatro değil, kültür tarihimizde önemli yeri olan Genç Oyuncuların kurucusu Atila Alpöge, Üstün Kırdar, Beyhan Türel, Ergun Köknar, dekorlarıyla Yücel Tanyeri, Erdoğan Soral, Yiğit Okur, Aydemir Akbaş, Alp Zeki Heper, ASTın kurucusu Asaf Çiğiltepe...

\n

Bizden birkaç sınıf küçük olan Şevket Altuğ sahneye daha yeni yeni adım atıyordu.

\n

Dediğim gibi Galatasaray aynı zamanda adeta bir tiyatro okuluydu. Sen Mümtaz Soysal ile Coşkun Kırcanın da o sahneye çıkmışlardan olduklarını bilir misin?

\n

Gelenek devam edecektir. Ferhan Şensoy, Rasim Öztekin, Tarık Pabuççuoğlu gibiler, bir sonraki kuşak olarak seçkin yerlerini alacaklardır.

\n

***

\n

Benim kuşağımın tiyatrocuları içinde, bütün varlığıyla tiyatroya adanmış, ondan ayrı algılanması mümkün olmayan yaşamıyla, öyküleriyle, şakalarıyla, inanılmaz sempatik kişiliğiyle, Erol Günaydının yeri bambaşkaydı. Kendisinden neredeyse harika çocuk olarak söz edilirdi.

\n

O ise alçakgönüllü, çelebi kişiliğiyle bunları hiç farkında değilmiş gibi yaşardı. Ama sahneye çıktı mı, son derecede natürel oyunuyla devleşir, ulaşılmaz olurdu.

\n

Gazeteciliğimin ilk yıllarında tattığım, matbaadan ayrılırken, yeni basılmış ilk akşam nüshalarını aldığımda, mürekkep kokusu hâlâ duyulan, kâğıdı henüz sıcak ilk gazetelerin keyfi gibi, Erol Günaydını da çiçeği burnunda bir genç oyuncuyken sahnede görmek mazhariyetine ermiş olanlardanım.

\n

Hiç unutmadığım an ise sahnede bir Lafonten şiiri okurken, ileri uzattığı kolunun birden çekilmişçesine Tıjının sahnede adeta ayaklarının yerden kesildiği görüntüydü.

\n

Kim hangi güç, onu hanidiyse ayaklarını yerden kesercesine çekmişti öyle?

\n

Yıllarca sorunun yanıtını aradım, durdum.

\n

Sonunda, 17 Ekim 2002 günü Teşvikiye Camii avlusunda yanıtı buldum:

\n

55 yıl önce sahnede Erol Günaydını kolundan çekmiş olan yeteneğin görünmez ilahi eliydi.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları