Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sağduyu

17 Ekim 2014 Cuma

Bize mi bir şeyler oluyor, yoksa zamanlar mı bozuldu? Güzel, iç açıcı şeyler söylemenin, umut dolu satırlar kaleme almanın mümkünü yok. İşte böyle bir ortamda okudum Ahmet Hakan’ın Altan Tan ile söyleşisini.
- Oh be dedim, çok şükür! Hâlâ arada sağduyulu sesler çıkıyor hiç değilse.
Söz konusu söyleşide, HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Kobani’deki trajik durum üzerine partisinin yandaşlarını sokağa davet eden çağrısını eleştiriyor ve “Biz sokağa çağrı yaparken özenli davranmalıydık. Öncesini ve sonrasını yeterince hesaplamalıydık, keşke Bahçeli gibi yapabilseydik” diyor.
Altan Tan, çağrıyı yapan HDP’nin bir üyesi olduğunu belirterek yaptığının bir özeleştiri olduğunu vurguluyor.
Bakın neler söylüyor Altan Tan:
“Biz sokağa çağrı yaparken özenli davranmalıydık; demokratik sınırlarda durur mu, kontrol edebilir miyiz, bunu düşünmeliydik. Halkı sokağa çağırırken vurup kırmalara, yakıp yıkmalara mahal verilmesinin önüne geçecek bir tarzda dil ve üslup kullanmalıydık. Olaylar çığırından çıktığı anda da yapabileceklerimiz vardı. Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, sokaklara inip taşkınlığa engel olabilirdi; yağmalanan dükkânların önünde durabilirdik, bankamatiğin önünde durabilirdik, belki de o kitle bizi ezer geçerdi ama ikincisinde dururdu. Bunu yapamıyorsak bırakmalıyız bu işi. Otobüs yakarak nereye varabiliriz ki?”

***

IŞİD’in Kobani’ye vahşi saldırısı üzerine hep şu soru soruldu:
- Kobani düşerse, çözüm süreci biter mi?
Ama daha Kobani’nin düşmesine gerek kalmadan çözüm süreci suya düşezaydı.
Kobani’yi desteklemek üzerine başlayan gösteriler, İstanbul dahil her yerde iç savaş görüntülerine benzer, manzaralar yaratan bir ayaklanmaya dönüştü.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu gösterilerin Kobani’dekilerin yazgıları üzerinde herhangi bir etkisi olmadı.
Hatta denebilir ki, Türkiye’de Kobani direnişçileri lehine oluşan olumlu etkiyi biraz soldurdu.
İktidar ayaklanmayı andıran, eylemlerin bütün yurtta yarattığı olumsuz havanın da etkisiyle, ama daha da çok kendi alışkanlığının tepkisiyle sert konuştu.
Ama olayları onun sert tavrı mı yatıştırdı, yoksa İmralı’dan Öcalan’ın sağduyu çağrıları mı, onu kestirmek gerçekten zor. Bu arada çoğu çevrenin yangına körükle gittiği bir ortamda, PKK’nin başının ılımlı tavrı da çok dikkat çekici olmuştur.
Şurası kesin, psikolojik açıdan çözüm süreci gelişmelerden olumsuz etkilenmiştir.

***

Kürt sorununun, Kürt kimliğine ve diline saygı içerisinde, demokrasi çerçevesinde çözülmesi ve Türkler ile Kürtlerin bir arada yaşamaları konusunda, hem Kürt ve hem de Türk kamuoyunda bir mutabakat oluşmasını istemeyenlerin her fırsattan yararlanarak provokasyonlara başvurmaları her an beklenmeli; bu ihtimale karşı hem Türkler hem de Kürtler olarak her an hazırlıklı bulunmalıyız.
Sağduyunun her iki tarafa da egemen olması şart.
Türkler de, Kürtler de birlikte çözümün son fırsatlarını yaşamakta olduğumuzu bilmek zorundadırlar.
Kuşku yok, birlikte yaşamanın dışında da çözüm yolu vardır. Ama o yola bir kez girildi mi, bir daha geri dönüşü yoktur. Ve o yolun da kendi içinde sakıncaları çoktur.
Her ki taraf da birlikte yaşamanın koşullarının oluşturulmasında, demokratik ve psikolojik etkenlerin büyük payı olduğunu bilmek ve birbirlerinin karşılıklı duyarlılıklarına saygı göstermek zorundadırlar.
Sağduyuya çok ihtiyaç var.
Ama bunun Türklerin Kürtlere, Kürtlerin Türklere sağduyu çağrıları şeklinde olmayıp Kürtlerin Kürtlere, Türklerin Türklere çağrısı şekilde olması gerekiyor.
Bunun için de karşılıklı empati şart.
Ya bu yolu yürüyeceğiz ya da yolları ayıracağız. Başka çare yok!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları