Alev Coşkun

I. İnönü Savaşı'nın 102. yıldönümü

22 Ocak 2023 Pazar

10 Ocak 1921, Birinci İnönü Savaşı başarısının tarihidir, bu yıl bu savaşın 102. yıldönümüne ulaştık.

Bu, adım adım kurulmuş düzenli milli ordunun ilk başarısıdır.

Savaş tarihi bu çatışmayı ufak bir savaş olarak değerlendirir. Ancak savaşın Anadolu’da ve tüm dünyada etkisi büyük olmuştur.

Bu savaşta bir yandan isyan eden Ethem kuvvetlerinin, öte yandan Yunan ordusunun yeni kurulan milli orduya karşı saldırıya geçmesi sonucu, milli ordu çapraz ateş karşısında kaldı.

Kısa bir durum değerlendirmesi yapalım.

ETHEM ÜNLENİYOR

23 Nisan 1920’de Millet Meclisi göreve başlayınca ilk iş hükümetin kurulmasıydı. Başbakan yoktu, Meclis başkanı seçilen Mustafa Kemal, Bakanlar Kurulu’nun da başkanıydı. Albay İsmet Bey (İnönü) Genel Kurmay Başkanlığı’na, Fevzi Paşa (Çakmak) Milli Savunma Bakanlığı’na milletvekillerinin oylarıyla seçildiler.

Yunan işgal kuvvetlerinin 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmalarından sonra adım adım tüm Batı Anadolu’yu ele geçirmeleri karşısında yerel Kuvayı Milliye güçleri kendi girişimleriyle önlemler almaya başlamışlardı. Ancak temel hedef düzenli orduyu kurmaktı.

Ödemiş, Nazilli ve Aydın’da Efeler, Balıkesir’de yerel Kuvayı Milliyeciler Yunan işgal güçlerine karşı yerel savaşlar veriyordu. Bu güçlerden birisi de Salihli’de örgütlenen Çerkez Ethem’dir.

Kasım 1919’da Ethem’in birlikleri Marmara Bölgesi’nde padişahın Anzavur güçlerine karşı savaştı, Yozgat’ta Mayıs 1920’de Çapanoğlu isyanının bastırılmasında başarı gösterdi. Ethem’in ünü “milli kahraman” olarak ülkeye yayılmıştı. Bu başarılar, Ethem ve kardeşlerinde özgüven patlaması yapmıştı. Ethem, “Beni dinlemezse Mustafa Kemal Paşa’yı Meclis önünde ipe çekeceğim” demeye başlamıştı.

Ethem, Yozgat isyanı sırasında halkın elinden aldığı koyunları, Ankara çarşısında satıyordu, ancak kendisine hiçbir şey yapılamıyordu.

‘BİZİZ, AKIL BİZDEDİR’

İsmet İnönü o günleri şöyle anlatıyor:

“Ethem Bey’in Yozgat’tan dönüşü üzerine kendisini istasyonda karşıladığımızı ve Atatürk’le beraber bir birliğini denetlediğimizi hatırlarım. Birliği teftiş ettik, başarılarını selamladık. Oradan ayrılırken Atatürk’e sordum: ‘Her biri pürsilah, tepeden tırnağa silahlı. Bunun kendilerine verdiği güven ve büyüklük duygusu ile herkese tepeden bakıyorlar. ‘Bugün memlekete hâkim olan kimdir? Bunlar mı, biz miyiz?’

Beraber yürüyoruz, Atatürk biraz durdu, düşündü ve şu cevabı verdi: ‘Biziz’ dedi, ‘Akıl bizdedir.’

Atatürk’ün bu sözlerinden keyiflendim.” (İnönü, Hatıralar, s.199.)

8 Kasım 1920’de Ali Fuat Cebesoy’un Moskova Büyükelçiliği’ne tayin edilmesi üzerine Albay İsmet Bey, Genelkurmay Başkanlığı görevi üzerinde kalmak koşuluyla Batı Cephesi Komutanlığı’na, Albay Refet (Bele) ise Güneybatı Cephesi Komutanlığı’na getirildi.

Her iki komutan da düzenli ordunun kurulmasını istiyordu. Ethem ve kardeşleri de bu girişimlerden tedirgin oluyorlardı, “Batı Cephesi Komutanlığı’nı bir üst olarak tanımadığını” açıkladılar. Hatta  “Albay Refet Bele ile Albay Fahrettin Altay’ın komutanlık görevlerinden alınmasını” isteyecek derecede ileriye gittiler.

Mustafa Kemal’in Ethem ve kardeşlerini yatıştırma ve uzlaşma girişimleri işe yaramıyordu. Ethem, Meclis’e gönderdiği telgrafta “Millet Meclisi’ni ve hükümetlerini küçük görüyordu.” (Nutuk, s. 370, 371.)

ETHEM, İSTANBUL’A YANAŞIYOR

2 Ocak 1921 günü Ethem, İstanbul’daki sadrazama gönderdiği telgrafta, Ankara’ya karşı harekete geçtiğini, Yunan Komutanlığı ile anlaşmaya vardığını bildiriyor ve “tutulacak yol konusunda yüksek sadrazamlık makamının destek ve onayını almayı gerekli gördüm” diyordu. (Nutuk, s. 371.)

Ethem, böylece isyanını ve Yunan Komutanlığı ile işbirliği yaptığını İstanbul hükümetine resmen bildiriyordu.

5 Ocak 1921’de Ethem kuvvetleri düzenli orduya karşı saldırıya başladı. Ethem anılarında şöyle yazıyor:

“İsmet Bey’e bir darbe indirmenin zamanı gelmişti. Vakit geçirmeden Gediz’e girmiş bulunan tümenler üzerine taarruza geçtik.”

TAM ZAMANI: YUNAN ORDUSUNUN SALDIRISI

Batı Cephesi birlikleri ile isyan eden Ethem birlikleri arasında çatışmalar sürerken tam o sırada, 6 Ocak 1921 sabahı Yunan ordusu da harekete geçti.

Yunan kuvvetleri ilerliyorlardı; Banaz, İnegöl ve Yenşehir’i ele geçirdiler. Batı Cephesi iki ateş arasında kalmıştı.

İnönü bölgesi yönünde savaş başlatmış olan Yunan birliklerine ulaşmak için tren yolunu kullanmak gerekiyordu. Ancak, en yakın tren istasyonuna varmak için askerlerin 80 kilometre yol yürümesi gerekiyordu.

TUZAĞIN ORTASINDA KALIŞ

Askeri açıdan Cephe Komutanı İsmet Bey tam bir tuzağın ortasında kalmıştı. Önünde Ethem ve iki kanatta Yunan orduları vardı…

Askerin İnönü mevzilerine bir an önce ulaştırılması gerekiyordu. İki günlük mesafeyi yürüyerek bir günde almak zorundaydılar.

Batı Cephesi birlikleri hem iki tarafta birden savaşıyordu hem de sayısal olarak Yunan ordusunun yarısı kadar bir güce sahipti.

İnönü cephesinde, birkaç gündür süren kar yağışı nedeniyle askeri mevziler çamur içindeydi, askerler yorgunluktan bitkin düşmüşlerdi. Tablo hiç iç açıcı değildi. 24. Tümen yorgun ve dağılmış bir durumdaydı. Askerlerin üstü başı perişan, dört gündür yarı aç, yarı tok, canlarını dişlerine takmış savaşıyorlardı. (HTD, N.4 / 4478. Dosya 1)

10 Ocak günü hava sisliydi. Yunan kuvvetleri demiryolunun doğusundaki, Poyra köyüne girdiler ve İnönü istasyonuna kadar ilerlediler.

Tüm bu olumsuzluklara karşın Türk askeri Yunan güçlerinin saldırılarını dirençle karşılıyordu. Yunan askeri birlikleri Türk mevzilerini daha önce yaptıkları gibi aşamıyorlardı. Yunan saldırıları her şeye karşın kırılıyordu. 

10 Ocak gece yarısı her iki taraf yeni mevzi almak için geri çekilmeye başladı. Geriye çekilen Yunan birlikleriyle, bu kez 24. Tümen karşı karşıya geldi. Yunan birlikleri büyük panik yaşadılar, yepyeni bir durumla karşılaştılar.

Albay İsmet Bey komutasındaki Türk ordusu cepheyi çok iyi tutuyordu. Yunan işgal güçlerinin 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıktıkları tarihten bugüne kadar tam sekiz ay geçmişti ve ilk kez beklemedikleri bir dirençle karşılaşıyorlardı. Sonuçta 10 Ocak’ı 11 Ocak’a bağlayan gece Yunan güçleri sabaha kadar Bursa yönünde çekilişlerini sürdürdüler.

KUVVETİMİZ TAKİBE YETMİYORDU

Mademki Yunan birlikleri başarılı olamadı ve geriye çekilmeye başladı, öyleyse neden takip edilmedi? Neden imha edilmedi? Bu sorular çok sorulmuştur.

İsmet İnönü bu soruya çok yalın ve sade, şöyle bir yanıt verir:

“İnönü cephesinden çekilen düşmanı ancak hafif kuvvetlerle takip ettik. Fakat Bursa’yı zorlamadık. Çünkü hem kuvvetimiz takibe yetmeyecek kadar azdı, hem de asker çok yorgundu.” (İnönü, Hatıralar, s. 232.)

‘KESİN ZAFERE HAYIRLI BAŞLANGIÇ’

Savaşı Ankara’da dakikası dakikasına izleyen Mustafa Kemal, 11 Ocak 1921 günü Cephe Komutanı Albay İsmet Bey’e bir kutlama telgrafı gönderdi ve “Bu başarının kesin zafere hayırlı bir başlangıç olmasını Allah’tan dilerim” dedi. 

Bu tanımlama, ileriye dönük bir umut ışığı gösteriyordu.

Yunan birlikleri geriye çekilmişti ama isyan eden Ethem kuvvetleriyle savaşlar 21 Ocak 1921 tarihine kadar sürdü. Sonunda Ethem ve kardeşleri Yunan cephesine geçiş yaptılar.

‘VATANIN BAĞRINA DÜŞMAN DAYAMIŞ HANÇERİNİ’

Meclis çok heyecanlıydı. Milletvekilleri konuşmalarında vatan şiirleri okuyorlardı.

Bütün gözler Mustafa Kemal’e çevrilmişti. Yerinden kalktı, ağır ağır kürsüye yürüdü, heyecanlı bir konuşma yaptı. Şöyle dedi:

“Milletimiz bugün tüm geçmişinde olduğundan daha çok ümitlidir. Bunu belirtmek için arz ediyorum. Merhum Namık Kemal demiştir ki: ‘Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini / Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini’”

Vatan şairi Namık Kemal’in bu ünlü beytini okuyup kürsüden inen Mustafa Kemal’in bu konuşması milletvekilleri tarafından uzun süre alkışlandı.

BİRİNCİ İNÖNÜ SAVAŞI’NIN DEĞERLENDİRİLMESİ

BİRİNCİ İnönü Savaşı, Milli Mücadele tarihimizde Yunan işgal güçlerine karşı kesin bir zafer değil ancak başarı ile sonuçlanan ilk savaştır. Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey, Birinci İnönü Savaşı için “askeri yönden mütevazı (alçak gönüllü) ölçüde bir savaş olduğu” değerlendirmesini yapıyor ve durumu şöyle anlatıyor:

“Yunanlar saldırmışlar, bizim mevzileri söktürmüşler, ancak direniş ve dayanma gücü ve karşı saldırı ile karşılaşınca... Hazırlıksız geldiklerini, ilerinin daha çok tehlikeli olduğunu anlayarak kendileri çekip gitmişlerdir.”

‘HANGİ BÜYÜK MESELE?’

ATATÜRK, Birinci İnönü Savaşı’nı geniş açıdan değerlendirmiş, bu savaşın son derece önemli sonuçlar yarattığını kabul etmiştir.

Bu durumu İnönü şöyle anlatıyor: “Savaştan az bir süre sonra birkaç gün içinde Mustafa Kemal Paşa’ya durum hakkında bilgi vermek için Ankara’ya geldim. Mustafa Kemal Paşa çok memnun olmuştu. Beni istasyonda karşıladı. Kendisine ‘Büyük mesele halledildi’ dedim.

‘Hangi büyük mesele? Çok, çok mesele hallolundu’ diye cevap verdi.”

Atatürk’ün “çok çok mesele çözüldü” derken söylemek istediği noktalar şunlardır:

1) TBMM yasallık (meşruiyet) kazandı.

2) Milis güçleri-düzenli ordu tartışması bitti ve “Düzenli orduya dayanarak sonuç alınabilir” düşüncesi güç kazandı.

3) Halk üzerinde büyük moral etki yarattı.

4) Milli Mücadele’nin askeri aşamasına girildi.

‘MUSTAFA KEMAL ARTIK ÇETE BAŞI DEĞİL’

Birinci İnönü Savaşı’nın sonuçlarının kesinleşmesinden hemen sonra İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Horace Rumbold’un İngiltere’nin o günkü Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği rapor önemlidir. Rumbold, Birinci İnönü Savaşı’nın önemine değinerek yargısını şöyle ortaya koyuyordu:

“Mustafa Kemal’e artık çete başı gözüyle bakmak faydasızdır. Onun Anadolu’daki hükümeti etkindir.” (Bilal Şimşir, İngiliz Gizli Belgelerinde Atatürk, c. 3, s. 59-62.)

KAYNAKLAR

  • Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk.
  • İsmet İnönü, Hatıralar, Bilgi Yayınevi, 2006.
  • Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 2010.
  • Rahmi Apak, İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, TTK, 1990.
  • Alev Coşkun, Asker İnönü, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları