Alev Coşkun

Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz

07 Mart 2021 Pazar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta çarşamba günü, “İnsan Hakları Eylem Planı” adı verilen planı açıkladı. Erdoğan “Sonuç olarak amacımız yeni ve sivil bir anayasa yapmaktır” dedi.

Bu yazımızda açıklanan bu plan, anayasa hukuku ilkeleri çerçevesinden incelenecektir.

Erdoğan, bu eylem planının 9 amaç, 11 ilke, 50 hedef, 393 faaliyet içerdiğini belirtiyor. 18 yıl sonra hedeflenen amaçlar ve rakamlar epeyce yüksek. 

11 TEMEL İLKE

Açıklanan eylem planının 11 ilkesi şöyledir:

1. İnsan, doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez haklarıyla yaşar, devletin görevi de bu hakları korumak ve geliştirmektir.

2. İnsan onuru, bütün hakların özü olarak hukukun etkin koruması altındadır.

3. Dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebepler temelinde hiçbir ayrımcılık söz konusu olmaksızın, herkes hukuk önünde eşittir.

4. Kamu hizmetinin herkese eşit, tarafsız ve dürüst biçimde sunulması, bütün idari faaliyetlerin temel özelliğidir.

5. Mevzuat; tereddüt doğurmayacak şekilde açık, net, anlaşılır ve öngörülebilir kurallar içerir, kamu otoriteleri de bu kuralları hukuk güvenliği ilkesinden ödün vermeden hayata geçirir.

6. Sözleşme özgürlüğüne, hukuki güvenlik ilkesi ve kazanılmış hakların korunması prensibine aykırı olarak hiçbir şekilde müdahale edilemez.

7. Devlet, girişim ve çalışma hürriyetini, rekabete dayalı serbest piyasa kuralları ile sosyal devlet ilkesi çerçevesinde korur ve geliştirir.

8. Adli ve idari işleyiş; masumiyet karinesi, lekelenmeme özellikle bunun altını çiziyorum, lekelenmeme hakkı ve ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkelerini koruyan, gözeten ve güçlendiren bir yaklaşımı merkezine alır.

9. Hiç kimse, başkalarının kişilik haklarına saygı göstermek suretiyle yaptığı eleştirileri veya düşünce açıklamaları nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.

10. Hukuk devleti, hak ve özgürlükler ile adaletin teminatı olarak her alanda tahkim edilir.

11. Haklarının ihlal edildiğini iddia eden herkes, etkili kanun yollarına zahmetsiz şekilde erişebilir, adalete erişim, hak ve özgürlüklere saygının esasıdır.

Bu eylem planı açıklanırken özellikle belirtilen hususlar da şunlardır:

  • İfade alma işlemi 24 saat yapılabilecek,
  • Otelde gözaltı yapılmayacak,
  • Öğrenci ve çalışanlar kendi dini bayramlarında özel izinli sayılacak, 
  • Katalog suçlarda somut delil aranacak,
  • Gözaltına süre sınırı gelecek.

YENİ BİR ŞEY YOK

Açıklanan eylem planı açıkçası cilalanmış, eski bir arabaya benziyor.

Yepyeni bir hukuk reformu olarak sunulan bu 11 ilke aslında herhangi bir yenilik getirmiyor. Bu ilkeler şu an yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın “Temel haklar ve ödevler” ile “Kişi hakları ve ödevleri” başlığını taşıyan ikinci bölümünde zaten vardır. Hatta daha kapsamlı olarak vardır.

Temel haklar ve ödevler başlığını taşıyan 12, 13, 14, 15. maddeler, kişinin temel haklarını hüküm altına almaktadır.

“Kişi hakları ve ödevler” başlığını taşıyan 2. bölümünde 17-39 arasındaki 23. maddede bu haklar kapsamlı olarak düzenlemiştir.

BİR ÖRNEK

Açıklanan birinci ilke, “İnsan doğuştan sahip olduğu haklarıyla yaşar. Devletin görevi de bu hakları korumaktır.”

Yürürlükteki anayasanın 12. maddesi, “Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”

Görüldüğü gibi yürürlükteki anayasanın 12. maddesi tekrarlanmış.

ANAYASA HUKUKU AÇISINDAN İNCELEME

1982 Anayasası’nın ilk 11 maddesi, devletin şeklini, ülkenin bütünlüğünü belirten genel esasları koymuştur. Anayasanın ikinci kısmı “Temel hak ve ödevler” başlığını taşır. Bu temel haklar 12-16 maddeler arasında yer alır. Bir özet yapalım:

Temel hak ve hürriyet niteliğini belirten 12. madde şöyledir: “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hakla ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.”

13, 14, 15 ve 16. maddeler “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulamayacağını” da belirtir.

Bu maddeleri uzun uzun ve teker teker yazmaya gerek yok. Ancak anayasada yer alan bu 16 madde, Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı eylem planında belirtilen ilkelerin tamamını kapsamaktadır. Hatta, içerik olarak daha geniş ve etkindir. 

Anayasanın 17. maddesi, “Kişinin hakları ve ödevleri” başlığı altında kişinin haklarını anayasal güvence altına alan hükümleri taşımaktadır.

İşte bunların başlıkları:

Kişinin dokunulmazlığı, “kişinin zorunlu çalıştırılamayacağı yasağı”, “kişinin hürriyeti ve güvenliği” gibi.

Özellikle “kişinin hürriyet ve güvenliğini” düzenleyen 19. madde çok geniştir. 

Yakalama, tutuklama konuları açıklanan eylem planından daha kapsamlıdır.

20 - 26. maddeler, “özel hayatın gizliliği”ni, “Konut Dokunulmazlığı”nı, “Haberleşme Hürriyeti”ni, “Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti”ni, “Din ve Vicdan Hürriyeti”ni, “Düşünce ve Kanaat Hürriyeti”ni, “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti”ni, “Bilim ve Kanaat Hürriyeti”ni ve 28. madde “Basın ve Yayınla” ilgili hükümleri düzenler.

Ayrıca bu bölümde, “Dernek Kurma Hürriyeti”, “Toplanma ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı”, “Mülkiyet hakkı”, “hak arama hürriyeti”, “vatandaşların kanuni hâkim güvencesi”, “suç ve cezaların evrensel ilkeleri”, “ispat hakkı” düzenlenmiştir. 

Bunlara ilave olarak, “Temel hak ve hürriyetlerin korunması”nı düzenleyen 40. madde “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir” kuralını getirmiştir. 

Bu maddeler yürürlüktedir. İlan edilen eylem planı, hatta bu maddelerde belirtilen temel ilkelerin gerisindedir.

HUKUK

Hukuk fakültelerinin birinci sınıfında önemli bir konu öğretilir. Özetle şöyledir: 

Anayasalar ve yasalar ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar, önemli olan yasaların uygulanmasıdır.

En mükemmel anayasalar ve yasalar, hilekâr düzenbaz yöneticilerin elinde en kötü yasalara dönüşürler.

“İnsan Hakları ve Özgürlükler” açıkçası ilk kez 1961 Anayasası’yla yaşama geçmiştir.

İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİ KURAMI

1961 Anayasası, 2. Maddesinde devlet yaşamını düzenleyen temel ilkeleri saptamıştır. Bu ilkelerin içerisinde ilk kez, “İnsan Haklarına Dayalı Devlet” kavramı girmiş, insan hakları kavramı devletin temelleri içine alınmıştır. Anayasa, insanın doğuştan kazandığı hakları korumakla yetinmeyip, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları da hazırlaması yönünde devlete görev vermiştir. 

1961 Anayasası’nda, “temel haklar ve özgürlükler” devletin kuruluşunu düzenleyen esaslardan önceye alınmıştır. Anayasa, böylece temel hak ve özgürlüklerin taşıdığı önemi vurgulamak istemiştir. 

Temel hak ve özgürlükler kısaca sayılıp geçilmemiş, aksine anayasanın üçte biri bu olguya ayrılmıştır. Bu konudaki en önemli yenilik, “Bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunulmaz” ilkesinin getirilmesidir. Açıkçası bu önemli konu, Türk anayasa tarihinde ilk kez kural altına alınmıştır.

DEMOKRASİ KURAMI

Çağdaş demokrasi; adil seçim, güvence altına alınmış insan hakları, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin kabul edilmesiyle ortaya çıkar. 1961 Anayasası bunları sağlamıştır. 

Bu alanda “siyasal partiler ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar, demokratik, siyasal yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır” kuralına yer verilmiştir. Daha adil bir temsili öngören nispi temsil seçim sistemi getirilmiştir.

1961 Anayasası İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra güçlenen ve tüm Avrupa’da gelişen demokratik ve çağdaş anayasalardan (Fransız, Alman, Belçika, İtalya, İskandinav ülkeleri gibi) esinlenmiş ve hepsinden ileride kurallar koymuştur.

1961 Anayasası vatandaşın temel insan haklarının sınırlandırılmayacağı, özgürlüklerin özüne dokunulmayacağı ilkesini getirmişti. 

1982 Anayasası bu ilkeden bir adım geriye gitmiştir. 

ÇARPICI BİR ÖRNEK

Tekrar açıklanan eylem planına dönelim. Açıklanan ilkelerin 9. maddesi şöyle:

“Hiçkimse düşünce açıklamaları nedeniyle özgürlüklerden yoksun bırakılamaz.”

Ancak sürüp giden Boğaziçi olayına ne diyeceğiz?

Boğaziçi Üniversitesi’ne dışarıdan bir rektör atandı. Akademisyenler ve öğrenciler bu atamaya karşı çıkıyorlar. Anayasadan doğan eleştiri haklarını kullanıyorlar. Ancak polis aşırı güç kullanıyor, öğrenciler tutuklanıyor. Ayrıca öğrenciler “terörist” olarak suçlanıyorlar. 

En sonunda öğrenciler, rektörlük binasının duvarına anayasanın 34. maddesini astılar. 34. madde aynen şöyle:

“Herkes, önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri düzenleme hakkına sahiptir.”

Erdoğan’ın açıkladığı ilkelerin 9. maddesi de bunu söylüyor.

Ancak anayasanın 34. maddesi daha kapsamlıdır. Önemli olan uygulamadır. Yürürlükte olan anayasadaki kuralı uygulamazsanız istediğiniz kadar güzel cümlelerle bezenmiş yeni ilkeler ilan edin, kimse inanmaz. 

İNANDIRICILIK

Bir siyasal iktidar “inandırıcılığını”, “güvenilirliğini” yitirmişse, açıkladığı ilkeler ciddiye alınmaz.

Nitekim bu son eylem planı da öyle oldu. Şimdi bu güvenilirlik yitiminin getirdiği sorunlar ve sorular şunlardır:

  • Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karar veriyor. Uygulanmıyor. Örnek: Kavala ve Demirtaş kararları.
  • Cumhurbaşkanı “Anayasa Mahkemesi kararlarını kabul etmiyorum, saygı duymuyorum” diyor.
  • Cumhurbaşkanı böyle konuşunca, anayasanın amir hükmüne göre, anayasa kararına uyması gereken ağır ceza mahkemesi anayasa kararına uymuyor. Oysa anayasanın 153. Maddesi “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. Her makam ve her kişi uymak zorundadır” diyor. Böylece tüm Anayasa hukuku ilkeleri altüst oluyor. 
  • İYİ Parti lideri Akşener, bir ironi yapıyor ve Erdoğan’a “kendisini tebrik ediyorum, biraz daha gayret ederse demokrasiyi ve güçler ayrılığı ilkesini de keşfedebilir” diyor.
  • Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayıp saygınlığına darbe vururken, eylem planında, “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sisteminin etkinliğini artırmayı planlıyoruz” diyorlar.
  • Bu ilkelerin ilan edildiği gün, AKP Grup Başkanvekili HDP için “İnşallah yakında kapatılacak” diyerek, yargıyı etkileyici bir söylemde bulunuyor.
  • Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP, 6 buçuk milyon oy almış partinin kapatılması için Yargıtay’a etkileyici söylemlerini art arda sıralıyor.
  • Bir yandan demokrasi ve insan hakları havarisi kesiliyorlar ancak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na astığı bir afişten dolayı soruşturma açılıyor.
  • CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu için ise yıllar önce (2012-2017) yaptığı birkaç paylaşımdan ötürü 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası istenen sürecin altyapısı döşeniyor. 
  • Bunlar devam ederken, Erdoğan AKP grubunun etki altında olduğunu açıklıyor. “Eller, inip kalkar; dokunulmazlıklar kalkar” diyor.
  • Basın özgürlüğü, anayasada güvence altına alınmışken, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı kendisi ile ilgili bir haber yapılınca haber doğru olsa da kendisine bağlı Basın İlan Kurumu’nu harekete geçirerek gazeteye cezalar yağdırıyor.
  • Herkes biliyor ki, siyasal iktidarın etkinliği altına girmiş HSK, bağımsız ve tarafsız bir duruma getirilmeden adı “reform” ya da “eylem planı” olsun böylesi metinlerin hiçbir anlamı olmadığının kabul edilmesi gerekir.

AÇIKLAMALARIN AMACI

Bu açıklamaların amacının mart ayında yapılacak olan Avrupa Konseyi toplantısından önce zaman kazanmak olduğu belirtiliyor.

Eğer bu planda samimi iseniz, öncelikle demokratik ilkelerin benimsemesi gerekir. Siyasal iktidarın gücünün sınırlanması gerekir. Parlamentonun güçlendirilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin, denge ve denetim sisteminin kabul edilmesi gerekir.

EN ETKİN VURGU

Açıklamada en etkin nokta, “İnsanlar gece yarısı otelden alınmayacaklar” diye belirtildi. Zaten Anayasa bunu engelliyor. “Suç ve cezalara ilişkin esaslar”ı düzenleyen 38. madde bunu karşılıyor.

Sabaha karşı otelden alma konusunda “Böylesi gereksiz hareketler yapılamaz” diye polise bir talimat verilmesi yeterlidir. Kaldı ki herkese hoş gelmesi için ileriye sürülen bu ilke de tartışmalıdır. Bir otelde bulunan bir uyuşturucu kaçakçısı ya da terörist yakalanmayacak mı?

Bu eylem planını “hukuk devrimi” olarak ileriye sürenler, kuşkusuz tarihteki yerlerini de almış oluyorlar.

Bu eylem planında belirtilen mahkeme süreçleriyle ilgili kimi iyileştirmeler yapılabilir. Bunlar adaletin günlük işleyişinde aksayan yerlerin idari yönden düzeltilmesidir. Zaten yapılması gerekir.

İZLENMESİ GEREKEN YOL

Öncelikle siyasal iktidar yürürlükte olan anayasada hangi “hak ve özgürlükleri” yetersiz buluyor, bu konuda bir açıklama yapması gerekir. 

Açıklanan eylem planı aslında çok ciddi olarak incelenirse, “hak ve özgürlükleri” sınırlayıcı noktalar olduğu görülüyor. Örneğin AYM’nin anayasaya aykırı bulduğu kanunların iptali, AYM’nin bireysel başvurulardaki hak ihlalleri kararlarının uygulanmasını güçlendirici önerilere yer verilmesi gerekirdi. 

ÇAĞIMIZIN DEMOKRASİSİ

Günümüzde demokrasinin vazgeçilmez koşulları vardır. Bunların birincisi “kuvvetler ayrılığı”, ikincisi “hukukun üstünlüğü” ilkeleridir. 

Bütün dünyada mecliste kabul edilen kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen, “siyasetin üstünde”, bağımsız bir anayasa mahkemesi vardır. Bunlar üzerinde durulmuyor.

Kimi teknik düzenlemelerle zaman kazanmak ve “AB normlarına uyum sağlama amacı” taşınıyor.

Bütün dünyada, Türkiye’de tek adam yönetiminin geçerli olduğu kabul ediliyor. Bu açıklamalar, adil yargılamaya, basın özgürlüğüne, insan haklarına önem verdiğini göstermeye dönük bir gayrettir.

YENİ BİR KARŞI HAREKET Mİ?

Bu açıklamalar, ABD ve AB’den gelen eleştirileri karşılamaya dönük bir önlemler olarak kabul ediliyor.

Ancak Türkiye’de aydınlar, demokratlar, Erdoğan’ın açıklamalarını “yeni bir karşı hareket” hatta “özgürlüklerin son kırıntılarını yok etmek” amaçlı bir girişim olarak da kabul ediyorlar. Kimi yorumcular daha da ileriye giderek, bu ilan edilen ilkelerin, “yeni bir anayasa tuzağı” olduğunu belirtiyorlar. 

Bu nedenle yandaş basın hariç, genel izlem, “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” (Kişinin aynası iştir, lafa bakılmaz) sözüne uyulmaktadır. Güvenilirlik ve inanılırlığını kaybeden bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. 

AKP siyasal iktidarı önce özeleştiri yapmalıdır.

Hukuk dışı uygulamalarına son vereceğini açıklamalıdır.

Hukuk içinde kurulmuş, hukuk içinde çalışmalarını yürüten bir siyasal partiyi kapatmayacağını, bu konunun tamamen bağımsız yargının konusu olduğunu kabul etmeli ve açıklamalıdır.

Basın özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne sadık kalacağını açıklamalıdır. Gazetelere gereksiz cezalar vermenin doğru olmadığını açıklamalıdır.

Kuvvetler ayrılığı ilkesine saygı duyacağını ve bir an önce bu yola girileceğini belirtmelidir. 

En azından bunları söyledikten sonra, belki açıklanan eylem planı bir ölçüde inandırıcı olabilir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları