Sevgi engel tanımaz... Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...

Düşmeyen temposu, inandırıcı karakterleri, sahneye ilk çıktığı anda arkadaşımız olmayı başaran kahramanı Iris’le ve gündelik ilişkilere yönelik sahiciliğiyle “Mavi 55” okuma ve hayatı anlamlandırma yolculuklarımızda dahası kitaplığımızda yer almayı hak ediyor.

Yayınlanma: 04.09.2022 - 00:01
Abone Ol google-news

“Saat çalmadı, kurmayı mı unuttuk?” deyince babam, “Kurdum ama herhalde bozuldu.” dedi annem. Odamızın bir köşesini ayırdığımız antika masanın sakinleri vardı: her zaman su dolu bir sürahi, birkaç kitap, bir de onların arkadaşı olduğunu düşündüğüm çalar saat. İşte o saatimiz çalmaz olmuştu.

Onarılması gerekiyordu. Bir ara bakacaktı babam. Bir sabah, nasıl başardım bilmem, nerdeyse birçok parçasını yerinden çıkardım. O ara annem fark etti neyle uğraştığımı. Eyvah ki eyvah, hepten bozmuştum güzelim çalar saatimizi. Ama babamın bakış açısı farklıydı. “Dur bakalım, telaş etmeyelim. Belki de yapar!”

O çalar saatin başına oturduğumda olsun olsun altı belki yedi yaşındaydım. Muhtemeldir ki “Bir şeyin nasıl çalıştığını anlamanın en iyi yolu, onu söküp yeniden birleştirmektir.” diyen olmuştur yakın çevremde. Ne ki babamın önümü açan yaklaşımı önemliydi.

BAMBAŞKA BİR YOLCULUK

Hep söylerim; iyi kitaplar okurun kişisel yaşamının kimi anlarıyla örtüşen anlatıları da barındıranlardır. Dolayısıyla kitapları en iyi tanımlayan sözcük de “yolculuk”tur bana sorarsanız. Sizi dilin lezzetini derinden duyumsayacağınız, ezgisini yakalayacağınız uzun bir serüvene çağırır.

Anılarınızın köşelerinde sessizce bekleyen kimi anlara taşır. Yürünecek yeni yolların rotasını çizer. Yolda olmanın hazzını derinden duyumsatır. Yaşam yolculuğunuzun ipuçlarını taşır / verir. Kısacası okumak yolda olmaktır. Bir yolculuktan, başka birine hevesle, heyecanla koşmaktır.

Çeviri yapıtlar bağlamında bu noktada çevirmenin hakkını teslim etmek gerekir. Mine Kazmaoğlu’na yürekten bir teşekkürle sözü artık kitabımıza (Mavi 55’e) getirelim.

RADYO MERAKLISI SAĞIR BİR ÇOCUK!

Iris’le yolculuğumuzdan bana kalanları aktarmaya nereden başlasam olacaktı. Ne zamandır çalmayan çalar saatimizin sesini duyunca ilkin o eski zamanla açıldı işte kapı.

Eski lamba ve oyuncak gibi şeyleri, dedesiyle birlikte üstünde çalışmak üzere evlerine taşırlar. Farklı lambaların parçalarından yeni lambalar yapar Iris. Bir gün radyoları keşfeder. Nasıl çalıştıklarını da elbette merak eder.

Eskiler alan, onaran Bay Gunnar, Iris’in merak ve hevesini destekleyince küçük kızın odası kısa sürede radyo bakım ve onarım atölyesine dönüşür. Bay Gunnar’ın radyo onarım ustası artık oyunumuzun on iki yaşındaki kahramanı Iris’tir. Dahası sağırdır Iris. Şaşırdınız değil mi? Eski, bozuk, bir köşeye atılmış radyoları onaran sağır bir çocuk!

Desen: HUBAN KORMAN

KESİŞEN YOLLAR

Kendi sesini bulmanın, kendisi olmanın, ilgi duyduğu işle heves ve becerisini nerelerde buluşturacağının ardında ince bir koşuya çıkmışken kesişir yolları büyük denizlerin büyük sakinlerinden balina Mavi 55’le. Ve doğayla, bilimle; heves ve heyecanla; sabır ve arayışla; sevgi ve tutkuyla iç içe bir yolculuk başlar.

Bir yandan büyük suların bu olağanüstü renklerinin, balinaların hayatına doğru yelken açarken bir yandan işaret dilinin ortaya çıkışı ve gelişimi eşlik eder bize. Çok katmanlı, arka planı alabildiğine varsıl bu hikâyenin yürek atışlarında kendi sesimizi aramanın kıymeti duyumsatır kendini.

Kimimiz bizi çepeçevre kuşatan veriliye kolay razı olmaz, kendi farkımızı ortaya koyan bir haykırışla sesleniriz hayat okyanusuna. Farklıdır frekansımız. Bunun da bizi zaman zaman yalnızlığa götürdüğü olur. Tıpkı Mavi 55 gibi, Iris gibi.

Ne var ki Aziz Nesin’in “Dünyada yapacağın en güzel iş/ Arar gibi çölde yitik inci tanesini/ Yaşam boyu aramak kendi sesini/ Belki bulabilirsin belki bulamadan ölürsün...”1 dediği de çınlar durur kulaklarımızda.

Kendi sesimizi aramak, bulmaktır bu sabır ve sevgi yolculuğu. Bulamasak da o arayışı yaşamın kendisi kılmaktır bu. Ve kendi sesimizle o eksende, onun yol göstericiliğinde, onun yarattığı farkla yaşamak, var olmak, birey olmaktır. Bu kararlılığın yol arkadaşlarıysa sevgidir, tutkudur.

Iris’in kararlılığı kendimize / içimize döndürür bakışlarımızı. Ne kadardır sabrımız? Ya dayanma gücümüz? Sevgimiz nereye kadar gelir bizimle? Tutkuyla bağlandıysak bir işe, nereye kadar uzanır yolculuğumuz? Ya bizi -aslında hepimizi- çevreleyen sınırları nereye değin zorlayabiliriz ya da aşmayı göze alabilir miyiz?

Mavi 55’in farklı dili / şarkısı nedeniyle yaşadığı yalnızlık Iris’in arayışıyla ortaklıktan öte, Iris için Mavi’ye ulaşmak, ona kendisini duyan ve anlayan birisinin varlığını hissettirme çabasına dönüşecektir. Iris, Mavi için hazırladığı şarkıyı, araştırma ekibine ulaştırmakla kalmaz, bu kaydın okyanusun “yalnız”ı balinaya kendisi dinletmek ister.

YETER Kİ VAZGEÇMEYELİM!

Radyo onarımından kazandığı parası Iris’in yol masrafına yetecek midir? Bu nedenle satmak zorunda kaldığı çok sevdiği radyosunu geri alabilecek midir? Binlerce kilometrelik bu yolculuk için evden ve okuldan nasıl izin alacaktır? Annesinin vereceği cezaya dünden razıdır da giremeyeceği derslerde arayı nasıl kapatacaktır? Tam bu noktada devreye onu anlayan anneannesi girer.

Evet, bir tutku ve sevgi romanıdır Mavi 55. Elde edilecek sonuçtan çok tutkularımız uğruna çıkacağımız yolculukların değerini fısıldar bize. Yıllardır süren araştırmalara, bilimsel çalışmalara karşın şu yaşlı gezegeni paylaştığımız varlıkların hâlâ çözemediğimiz gizlerini de hatırlatır.

Düşmeyen temposu, inandırıcı karakterleri, sahneye ilk çıktığı anda arkadaşımız olmayı başaran kahramanı Iris’le ve gündelik ilişkilere yönelik sahiciliğiyle Mavi 55 okuma ve hayatı anlamlandırma yolculuklarımızda dahası kitaplığımızda yer almayı hak ediyor.

Mavi 55 / Lynne Kelly / Çeviren: Mine Kazmaoğlu / Günışığı Kitaplığı / 280 s. / 10+ / 2022.

1 “Kendi Sesini Aramak” şiirinden (“Sıvas Acısı”, Adam Yayınları, 2000).


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler