Oktay Akbal... Pusulası Atatürk! Öner Yağcı’nın yazısı...
İnsan, yalnızlık, aşk, geçmiş-gelecek, zaman, düşler yoğunluğunda biçimlenen bir edebiyatçı duyarlılığı ile düşünsel birikimini kaynaştırarak yurdunun insanlarının özgürlüğe ulaşması sevdasıyla kucaklayan ve Cumhuriyet’le yaşıt olan ustamızdır Oktay Akbal (20 Nisan 1923 - 28 Ağustos 2015)...
“Sürekli devrimcilik Atatürk’ün en önde gelen niteliğidir. Atatürk’e göre bir devrim donmaz, bir yerde kalıp duraklamaz. O zaman devrim olmaktan çıkar. Uygarlığa yetişmek, çağdaşlaşmak için Türk ulusunun durmadan ilerlemesi, çağına uyması gereklidir.”
Oktay Akbal
(Atatürk Yaşadı mı?, Telgrafhane Yayınları, s. 99)
ONUN İÇİN YAŞAMAK YAZMAKTI!
İnsan, yalnızlık, aşk, geçmiş-gelecek, zaman, düşler yoğunluğunda biçimlenen bir edebiyatçı duyarlılığı ile düşünsel birikimini kaynaştırarak yurdunun insanlarının özgürlüğe ulaşması sevdasıyla kucaklaşan ve Cumhuriyet’le yaşıt olan ustamızdır Oktay Akbal...
Bir Düş Terzisi’nde¹, “Şelale gibi akan o daktilo sustu” başlıklı sunuş yazısına Oktay Akbal’ın “Yitirdiklerimizi anmak, onları yeniden yaşamak, bir süre için canlandırmak olacak hiç değilse,” sözüyle başlayan eşi Ayla Akbal, “Oktay Akbal için YAŞAMAK, YAZMAK’tı” diyor ve “Akbal’a Saygı Gecesi”nde İlhan Selçuk’un dediğini aktarıyor:
“O, edebiyatçı kişiliğinin yanında laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ve insanlarının haklarını savunmak için büyük mücadele vermiştir. O, sıradan bir edebiyat olayı değildir.”
Tahsin Yücel’in “Oktay Akbal, çağımızın en içten, en güvenilir, en soylu tanıklarından biridir,” sözünü aktardıktan sonra ekliyor: “Bana göre, öyküleri, romanları, şiir, resim, müzik, özellikle denemeleri, günceleri, psikoloji, felsefe, genel kültür içerir.”
ÖNCE ÖYKÜCÜDÜR OKTAY AKBAL
Önce öykücüdür Oktay Akbal. İnsan vardır onun öykülerinde. Düşünen, merak eden, kaygı duyan, duygularıyla, aşklarıyla, geçim sorunlarıyla dolu olan insan. Sorgulayan, şaşıran, konuşan, ağlayan, aç ve tok insan. İçine kapanan, iç dünyalarında fırtınalar kopan, düşler kuran insan.
Oktay Akbal’ın 1946’da yayımlanan ilk öykü kitabı Önce Ekmekler Bozuldu’dur. “Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey” cümlesiyle başlayan kitabına ad olan öyküden başlayarak tüm öyküleri, olanca rengi ve çeşidiyle büyük insanlık tablosunu tamamlamaya yöneliktir.
1940’lardaki Önce Ekmekler Bozuldu ve Aşksız İnsanlar Akbal öykücülüğünün insan ve yaşam temelinde yükseldiğini gösterir.
1950’lerdeki Bizans Definesi, Bulutun Rengi, Berber Aynası adlı kitaplarındaki öykülerde anlatılan o yılların vurgununu yemiş insanlar, 1960’lı yıllardaki öykülerinde yeniden canlanır: Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan Öldü.
1970’lerde çarpık kentleşmenin getirdiği sorunlarla dolan insan vardır: İstinye Suları, İlkyaz Devrimi, Karşı Kıyılar, İki Çocuk.
1980’lerde ve sonrasında toplumsal yaşamla çakışır ve özlemler öne çıkar: Hey Vapurlar Trenler, Lunapark, Ey Gece Kapımı Üstüme Kapat, Hücrede Karmen ve Selimiye Bir Yokuştur.
ANLARIN VE ANILARIN ÖYKÜCÜSÜ
Anların ve anıların öykücüsüdür. İnsanı keşfetmeye, anlamaya çalışan bir çabayla yazarak yaşadığı çevreyle, kuşatıldığı caddelerle, sokaklarla, yapılarla birilikte insanla ilgili duygulu tablolar sunar.
Öyküleri, yarın umudu olanlar için yazılmıştır.² Öykülerinin yanı sıra incelik, sevecenlik, insanilik yüklü romanları, anıları, günceleri ve edebiyatçı kişiliğini kattığı köşe yazıları zevkle okunur. Kısa cümlelerle yazar. İnsan sıcaklığı, dil sevgisi, dil ustalığı, kıvrak akıcı, yalın bir dil onun tüm yazarlığının abecesidir.
SIRADAN (!) İNSANLARIN VE YAŞAMLARIN YAZARI!
İlk romanı Garipler Sokağı’nda (1950; Doğan Kitap 2018), İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’un Fatih semtindeki bir sokağın insanlarının günlük yaşamlarını Salih’in gözlemleriyle aktarır. Sokağın genişletilip caddeye dönüştürülmesi için evlerin yıkılması, sokak sakinlerinin evlerini boşaltmalarıyla biten roman, gelen yeni yaşamın boynu bükük bıraktığı “garipler”i anlatır.
Suçumuz İnsan Olmak (1957; Doğan Kitap 2018), romanında, “memleketim-iz-den insan manzaraları” sunar. Sıradan insanların aşk arayışları, aşkın bulunamayışı vardır romanda. Yalnızlık teması, ikili ilişkilerdeki eksiklikler, duygular üzerindeki baskılar ve düş gücü öne çıkar.
İnsan Bir Ormandır (1975; Doğan Kitap, 2019) romanında, geçmişiyle hesaplaşan ve kendi yalnızlığıyla yaşamak isteyen yaşlı yazar, yaşamını bir ormana benzetmektedir. Aradığı aşkı, özgürlüğü, sevgiyi bulamayınca kendi ormanında yalnızlığına kapanır.
Düş Ekmeği (1983; Cumhuriyet Kitapları, 2011), kendi yaşamının gençlik yıllarını aktaran özyaşamöyküsel bir romanıdır.
Batık Bir Gemi (1997; Cumhuriyet Kitapları, 2009) adlı romanında, bir sahil kasabasına giden yaşlı bir adamın yaşlılık, ölüm ve geçmiş zaman üzerine ölümü ve sonsuzluğu çağrıştıran denizin verdiği korkularla iç içe ve birçok edebiyatçının sözleriyle yaşamıyla hesaplaşmasını anlatır.
Hiroşimalar Olmasın’da (1976; Cumhuriyet Kitapları, 2009) gezi notlarını bir araya getirir. Kitabın Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla ilgili bölümü, edebiyatımızın unutulmaz yazılarındandır:
“Bir gün gelecek ‘barış’ sözcüğü ortadan kalkacak derim ben. Dünya dillerinde barışın karşılığı ‘Hiroşima’ olacak. Belki de gerçek barış o zaman kurulacak. Dünya insanları Hiroşimalılar gibi ‘barış insanı’ olduğunda, kinleri düşmanlıkları silip attığında...” (s. 61)
İNCELİKLİ, İÇTENLİKLİ, SEVECEN ÖYKÜ TADINDA ANILAR!
İncelikle, içtenlikle yazdığı anıları, sıcaklığıyla kucaklar insanı. Sevecenlikle oluşturulan Şair Dostlarım, Anı Değil Yaşam, Kırmızı Tenteli Tramvay: Babıali’de 50 Yıl, Şairler ve Ben, Cüce Çeşme Sokağı Nerde? öykü tadındaki anılarıdır.
Günlerde, Anılarda Görmek, Yeryüzü Korkusu, Geçmişin Kuşları, Yüzyıldır Umutsuzluk adlı güncelerinde kişiliğini, iç dünyasını, çatışmalarını, hesaplaşmalarını buluruz. Anı, düş karışımı, özlemle umudun iç içe geçtiği, hüzün çoğaltan ama insanı kucaklayan öykümsü metinlerdir günceleri.
DENEME, ÖYKÜ, SÖYLEŞİ, FIKRANIN İÇ İÇE OLDUĞU DURU DİLLİ YAZILAR
Dost Kitaplar, Konumuz Edebiyat, Yaşasın Edebiyat, Temmuz Serçesi, Önce Şiir Vardı, Geçmişin İçinden, Bir de Simit Ağacı Olaydı, Yüzyıldır Umutsuzluk, Seksenlerde Bir Yazar, Senin Adın Aşk, Önce Aşk, Şairlere Ölüm Yok, Güzel Düşlerin Sonu, Şarkılarına Kadar Mahzun, Sözcüklerle Yolculuk, Kanatlı Sözler Uçar mı? adlı kitaplarında sunduğu denemeleri, eleştirileri, söyleşilerinde, insan, yaşam kültür, sanat, edebiyat, kitap, şiir, dil geçit yapar.
Duru ve süssüz diliyle Akbal’ın sesi olan bu yazılarda deneme, öykü, söyleşi, fıkra iç içedir. Yeni basımı yapılan Bir de Simit Ağacı Olaydı (Telgrafhane, 2021) için Ahmet Özer şöyle yazar:
“Okumayı, yazmayı sevdiren Akbal’ın, okurlarını geçmişin güzellikleriyle buluşturduğu, yaşanılan onca sorunun arasında sevenlerine soluk aldırdığı bir yapıt olarak çok seveceksiniz.” (Çağdaş Türk Dili, Eylül 2021).
7 Mayıs 1984 / (Önde soldan sağa) Melih Cevdet Anday, İlhan Selçuk, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Nadir Nadi, Oktay Akbal, Mehmet Kemal.
(Yukarıda soldan sağa) Yılmaz Şipal, Sami Karaören
OKTAY AKBAL: “ÖYKÜCÜ VE DENEMECİ KİŞİLİĞİM KÖŞE YAZILARIMDA DAHA ETKİLİDİR!”
Çağının bilincinde bir edebiyatçı olarak 1956’da Vatan gazetesinde başladığı köşe yazılarını, 1969’dan başlayarak Cumhuriyet’te son soluğuna kadar sürdürdü. “Evet / Hayır” köşesi İlhan Selçuk’un Pencere’siyle karşı karşıya umut ve bilinç saldı. Usta gözlemleriyle yakın tarihimize not düştü.
“Köşe yazısı bir çeşit söyleşidir. Dost okurlarla her gün yapılan bir söyleşi... Her konuda dertleşme... Öykücü ve denemeci kişiliğimin bu yazılarda daha etkili olduğu ortadadır...” diyen Akbal’ın köşe yazıları, uyardı, öğretti, düşünmeye çağırdı. Olaylara yaklaşımındaki içtenlik ve insan sevgisiyle oluşan bu tadına doyulmaz yazılar, Akbal’ın edebiyatçılığını çoğalttı.
ZORBALIK, GERİCİLİK, İŞKENCE VE ADALETSİZLİĞİN BAŞ DÜŞMANIYDI!
Yazmak Yaşamak, Ölümsüz Oyun, Zaman Sensin, Gençler Bize Bakıyor, Yaşamı Yeniden Kurmak, Dünyaya Açılmak, Yaşayıp Görmek, Vatan Mahzun Ben Mahzun, Yarınlar Hesap Sorar, Susmak mı Konuşmak mı, Tarih En Büyük Yargıç Yaşam Bir Uzlaşmadır, Yazar Bir Tanıktır, Odamda Bir Güvercin adlı kitaplarında toplanan köşe yazılarında, usta edebiyatçı duyarlılığına kattığı yazarlık bilinci ve onuruyla, aydınlatıcılık görevi ve sorumluluğuyla kaygılarını, kuşkularını aktardı.
Siyasal iktidarları sağduyu yoluna çağıran, uyarıcı yazılar yazdı. 12 Mart ve 12 Eylül’ün baskıcı uygulamalarına karşı çığlık oldu yazıları. Zorbalık, gericilik, şeriatçılık, işkence, adaletsizlik, hukuksuzluk onun baş düşmanı oldu hep.
MAHKÛM OKTAY AKBAL!
“12 Eylül sonrasında gazetecilik, hele yazarlık çok güç bir duruma girdi. Hemen pek çok yazımızdan ötürü sıkıyönetim yetkililerinden ihtar alıyorduk. Askeri Savcılıklar’a çağrılıyorduk,”3 dedi. “Yarın diye bir gerçek” başlıklı yazısı nedeniyle Sıkıyönetim Mahkemesince yargılanmasının aklanmasının hemen sonrasında 6 Ekim 1982 günü yayımlanan “Yurttaş olarak görevimiz” başlıklı yazısı için de dava açıldı. Üç ay hapse mahkûm edildi:
“Yazılarım yüzünden açılan -sayısı o kadar çok olmayan- davalar hep aklanma ile sonuçlanmıştı. İlk kez mahkûmluğu, cezaevini ve koşullarını tanımış oldum böylece… Yazarlar yasalara sık sık ters düşerler. Bu yüzden sıkıntılı günler, kimi zaman yıllar geçirirler. Uygar bir ülkede bir yazarın düşünce belirtmesinden ötürü hapsedildiği duyulmamıştır… Yazarlar, düşüncelerinden ötürü suçlanırsa, cezalandırılırlarsa, o toplum sürgit yerinde sayacaktır. Demokrasinin baş koşulu düşüncelerin açıklanmasından korkmamaktır. Gerisi kendiliğinden gelir.”4
OKTAY AKBAL AYDINLIĞI...
Ceyhun Atuf Kansu’nun “Oktay Akbal, Atatürk’ün devrimciliğindeki temel pratiği, kılgıyı, eski devleti yıkmasını, eski toplumu temelinden değiştirmeye çalışmasını... konuşur gibi, rahat, arı bir dille açık seçik anlatıyor” dediği Oktay Akbal, Atatürk ve devrimleriyle ilgili uyarıcı yazılarını Atatürk Yaşadı mı? Atatürk Bir Gün Gelecek ve Atatürkçülük Savaşı adlı kitaplarında topladı.5
Pusulası Atatürk olan, hep Atatürk ilkelerini, devrimlerini savunan Oktay Akbal’ın, çeşitli türlerde sunduğu yapıtların “tek bir yapıt” olarak bile değerlendirilebilmesi onun özgünlüğünün ve bir “Oktay Akbal aydınlığı” yarattığının kanıtıdır.
Oktay Akbal, çağdaş edebiyatımızın bir bilgesi olarak insan onurunun bayrağını onurla taşıyan bir edebiyatçı olarak kıvanç verdi aydınlığımıza.6
¹ Oktay Akbal Kitabı, Türkiye Yazarlar Sendikası, 2016.
² Öykü kitaplarının yeni basımları Cumhuriyet Kitapları, Can Yayınları, Doğan Kitap’ça sunulmaktadır.
3 Oktay Akbal, Asım Bezirci, Altın Kitaplar Yayınevi, 1991, s.44.
4 Yazarları da Vururlar, Haz. Atilla Özkırımlı, Cem Yayınevi, 1987, s. 69-71.
5 Atatürk Yaşadı mı?, Atatürk Bir Gün Gelecek, Atatürkçülük Savaşı, Telgrafhane Yayınları, 2018, 2019.
6 Muğla Büyükşehir Belediyesi’nce konulan “Oktay Akbal Edebiyat Ödülü”nün ilkini Canım Ada adlı öykü kitabıyla Adil İzci kazandı. Ödül bu yıl roman dalında verilecek.
OKTAY AKBAL KİTAPLARI KAYNAKÇASI
ÖYKÜ: Önce Ekmekler Bozuldu (1946, Doğan Kitap 2019), Aşksız İnsanlar (1949, Can Yayınları, 2003; Bizans Definesi, Bulutun Rengi ve Berber Aynası ile birlikte, Cumhuriyet Kitapları, 2010), Bizans Definesi (1953, Can Yayınları, 2000), Bulutun Rengi (1954), İkisi (Aşksız İnsanlar ve Bizans Definesi birlikte; 1955), Berber Aynası (1958; 1959 Sait Faik Hikâye Armağanı; Can 1999), Yalnızlık Bana Yasak (1967; Cumhuriyet Kitapları, 2010; Doğan Kitap 2020), Tarzan Öldü (1969; Cumhuriyet Kitapları, 2010), İstinye Suları (1973), İlkyaz Devrimi (1977), İki Çocuk (1979), Karşı Kıyılar (Tarzan Öldü ve yeni öyküler; 1979), Hey Vapurlar Trenler (1981, Doğan Kitap 2020), Lunapark (1983), Bayraklı Kapı: Bütün Hikâyeleri-1 (1987), Akşam Kuşları: Bütün Hikâyeleri-2 (1987), Ey Gece Kapımı Üstüne Kapat (1988; Cumhuriyet Kitapları, 2011), Hücrede Karmen (1998; Cumhuriyet Kitapları, 2010), Selimiye Bir Yokuştur (Cumhuriyet Kitapları, 2014).
ROMAN: Garipler Sokağı (1950; Cumhuriyet Kitapları, 2008; Doğan Kitap 2018), Suçumuz İnsan Olmak (1957; Doğan Kitap 2018), İnsan Bir Ormandır (1975; Doğan Kitap, 2019; Suçumuz İnsan Olmak’la birlikte İki Roman adıyla, 1982), Düş Ekmeği (1983; Cumhuriyet Kitapları, 2011), Batık Bir Gemi (1997; Cumhuriyet Kitapları, 2009).
ANI: Şair Dostlarım (1964), Anı Değil Yaşam (1985), Kırmızı Tenteli Tramvay: Babıali’de 50 Yıl (1993), Şairler ve Ben (Çağdaş, 1999), Cüce Çeşme Sokağı Nerde? (2001).
GÜNCE: Günlerde (1968), Anılarda Görmek (1972), Yeryüzü Korkusu (1974), Geçmişin Kuşları (Günlerde ve Anılarda Görmek birlikte, 1979), Yüzyıldır Umutsuzluk (1991).
DENEME-ELEŞTİRİ: Dost Kitaplar (1967), Konumuz Edebiyat (1968; Dünya Aktüel 2005), Yaşasın Edebiyat (1977), Temmuz Serçesi (1978), Önce Şiir Vardı (1982), Geçmişin İçinden (1985), Bir de Simit Ağacı Olaydı (1990; Telgrafhane, 2021), Yüzyıldır Umutsuzluk (1991), Seksenlerde Bir Yazar (1992), Senin Adın Aşk (1993; 1993 Sedat Simavi Ödülü), Önce Aşk (1993), Şairlere Ölüm Yok (1994), Güzel Düşlerin Sonu (1995), Şarkılarına Kadar Mahzun (1997), Sözcüklerle Yolculuk (1999), Kanatlı Sözler Uçar mı? (2003).
KÖŞE YAZILARI: Yazmak Yaşamak (1972, Cumhuriyet Kitapları, 2011), Ölümsüz Oyun (1974), Atatürk Yaşadı mı? (1975; Telgrafhane, 2018), Zaman Sensin (1976), Gençler Bize Bakıyor (1978), Yaşamı Yeniden Kurmak (1979), Atatürk Bir Gün Gelecek (1981; Telgrafhane, 2019), Atatürkçülük Savaşı (1981; Telgrafhane, 2018), Dünyaya Açılmak (1982), Yaşayıp Görmek (1983), Vatan Mahzun Ben Mahzun (1983), Yarınlar Hesap Sorar (1986), Susmak mı Konuşmak mı? (1987), Tarih En Büyük Yargıç (1987), Yaşam Bir Uzlaşmadır (2004), Yazar Bir Tanıktır (2004), Odamda Bir Güvercin (2006).
GEZİ: Hiroşimalar Olmasın (1976, Cumhuriyet Kitapları, 2009).
SÖZLÜK: Çağdaş Dünya Edebiyatçıları Sözlüğü (1967).
ÇOCUK KİTABI: Dondurmalı Sinema (1999), Yeşil Ev (1999), Kırmızı Yoyo, Günışığı (2011).
ÇEVİRİ: Kıymetli Taşlar Fabrikası (M. Fuat ve T. Baltacıoğlu ile, Emile Zola, 1947), Vahşi Kız (J. Anouilh, 1951), Gizli Oturum (Jean Paul Sartre, 1950), Hasır Şapka (Eugene Labiche, 1952), İhtiras Yolcuları (Raymond Radiguet, 1954; İçimizdeki Şeytan adıyla, 1965), Veba (Albert Camus, 1955), Siyasi Tarih (Louis Dallot, 1966), Çehov’un Hayatı (İrene Nemirovski; Bir Yazarın Romanı adıyla 1987), Sömürge İmparatorluklarının Çöküşü (Hubert J. Deschamps, 1966), Aşk Bitmesin (Muhtar Körükçü ile, Emile Zola, 1970), Bir Ölü Katilini Arıyor (Richard Sale, 1971), Cinayetler Limanı (Georges Simenon, 1971), Manhattan Üç Oda (Georges Simenon, 1972), Çöl Menekşesi (Joseph Kessel, 1973).
HAKKINDAKİ KİTAPLAR: Oktay Akbal (Asım Bezirci, Altın Kitaplar Yayınevi, 1991), Aydınlanmanın Işığında Sanat İnsanlarımız: Oktay Akbal (Feridun Andaç, İde Yayınları, 1997), Oktay Akbal'ın Öykücülüğü: Düş ile Gerçek Arasında (Osman Gündüz, Akçağ Yayınları, 2003), Oktay Akbal'a Mektuplar: 1943-2014 (Haz. Hikmet Altınkaynak, İş Kültür Yayınları, 2014), Oktay Akbal Kitabı: Bir Düş Terzisi (Türkiye Yazarlar Sendikası, 2016), Sanki Her Şey Daha Dün Gibi (Oktay Akbal-Hilmi Yavuz, Everest, 2021).
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!