Uğur Mumcu’nun katli karşıdevrim hareketidir
1934 doğumlu, 18. ve 22. dönem CHP İstanbul Milletvekili, 1979’da Ecevit Hükümetinin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’le, Ankara Keçiören’deki evinde yaptığımız söyleşi...
- Uğur Mumcu, gençlikten beri arkadaşınız, nasıl tanıştınız?
Ben Uğur’un Hukuk Fakültesi’nde sınıf ağabeyiyim. Ben son sınıftayken Uğur ikinci sınıftaydı. O zamanlar fakültede münazara diye bir gelenek vardı. 1960 yılı olmalı, münazara ekibi başkanı ve talebe cemiyeti başkanıyım. Köy Enstitüsünden geliyorum. Fakülte içinde sınıflar arası münazara yarışları düzenledim. Uğur o sırada kendi sınıfının münazara ekibinde öne çıktı, sivrildi. Göze batar hale geldi. Oradan tanışmaya başladık. Sonra ben savcılık yaptım, Uğur sakıncalı piyadelik yaptı. Aynı bölgede askerlik yaptık.
Çok yakın olduk birbirimize. Ben savcılıktan ayrılıp önce avukatlığa başladım. Avukat büromun ilk masasını Uğur bana hediye etti...
- Uğur Mumcu çok paralı yerlerde çalışmadı. Demek ki yürekten verdi...
Aslında onun da fazla parası yoktu. Birbirimizi biliyorduk. Bu eve defalarca gelip gitmiştir. Daha sonra ailece de tanış olduk. Bir arkadaştan öte kardeş gibi yakın olduk birbirimize.
- O zaman sizin gözünüzden Uğur Mumcu’yu dinleyelim...
Uğur benim gözümde Türk toplumunu aydınlatmayı, bilgilendirmeyi, bu yolda hizmet etmeyi amaç edinmiş bir büyük gazeteciydi. Bunu bir tutku olarak yapıyordu. Çizgisi laik Cumhuriyet, sosyal hukuk devleti ilkelerindeydi, tam bir Atatürkçüydü. Uğur’u başka türlü sağ-sol tanımlamaları içine itelemek yanlıştır. Kendi deyimiyle tam bir Kemalistti. Laik, demokratik, sosyal hukuk devletini sonuna kadar savunmayı, kahramanca savunmayı ilke edinmişti. Bunu sonuna kadar yürüten bir arkadaşımızdı..
- Uğur Mumcu’nun ortaya çıkardığı gerçekler var... Tarikat-Siyaset-Ticaret demiş, Papa-Mafya-Ağca demiş... O gün Uğur Mumcu’nun yazdıklarına bakınca bugün aklınızdan neler geçiyor?
Uğur’un o yıllardan bugünkü geleceği bir ışık gibi, uzaklarda görünen bir ışık gibi aydınlattığını görüyorum. O günlerden Uğur, eğer uyanık olmazsak, doğru bir çizgi tutturmazsak bu noktaya gelineceğini ikaz ediyordu. Uyarıyordu toplumu... Uğur siyasetin, toplumun genel düzeyinin çok ilerisinde bir insandı.
- Muammer Aksoy’un katledilmesi onu çok etkiledi değil mi?
Çok etkiledi... Cenazede fotoğrafını o taşıdı... Tabutun bir tarafında da ben vardım... (Derin bir nefes alarak) Uğur’un tabutunu da taşıdık. Lanet olsun, kötü günler yaşadık. Muammer Hoca hepimizin hocasıydı. Akıl aldığım, önerisine ihtiyaç duyduğum insanlardan biriydi. Onun emrettiği yere geleceğimi söylerdim ama çok mütevazıydı, o kalkar gelirdi. Muammer Hoca’yı benimle tanıştıran, ilişkimi kuran Uğur’dur.
- Dostlukları çoğaltan bir özelliği vardı...
O yanları vardı. Muammer Hoca’yla, pek çok arkadaşımızla, sağlam, delikanlı adamlarla bir araya getiren odur.
- O tür insanların birbirini bulması çok önemli. İnsan yalnızlaştıkça daralıyor...
Çok önemliydi. Bu Uğur için ayrı bir sorumluluk gibiydi... Bir gün silah verelim sana dedim... Sevmem dedi... Ben hevesliydim... Bir poligona gittik... Bir iki atış yaptık, canı sıkıldı... Elini cebine attı, kalemini gösterdi, “Bu bana yeter” dedi. 1979’du... Bir daha gelmedi...
- Katledildiği günü nasıl anımsıyorsunuz?
Ahh... O gün biz buluşacaktık. Uğur’u aradım cevap vermedi. Sonra öğrendim. Arabayı o tarafa sürdüm... Evin önüne geldim, perişan... Eski evrakları bulabilsem, kontak anahtarının kullanılması, malzemelerin yerleştirilmesi... Sonuna kadar incelemiştim. Ben soruşturmanın yeterli yapılmadığı kanaatindeyim. Hatta ilk gün yapılması gerekenlerin ihmal edildiği kanaatindeyim. Dikkatle yürütülmediği kanaatindeyim, ben tatmin olmadım. Pek çok konu karanlıkta kaldı...
- Patlamadan hemen sonra aracın parçalarını süpürgeyle topladılar...
Orayı aynen günlerce muhafaza edip her noktasını değerlendirmek gerekirdi. Ben onun cahillikten olduğuna inanamadım. Acaba bir kasıt var mıydı o süpürmede? Delilleri yok etme kastının dışavurumu muydu kuşkusunu bugün de taşımaktayım.
- Yakalanıp yargılananlar oldu ama siz cinayetin aydınlatılmadığı görüşündesiniz?
Aydınlatılmadı... O dönemlerde örgütlü suç kavramları yeniydi. Bunları konu haline getirenlerden biri benim. Basında da yazan Uğur’dur. Burada Uğur’un başına gelenler için ayrı bir bakış lazım; bu örgütlü suçun bir hedefi var. Suç işlemek üzere kurulmuş bir örgüttür. Suç ne? Laik demokratik Cumhuriyeti savunanları yok etmek. Cumhuriyeti savunmasız bırakmak. Yerine yeni bir yapı kurmak. Bir karşıdevrim girişimiydi bunlar. Karşıdevrim suç örgütleriydi bunlar.
- Hedef neydi?
Uğur Mumcu, cumhuriyetin en büyük savunucusuydu. Bu gücü yok etmekti hedef. Bir karşıdevrim yapmak...
- Anımsayacaksınız, “bir tuğla çekilirse devlet çöker” demişlerdi...
Bu, soruşturmayı derinleştirmeyi reddeden bir görüş... Araba Uğur’u dışarı atıyor deniyor... Kontak anahtarını açıp gaza bastığı an patlama olduysa dışarıya atmaması gerekir. Sanki daha kapıdan girerken patladı gibi... Ben onu normal bir değerlendirme olarak görmüyorum. Acaba uzaktan patlama gibi bir olasılığı düşünüyorum. Bedeni dışarıya fırladı. İçeride oturmuş olsa atamazdı. Uğur tam kapıdan girmemişti gibi görünüyor. Kurulan tuzağın aydınlatılmadığı kuşkusunu taşımaktayım.
- İçişleri Bakanlığı yaptınız, öncesinde savcılığınız var... Cinayetin sorgulanmasında en önemli sorunlar neler?
Uğur mutlaka yok edilmesi gereken bir insan, kararının altında bizim henüz çözemediğimiz nedenler olduğunu düşünüyorum. Yani Uğur’un peşinde olduğu sorular vardı. Onlardan biri ya da ikisi Uğur’un yok edilmesine neden olmuş olabilir. Bize de henüz söylemediği, açıklamadığı şeyler de olabilir.
- 90’lı yıllar kıyımlarını ortak özelliği, Atatürkçü kimlikler...
Ben bir karşıdevrim olarak ifade etmeye çalıştım. Bunun dış ve diğer bağlantılarını da düşünmek lazım. Sadece siyaset değil...
- Bugün devlet nasıl?
Laik, demokratik Cumhuriyetin temel kurumlarının zayıflatıldığı, bir bölümünün içinin büyük ölçüde boşaltıldığı kanaatindeyim. Güvenlik, iç dış istihbarat, yargı, bu endişelerimin kaynağı olan noktalar.
AYDINLANMA İŞARETİ GÖRÜYORUM
- Toplum direniyor, direniyor ama her şeye karşın yüzde 50’yi teslim alamıyorlar...
Bu konuda katılıyorum. Toplumun iç dinamiğinde bir aydınlanma işareti görüyorum, bana umut veriyor. Son İstanbul seçimleri örneğin... Belki oraya yönelmek, onu yükseltmek bize düşüyor. Kemalist çizgideki siyasi örgütlere, sivil örgütlere düşüyor. Topluma yönelmeliyiz, uyarmalıyız...
- Uğur Mumcu bu gücüyle istese siyasete de girebilirdi. Bu yönde sizde nasıl bilgiler var?
İstese defalarca milletvekili olabilirdi. Uğur bana telefon etti, genel başkanla görüşeceğiz dedi. Ben de haricen Uğur’a milletvekili adaylığı teklif edileceğini duymuştum. Sakın hemen reddetme dedim. Sonrasında buluşalım dedim. Teklif edildi. Vakit aldı, düşüneyim, dedi. Ben ona kabul et dedim, Meclis’te çok güzel şeyler yaparız dedim. Reddetti. Ben gazeteciyim, gazeteci olarak da bu ülkeye hizmet edebilirim dedi.
- Bu hangi seçimdi?
1977 olmalı...
- Ondan çok farklı düşünen kesimler de onunla diyalog kurabiliyordu...
Herkes onunla rahatça konuşabiliyordu. Uğur çok cesur bir insandı. Bu çok önemli. Korku denen duygu Uğur’da yoktu. Bu onun düşüncelerini özgürce anlatmasına yol açan çok büyük bir avantajdı.
En Çok Okunan Haberler
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Tarihi geçmiş ürün satan zincir market şubesine mühür
- Ulaşım durma noktasına geldi!
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- İl başkanı hayatını kaybetti!
- Kayserispor'dan Fenerbahçe açıklaması!
- Niğde'deki korkunç cinayetin arkasından yasak aşk çıktı!