Türkiye polis devleti

Cezaevindeki eski Cumhuriyet yazarlarının durumuna dikkat çeken Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, yargı paketinin Meclis’e getirilmediğini anımsattı. Kanadoğlu, “Görüyoruz ki ekim ayına kaldı. Yani ‘3 ay daha cezaevinde ömrünüzü geçirin’ demek” diye konuştu.

Türkiye polis devleti
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.07.2019 - 21:27

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, eski Cumhuriyet gazetesi yazar ve çalışanları olmak üzere cezaevinde bulunan çok sayıda aydın ve mağdurun yasalaşmasını istediği yargı reformu paketini AKP iktidarından beklemenin “safdillik” olduğunu söyledi. Kanadoğlu, “Yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran ve tek adam rejimini ülkede hâkim kılan zihniyetten yargı reformu beklemek herhalde safdilliğin en son ulaşacağı yerdir” dedi. Kanadoğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle Türkiye’nin anayasal ve kanun devleti olmaktan çıkarak polis devleti haline geldiğini ve kuvvetler ayrılığının artık kalmadığını vurguladı.

‘Ciddiye almıyoruz’
Avukat İnisiyatifi, önceki gün İstanbul Barosu’nda “Yargı Reformu Stratejisi ve Ceza Muhakemesi Özel Tedbirlerinde Öncelik, Sonralık Meselesi” başlıklı bir konferans düzenledi. Moderatörlüğünü avukat Fikret İlkiz’in yaptığı konferansa Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan katıldı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, AKP iktidarının açıkladığı ancak halen TBMM’ye getirilmeyen Yargı Reformu Stratejisi Belgesi’ni ciddiye almadıklarını belirterek “KHK’lerle götürülenler yok, OHAL’i kalıcılaştıran uygulamalardan geri dönüş yok” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, “Adalete duyulan hasretin feryadıdır söyleyeceklerim” sözleriyle başladığı konuşmasında “Yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran ve tek adam rejimini ülkede hâkim kılan zihniyetten yargı reformu beklemek herhalde safdilliğin en son ulaşağı yerdir” dedi. Kanadoğlu, 5 yıl altında ceza alan ancak ve halen cezaevinde bulunan eski Cumhuriyet yazar ve çalışanlarının Yargıtay’a başvuru hakkının elinden alınmasını da eleştirdi. Kanadoğlu’nun değerlendirmeleri şöyle:

3 ay daha cezaevinde tutacaklar: Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının durumunu düşününüz. Beş yılın altında ceza alanlar Yargıtay yolunu kullanamayıp, bu kararların istinaf mahkemesinde onanmasından sonra cezaevinde. Daha fazla cezaya çarptırılanların Yargıtay yoluna başvurabilmesi nedeniyle dışarıda olması, Türk Ceza Hukuku’nda açıklanması mümkün olmayan bir durum. Eğer bir paket hazırlıyorsanız bu Ceza Muhakemeleri Kanunu ya da Ceza İnfaz Yasası’nda bir değişikliğe tekabül edecektir. Tespit edilmiş bu haksızlığı gidermek için işe koyulmalıdır. Çalışma Meclis’e gelmedi. Görüyoruz ki ekim ayına kaldı. Yani bilerek, isteyerek siz daha 3 ay cezaevinde ömrünüzü geçirin demekle aynı anlamı taşıyor. Öyle bir zihniyetin yargıda reform yapacağına inanmak başta da söylediğim gibi safdillik olur. Kendi kendimizi kandırmayalım. Avukatların istediği yeşil pasaportla çözülecek bir durum değildir. Alkışlar reform paketine değildi herhalde ama hayal kırıklığına uğradığınızı söylüyorsunuz.

Umutsuzluğa gerek yok: Yargı paketini inceleriz, hiç umutsuzluğa kapılmaya gerek yok Türkiye gerçekten adalete kavuşmuş olan bir Tük toplumu haline mutlaka gelecektir. Anayasal bir devlet olmak başka bir şeydir, anayasalı devlet olmak başka bir şeydir. İşte ülkemiz şu anda anayasalı bir ülkedir ama anayasal bir ülke değildir. Hatta daha doğrusunu söylemek gerekirse kanunların bile uygulanmadığı bir ülkede böyle bir yönetimin adı ne anayasal devlettir ne kanun devletidir olsa olsa polis devletidir. Eğer bir ülkede bir Merkez Bankası Başkanı kanuna rağmen bir kararname ile görevden alınıyor ise orada artık kanun devletinden bile bahsetmek mümkün değildir.
Tek adam rejimi: Kuvvetler ayrılığı dememize rağmen eğer o ülkede yasama yürütme ve yargı sadece bir kişinin tasavvufuna, yazısına ve hatta kulağına diline bakmışsa o ülkenin sisteminin adı tek adam rejimidir. Gerçekte Türkiye’de artık kuvvetler ayrılığı yoktur. 

‘Gizli tanıklık düşman hukuku’

Moderatörlüğünü avukat Fikret İlkiz’in yaptığı konferansta ilk sözü Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan aldı. “Ceza Muhakemesi Özel Tedbirlerinde Öncelik, Sonralık Meselesi” üzerine konuşan Aktan, telefon dinlemelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Telefon dinlemelerinin delil sayılabilmesi için maddi bulgularla desteklenmesi gerektiğini söyleyen Aktan, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2009 yılında konuyla aldığı karara atıfta bulunarak “Gizli tanıklık da aynı şekildedir. Başka kanıtlarla desteklenmesi halinde geçerli olabilir. O halde gizli tanıklık da belirti delildir. Tabii gizli tanıklığın iletişimin vs. bunların Türkiye’deki uygulanması yönünden bakacak olursak Türkiye’deki uygulama açısından düşman ceza hukukun enstrümanı olarak kullanılmıştır” diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler