Türkiye COVID-19 salgınında uzman hekimlere göre ne durumda?
Sağlık Bakanlığı'nın günlük açıkladığı verilere göre Türkiye'de her geçen gün COVID-19 hastalarının sayısı artıyor. Türkiye'nin salgında ne durumda olduğunu uzman hekimler cevapladı.
Türk Tabipler Birliği'nin koronavirüs salgınının beşinci ayında hazırladığı rapora göre, PCR testi ile belirlenen koronavirüs vaka sayısı, açıklananlardan 10 kat fazla.
Son birkaç hafta içerisinde Türkiye'nin çeşitli illerinden yapılan valilik ve il sağlık müdürlüğü açıklamaları da, kentlerde vaka sayısının giderek arttığına işaret ediyor.
Bazı tedbirlerin ülke genelinde yeniden hayata geçmesi gündeme gelirken, her kent kendi il hıfzıssıhha kurulları aracılığıyla çeşitli önlemler almaya başladı.
BBC Türkçe'ye değerlendirmede bulunan uzman hekimler, Türkiye'nin salgında ikinci bir tepe noktasını yaşadığını ancak ilkinden farklı olarak bu kez Anadolu'daki kentlerde çok daha fazla vaka görüldüğünü söylüyor.
65 YAŞ VE ÜZERİNE YENİ KISITLAMALAR
Vaka sayılarındaki artışla birlikte, 35 ilde 65 yaş üstü kişilerin kalabalık alanlara girişleri sınırlandırıldı.
Bu iller arasında, son haftalarda vaka artışındaki hızın dikkat çektiği başkent Ankara da bulunuyor.
Türk Tabipler Birliği Başkanı Sinan Adıyaman, Ankara'da hastanelerin korona virüs servislerinde sorunlar yaşanmaya başladığını ve yoğun bakımlardaki doluluğun arttığını söylüyor.
Adıyaman, Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı günlük pozitif vaka sayısı verilerinden farklı olarak sadece Ankara'da günde 1400 vaka olduğunu ifade ediyor:
"Şu anda Dış Kapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisinde COVID pozitif olduğu tespit edilen ama yer olmadığı için yatırılamayan hastalar olduğunu biliyoruz. Bu kişilerin yakınları bizi arıyor ve onlara Ankara'da yer arıyoruz."
Ankara'da acil servislerden kliniklere hasta transferi akışının "tıkanmış durumda" olduğunu söyleyen Adıyaman, hafif ve orta dereceli zatürresi olan hastaların da evlerine yollandığını kaydediyor ve "Evlerine yollananlar da izole şekilde değil, toplu taşıma araçlarıyla yollanıyor" diyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Prof. Dr. Necmettin Ünal'a göre ise Türkiye şu an "salgının göbeğinde" yer alıyor.
Ünal, Türkiye'nin birinci dalga içerisindeki ikinci tepe noktasını yaşamakta olduğunu ve çemberin giderek daraldığını ifade ediyor.
Ankara Tıp Fakültesi özelinde henüz bir yoğun bakım sıkıntısı yaşanmadığını belirten Ünal, bazı şehirlerden gelen bilgilerin ise yoğun bakım kapasitelerinin dolduğu yönünde olduğunu söylüyor:
"Hastanemizde yoğun bakım gerektirmeyen hastalar için ayrılan yataklar tamamen dolu, koronavirüs hastaları için ayırdığımız yoğun bakım yataklarımızın ise sadece yüzde 50'si dolu durumda. Biz Ankara Tıp olarak şu an zor bir durumda değiliz ama ülke olarak zor durumdayız.
"Meslektaşlarımdan aldığım bilgilere göre bazı şehirlerdeki hasta sayılarının çok yüksek olduğunu, yoğun bakımları tamamen dolu hastaneler olduğunu ve buralarda ilave yatak açma çabaları olduğunu biliyorum. Sağlık Bakanlığı bu konudaki bilgileri paylaşmıyor."
Sağlık Bakanlığı'nın son açıklamasına göre yoğun bakım verileri:
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, COVID-19 ve diğer tüm hastalıklar dahil olmak üzere servis yatağı doluluk oranı yüzde 51,3, yoğun bakım yatağı doluluk oranının yüzde 64,8, suni solunum cihazı doluluk oranın ise yüzde 31,7 olduğunu açıkladı.
Koca, erken dönemde başlayan ilaç tedavisi sayesinde Konya, İzmir, İstanbul ve Ankara'da pnömoni (zatürre) sayısının giderek düştüğünü ancak Türkiye genelinde ağır hasta sayısının son bir aydır her geçen arttığını ve hastanelerde artan yükün endişe verici olduğunu söyledi.
İller özelinde alınan kararlar sonucunda 10 şehirde vaka sayılarının düştüğünü, 12 şehirde stabil hale geldiğini ve 7 ilde ise mücadelenin sürdüğünü belirten Bakan Koca "Geçen haftalar içinde bazı şehirlerimizde hatalardan kaynaklanan şikayetler aldık. Bu savaşı insanlar veriyor. İnsanlar yorulabilir, insan kaynaklı sorun tespit ettiğimiz yerlerde değişikliklere gittik, altyapımızı güçlendirdik. Sivas ve Urfa'da kısa bir süre yaşanan yoğun bakım hasta doluluğu dışında bir sorunla karşılaşılmamıştır. Urfa'da vaka sayısının arttığını biliyoruz, yoğun bakım sayılarımızı arttırıyoruz, toplam 121 yoğun bakım yatağı ilave olacak." dedi.
Bakanlık tarafından COVID-19 hastalarının hastanelere yatırılış politikası değiştirildiğinden bu yana, koronavirüs testleri pozitif çıkan kişilerin evlerine gönderilmesi konusunda çeşitli eleştiriler sürüyor.
Ünal, eskiden COVID pozitif ya da tomografik bulgusu olan her hastanın hastanede yatırıldığını ancak şu an kişi pozitif olsa dahi belirtileri az ise eve yollandığını söylüyor.
Hastanelerin yükünü azaltmak için bu politikanın doğru olduğunu değerlendiren Ünal, eve yollanan kişilerin mutlaka "takip edilmesi" gerektiğini düşünüyor:
"Eve yollanan hastayı etkili bir şekilde takip ettiğiniz sürece bu çok doğru bir politika. Ancak eve yollanan kişilerin ne oranda evde kaldıklarına dair bir bilgimiz yok. Karantinaya alınan hasta Alanya'da tatilde çıkıyor. Ayrıca ev içerisinde karantina şartlarına ne kadar uyulduğu da belli değil. Yurt dışında yapılan bir araştırma, COVID bulaşmalarının yüzde 75'inin aile içerisinde olduğunu gösteriyor."
Sadece başkent Ankara özelinde değil tüm Türkiye'de yaşanan vaka artışının sebepleri de merak konusu ancak uzmanlar, bakanlık tarafından açıklanan veriler "şeffaf" olmadığı için herhangi bir durum tespiti yapmanın da zor olduğunu kaydediyor.
Özellikle pandemide gelinen noktada çok fazla bilinmez olduğunu söyleyen hekimler, şu an çeşitli "varsayımlarla" hareket edildiği için vaka sayılarında artış yaşandığını düşünüyor.
Ünal, "Biz bu hastalığın ciddiyetini altı aydır halka anlatamadık. Ciddiyetini anlatabilmek için olayın vahametini ortaya sermemiz gerekiyor, bu da verileri açıklıkla paylaşarak olur. Hangi şehirde kaç hasta var, kaç yaşında ve testler hangi gruplara yapılıyor? Ancak böyle yerel tedbirler alabiliriz" diyor.
Türk Tabipler Birliği Başkanı Sinan Adıyaman ise Ankara özelinde vaka artışı sebeplerinin net olarak bilinemediğini söyleyerek, "Ankara'da hastaların yaş aralığı nedir? Belki bunu bilsek sebeplere ilişkin de bir çıkarımda bulunabiliriz" diyor.
'BAZI ŞEHİRLERDE YOĞUN BAKIMLAR ALARM VERİYOR'
Türkiye toplam 39 bin 279 yoğun bakım yatak sayısı ile OECD ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyor ve yoğun bakım yatak kapasitesi açısından Almanya ve ABD gibi şanslı sayılabilecek ülkeler arasında yer alıyor.
Ancak bu yüksek yoğun bakım kapasitesi Türkiye'nin her şehri için geçerli değil.
BBC Türkçe'ye konuşan Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, Türkiye'de yeni bir zirve atağı yaşanmakta olduğunu ancak ilkinden farklı olarak İstanbul'da değil Anadolu illerindeki yoğun bakım servislerinin "alarm verdiğini" söylüyor:
"İlk dalga en yoğun İstanbul'da yaşandı ve bunu atlatmakta başarılı olduk. Ancak derneğimiz çeşitli illerdeki üyelerden aldığı bilgilere göre şimdiki vaka artışlarında İstanbul dışı yani Anadolu illeri başı çekiyor. İstanbul'daki yoğun bakım rezervlerimiz fazla ama o şehirlerde rezerv kalmadı."
Cinel'e göre, pandeminin ilk döneminde İstanbul'da yapıldığı gibi bu kentlerde de yoğun bakım yatak kapasitesini yüzde 25'lere varan seviyelerde artırmak mümkün değil.
Vaka sayılarındaki artış trendi düşünüldüğünde çeşitli şehirler için çok ciddi endişe taşıdığını söyleyen Cinel, "Anadolu illerindeki yoğun bakım yatak sayılarını tahmin edemeyeceğiniz kadar kısa bir süre içerisinde yetmez hale gelebilir" diyor ve ekliyor:
"Diyarbakır, Şanlıurfa ya da Malatya… Bu şehirlerdeki acil olmayan sağlık hizmetleri ötelenebilir ve böylece ameliyathaneler yoğun bakıma çevrilebilir, yatak sayısı artırılabilir. COVID hastalarını bulunduğunu şehirde iyileştirmemiz lazım, başka şehre transferle çözmemiz mümkün değil."
Cinel, İstanbul'daki yoğun bakım servislerinde mevcut durumu ise şöyle özetliyor:
"İlk zirve atağı sırasında İstanbul'daki yoğun bakımların yüzde 80'i COVID yoğun bakımına çevrilmişti. Şiödi ise örneğin Anadolu Yakası'nda 25'in üstünde hastane varsa, sadece üç-dört tanesinde COVID yoğun bakım var. Diğerleri bu COVID hastalarını bu hastanelere sevk ediyor."
"Henüz yoğun bakım açısından İstanbul'da alarm zilleri çalmadı ama Anadolu şehirlerinde çaldığı kesin. Oradan da İstanbul'a tekrar bir alevlenmenin olacağı açık ve net. Yaz bitince insanlar memleketlerinden tersi şekilde İstanbul'a dönmeye başlayacaklar."
'ZATEN KISITLI OLAN İMKANLAR TAMAMEN YETERSİZ KALACAK'
BBC Türkçe'ye konuşan Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Ebru Kıraner de Türkiye'de pandemide gelinen noktayla ilgili Cinel ile benzer bir tablo çiziyor ve esas sorunun çeşitli Anadolu şehirlerinde yaşandığını belirtiyor:
"Son günlerde artan vaka sayılarıyla birlikte Ankara, Şanlıurfa, Gaziantep, Artvin, Ordu, Malatya, Konya ve Kayseri'deki üyelerimizden çok ciddi bildirimler alıyoruz. Meslektaşlarımız artık yoğun bakım yatak kapasitelerinin dolmaya başladığını ve yetişemediklerini ifade ediyorlar. Zaten kısıtlı olan imkanların böyle giderse tamamen yetersiz kalacağını söylüyorlar.
"Sağlık bakanlığında yakın zamanda bir rapor gönderdik ve şu anda acilen bir eylem planı yapılması gerektiğini söyledik. Muhtemelen çok kısa bir süre sonra yoğun bakımlardaki hemşire sayısı yeniden yetersiz kalacak. Hala tıbbi malzeme sorunu yaşayan pek çok hastaneden bildirim alıyoruz."
Kıraner, henüz yoğun bakım yatağı sorunu yaşamayan İstanbul için de çok iyimser olmamak gerektiğini çünkü sağlık çalışanlarının artık tükenmekte olduğunu söylüyor:
"İstanbul'da henüz yataklar dolmadı diyerek kendimizi kandırmamalıyız çünkü bu sayıların az olduğunu göstermiyor, sadece biz İstanbul'da çok ciddi bir yatak kapasitesine sahibiz. Çünkü pek çok büyük hastane birinci pikte yoğun bakım yatak sayısını artırdı ve her ihtimale karşı o yatakları aynı şekilde COVID için tutmaya devam etti.
"Yoğun bakımda çalışan ekipler artık çok yoruldu. Salgını hala ilk yoğun bakım ekipleriyle sürdürüyoruz ve insanlar artık tükendi. Vakti zamanında atamadığımız hemşireler şu anda görev başında olsalardı biz şu an hemşireleri 24 saat nöbette çalıştırmayacaktık."
İstanbul gibi İzmir'de de henüz yoğun bakım servislerinin dolduğuna ilişkin bir bilgi mevcut değil.
Ancak 11 Ağustos'ta açıklama yapan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir'de de vakalarda bir artış trendi olduğunu söyleyerek, "1 ay öncesine göre daha kötü durumdayız. Rakamlar, istatistikler daha kötüye gidiyor" dedi.
Dün Ege'de Sonsöz gazetesine konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı ise kentte her gün ortalama 4 bin test yapıldığını ve 200-250 COVID-19 vakası olduğunu kaydetti.
İzmir'in köklü kamu hastanelerinden birinde yoğun bakım servisindeki COVID pozitif kişilerin tedavisini gerçekleştiren çalışan ancak haberde ismini yer almasını istemeyen doktor, henüz İzmir özelinde ciddi bir yoğun bakım sıkıntısı yaşanmadığına ancak sayıların giderek arttığına dikkat çekiyor.
Hekim, salgının ilk günlerindeki gibi bir yoğunluk yaşandığını ama buna karşın artık yorulan sağlık çalışanlarının motivasyonlarının eskisi kadar yüksek olmadığını ifade ediyor:
"Meslektaşlarımız arasında pozitif vakalar ve ölümler arttıkça motivasyonumuz bozuluyor. İzmir'deki hastanelerde şimdilik çok önemli bir sorun yok ama süreç böyle giderse, yani hasta sayısı artmaya devam eder ve taburcu olan sayısı azalırsa sistem tabii ki tıkanacak."
ÖZEL HASTANELER DEVREDEN ÇIKTI MI?
Türkiye'de 2018 yılı itibariyle toplam hasta yataklarının yüzde 21,65'i, yoğun bakım yataklarının ise yüzde 41,93'ü özel hastanelerde bulunuyor.
Özel Hastaneler Platformu Derneği'nden edindiğimiz bilgiye göre, salgının yaşandığı ilk günden bugüne kadar tedavi edilen hastaların yaklaşık yüzde 30'u özel hastanelerde tedavi edildi.
Buna karşın Sosyal Güvenlik Kurumu, pandemi sürecinde hastanelere yaptığı salgın bakım hizmeti ödemesini Temmuz ayında sonlandırdı ve özel hastanelere pandemi öncesi döneme geri dönüldüğünü bildirdi.
Bu kesintinin özel hastaneleri mali bir kriz içerisine soktuğu ve dolayısıyla özel hastanelerin Temmuz'dan bu yana COVID pozitif hastaların tedavisini üstlenmekten imtina ettiği değerlendirmelerine neden oldu.
Özel Hastaneler Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmet Altuğ ise kesintiye rağmen özel hastanelerin COVID tedavilerine kesintisiz devam ettiğini söylüyor.
Özel hastanelerin pandemi hastanesi ilan edilmesiyle hastanelerde yüzde 50'ye yakın bir gelir kaybı yaşandığını kaydeden Altuğ, özel hastanelere yeterli teşvik sağlanmadığı gibi SGK ödemesinin kesilmesinin de olumsuz etkileri olduğunu savunuyor:
"Pandemi ile birlikte Covid-19'lu hastalardan ilave ücret almak yasaklandı. Ancak bir hasta için kullanılan günlük koruyucu ekipman maliyeti bile günlük 500 TL civarındadır. Özel hastaneler bir süre ilave ücret de almadan gecelik 33 TL ye hizmet verdiler. Daha sonra SGK pandemi bakım ücreti tanımlayıp 666 TL ödeme yapmaya başladı. Bununla özel hastaneler kısmen bir nefes aldı. Sonra bu iptal edildi ama ücret almamız hala yasak.
"Buna rağmen hastanelerimize başvuran ve covid-19 şüphesi olan hastaların kabulü ve tedavisinde en ufak bir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen hiçbir hastamızı tedavi etmekten imtina ettiğimiz veya kamu hastanelerine yönlendirdiğimiz söylenemez."
Özel hastanelerde çalışan sağlık çalışanlarının yüzde 15-17'sinin enfekte olduğunu söyleyen Altuğ, salgın yönetiminde bir paradoks yaşandığını ifade ediyor:
"Artık sağlık personelimiz yoruldu. İlk aylardaki gayret ve özveriyi gösteremiyorlar. COVID pozitif hastalar gittikçe artıyor, personel sayımız azalıyor, mevcut personelimizin motivasyonu azalıyor. COVID servisinde çalışmak istemeyenler de toplu şekilde istifa ediyorlar. COVID pozitif vakaları artış halindeyken SGK pandemi ödemelerini iptal ediyor. Bu bize bir paradoks gibi geliyor ve bu şartlar altında maalesef sürdürülebilir gelmiyor."
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- CHP'den Oğuz Kaan Salıcı'ya sert yanıt
- Açıklayacağına söz verdiği 'gizli dosyalar' neler?
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- AFAD duyurdu: Elazığ'da korkutan deprem!
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Narin'in köyündeki imam açığa alındı