Sami Karaören anlatıyor: ‘Güzel Günlerimiz Oldu’
P. Şükran Sabanuç, Mukadder Özgeç ve Ömer Özgeç, üç yıl süren görüşmelerin sonucu, 42 yılını verdiği Cumhuriyet gazetesinin 32 yıl yazıişleri müdürlüğünü yapmış, sonrasında da ikinci sayfasını yönetmiş usta gazeteci Sami Karaören’in anılarını derledi: “Güzel Günlerimiz Oldu” Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıktı.
“İşte böyle... Biz para pul getirecek hiçbir şey düşünmezdik gençliğimizde, bu şiirlerle uçardık, yalnızca aşk...” S. Karaören
42 yılını verdiği Cumhuriyet gazetesinin 32 yıl yazıişleri müdürlüğünü yapmış sonrasında da ikinci sayfasını yönetmiş usta bir gazeteci, yürekli bir Cumhuriyetçi ve Aydınlanmacı Sami Karaören öncelikle Cumhuriyet gazetesi okurlarının çok iyi bildiği bir isim. P. Şükran Sabanuç, Mukadder Özgeç ve Ömer Özgeç, üç yıl süren görüşmelerin sonucu Karaören’in ömürlük anılarını “Güzel Günlerimiz Oldu” (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) adlı bir kitapta derledi. Kitap hem bir Sami Karaören biyografisi hem de yakın tarihe damgasını vurmuş isimler evreninde kültür ve sanatın, dil ve yazının resmi geçidi niteliğinde.
Sami Karaören’in dünyasına konuk olmak kuşkusuz yakın tarihin en anlamlı aralıklarına hem mesleki hem de kültürel dopdolu bir yolculuğa çıkmak demekti. Bu yolculuğa okurları da davet eden P. Şükran Sabanuç, Mukadder Özgeç ve Ömer Özgeç’in dilinden aktaralım:
“Sami Bey’le döneminin önemli bir gazetecisi olduğu düşüncesiyle başladık konuşmalarımıza. Ama o bu sohbetlere bir şey daha ekliyordu: Şiirler... Onun gazeteciliğiyle yan yana giden bir tutkusunun da şiirler ve yazın olduğunu gördük. Çok sayıda Türk şiirini sık sık, takılmadan okuyordu bize. Ardından okuduğu şiirle ilgili yorumlarını, varsa şairiyle küçük bir anısını dile getiriyordu. Sami Bey anlatır anlatır, bir sessizlik olduğu anlarda ‘Güzel günlerimiz oldu’ der sık sık. Gerçekten de hep güzel günlerini, güzel kişileri anlattı bize. Bir şeyleri saklamak için değil, öyle yaşadığı için...”
Yaşamını Cumhuriyet’e, aydınlanmaya adadı
Yaşamını Cumhuriyet’e, aydınlanmaya adayan, yılmaz bir Atatürkçü olan Sami Karaören’i anlatmaya bir haber boyutunda kuşkusuz sayfalar yetmez, kendisinin de iyi bildiği sayfa hali sınırlarımız içinde aktarmaya çalışalım:
Yemen’den Anadolu’ya yaşamının yirmi yılını cephelerde geçirmiş bir Kuvayı Miliye kahramanının oğlu olan, 1924 Fethiye-Kayaköy doğumlu Sami Karaören, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu. Tam bir entelektüel, şiir âşığı. Yakın dostlarından Necati Cumalı’nın “Ay Büyürken Uyuyamam” romanının isim babası. Cumalı’nın bir şiirini kendisine adayacağı kadar kadim dostu.
Ustalar geçidi!
Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nda 12 Eylül yönetimi tarafından kapatılana dek 18 yıl emek vermiş bir dil ve yazı üstadı. Türk yazın dünyasının efsane isimleriyle dostluk kurmuş, anılar biriktirmiş, çalışmalarıyla bir döneme imza atmış bir çınar. Karaören bu efsaneleşmiş isimlerle tanışma öykülerini, arkadaşlıklarını, anılarını tek tek anlatıyor, alanlarındaki ustalıklarını değerlendiriyor P. Şükran Sabanuç, Mukadder Özgeç ve Ömer Özgeç’e. Kimler yok ki bu kişiler arasında: Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Cahit Külebi, Necati Cumalı, Mehmed Kemal, Behçet Necatigil, Özdemir Asaf, Mehmet Başaran, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Muhip Dıranas, Adnan Benk, İsmet İnönü, Erdal İnönü, Yunus Nadi, Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Çetin Altan, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Asım Bezirci, Tahsin Yücel, Muhsin Ertuğrul, Cahide Sonku, Attilâ İlhan, Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Vâlâ Nureddin, Halim Şefik, Onat Kutlar, Vedat Günyol, Peride Celal, Nevzat Atlığ, Macide Tanır...
Sivas Katliamı’na tanık oldu!
Antakya Lisesi’nde felsefe ve sosyoloji öğretmeni Cavit Orhan Tütengil, edebiyat öğretmeni ise sonraları yakın arkadaşı olacak Cahit Külebi. O yılları şiir tutkusunu iyice belirginleştiği yıllar olarak anıyor Sami Karaören. Üniversite yıllarında üç yıl Beyoğlu’nda yaşar Karaören. Kültür sanatın kalbinde atar! Erich Maria Remarque’nin “İnsanları Seveceksin” romanından sonra solu keşfeder, Mervyn LeRoy’un “Ben Bir Pranga Kaçağıyım” adlı filmiyle de kendisini solun göbeğinde bulur: “Sol, ‘dünyaya açılmak’ demek bence. Mehcure’yi de sola çektim. Sol olarak uğradığımız zulümle yaşamımızı güzelleştirdik.”
Bu sırada acı olaylar kapıdadır; 4 Aralık 1945’te Tan Gazetesi’ne yapılan saldırıya bizzat tanık olanlardan biridir. 1993 Sivas Katliamı’na da Cahit Külebi ile birlikte tanık olacaktır. 7 Ekim 1950’de Mehcure Hanım’la evlenirler. Erken yaşta kaybettikleri kızları Mine Gözen ressam, oğulları Mehmet ve torunları Eren mimar olur.
Üniversiteden mezun olduğunda mimli komünistti, işşizdi derken bir sigorta şirketinde işe başlar, kısa sürede müdürlüğe yükselir. Bu dönemde Fransızca dersleri aldığı Adnan Benk sayesinde Babıâli’ye adım atar ve sigortacılığı bırakarak Falih Rıfkı Atay’ın ve Bedii Faik’in gazetesi Dünya’da mesleğe başlar. Sonraları yazıişleri müdürü olacağı Dünya’da mutfağa giren Karaören’in ilk işi hurufat cetvelini (her boyutta harfleri gösteren cetvel) yapmaktır!
‘Cumhuriyet’te sevgili bir aile gibiydik’
27 Mayıs’ta yazıişleri müdürüdür. Adnan Menderes’in baskıcı politikalarının bedelini ödeyen gazetecilerden biri olarak günde en az üç davaya girdiği olur. Darbe sonrası Falih Rıfkı ve Bedii Faik’in 27 Mayıs aleyhine yazması üzerine tazminatını yakar ve gazeteden ayrılır. Bir ay işsiz kalır. O sırada “Nadi seni istiyor” diyen Yaşar Kemal, Karaören’i, Cumhuriyet gazetesine, Nadir Nadi’ye götürür.
Böylece TDK üyesi ve Dünya gazetesi eski yazıişleri müdürü Sami Karaören’in Cumhuriyet gazetesi yılları başlar. Anadolu muhabirliğinde görevlendirilir ilk. Tam otuz iki yıl Cumhuriyet gazetesinde yazıişleri müdürlüğü yapar. Melih Cevdet Anday’ı, Necati Cumalı’yı odasında ağırlar sık sık. Nadir Nadi’yle ailece de görüşürler.
Gazeteciliğin adeta kitabını yazdığı ve tüm ülküsüyle bağlı olduğu Cumhuriyet’i evi kılar. Şöyle anlatıyor o yıllarını: “İlhan Selçuk’la birlikte gazetede sol egemen olmuştu. (...) İlhan Selçuk Atatürkçülüğün göbeğinde yer aldı. Hepimiz öyleydik. Cumhuriyet gazetesi her dönem aydınlar için önemli olmuştur. Ara ara kızsa bile ilişkiyi sürdürdü çoğu okur. Biz çalışanlar bir aile gibiydik. Nadir Bey’in anlayışı, birbirimizi desteklememiz, Oktay Akbal, İlhan Selçuk, Ali Sirmen, Turhan Selçuk... Gerçekten de sevgili bir aile gibiydik.”
Karaören: ‘Umutluyum!’ Cumhuriyet’te uzun soluklu yazıişleri müdürlüğünün ardından makalelerden sorumlu olur Sami Karaören. Çekmeceleri yazılarla dolar, günde ortalama yirmi yazı gelir. İkinci sayfada henüz hiç yazısı yayımlanmamış birçok yazarın ilk yazılarını yayımlar. Kitabın sonunda P. Şükran Sabanuç, Mukadder Özgeç, Ömer Özgeç’e ülkenin bugününe ve geleceğine ilişkin ifade ettiği görüşleriyle de daha iyi yaşanabilir bir dünya umudumuzu şöyle tazeliyor: “Ben bu ülkenin insanlarının Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyet ilkelerine bağlılığından hiçbir zaman kuşku duymadım. Elbette umutluyum. ‘Daha iyi yaşanabilir bir dünya’ özlemimizi hep birlikte gerçekleştireceğimize inanıyorum.” |
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!