İddianamede şok detaylar: Tecavüzler video kaydına alındı
Adnan Oktar suç örgütüne yönelik soruşturma sonucunda 171'i tutuklu 226 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, örgüt üyelerinin, silah ruhsatı alabilmek için başvurdukları farklı yöntemlerin detaylarına yer verildi. İddianamede kandırılıp cinsel istismar ve tecavüze uğrayan kadınların psikolojileri ve benlikleri kırılıp, iradeleri ellerinden alınarak örgüte dahil edilmekte, söz konusu tecavüzlerin video kaydına alındığı hissettirilerek-gösterilerek şantaj yoluyla kopmaların ve şikayetçi olunmasının önüne geçilmektedir" değerlendirmesine yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca Adnan Oktar suç örgütüne yönelik hazırlanan ve İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, örgütün silahlı yapısı ile silahlanma ve nöbet sistemine ilişkin ayrıntılar anlatıldı.
Bir örgütün gerektiğinde kullanılmak üzere silah bulundurması, silahların ulaşabilecek yerde muhafaza edilmesi ve depolanması halinde "silahlı örgüt" sayılması gerektiği belirtilen iddianamede, bunun yanında sahip olunan silahların ruhsatlı olup olmamasının da örgütün silahlı bir örgüt sayılması açısından herhangi bir öneminin olmadığına işaret edildi.
Bu kapsamda "Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü"nün silahlanarak başta örgüt liderini korumayı hedefledikleri ve bu silahlanmayı mağdur ve müştekiler üzerinde korku ve baskı unsuru olarak kullanıp iradelerini sakatladıkları anlatılan iddianamede, örgütün işlenen suçlarda silahlanmayı tehdit unsuru olarak kullandığı, yasa dışı saiklerle oluşturulan bu silahlanmaya yasallık kazandırmak için resmi makam ve mercilere yalan beyanda bulundukları ifade edildi.
İddianamede, gerçek ve fiili durumla örtüşmeyen beyanlarla silah taşıma ve bulundurma ruhsatı alan örgüt üyelerinin böylece kolluk kuvvetlerinin denetim durumunu da bertaraf ettikleri kaydedildi.
Örgütün bu silahlanmaya legal bir görünüm oluşturmak, üyelerinin taşıma ve bulundurma ruhsatlarının yasal mevzuata uygun hazırlanmasını sağlamak için çalışma yaptığı ifade edilen iddianamede, örgütün silahlanmak için mesleki faaliyetten istifade ederek taşıma ruhsatı alabilmesi için gerçekte bu meslekle ilgisi olmayan üyelerine, örgüt sermayesiyle kuyumcu ya da altın mağazası gibi iş yerleri açtığı anlatıldı.
İddianamede, silah taşıma ruhsatı alabilmesi için kısım örgüt üyelerinin yine örgüte ait şirketlerde yönetici, genel müdür veya ortak statüsünde gösterildiği belirtilerek, bu örgüt üyelerinin gerçekte ilgili şirketlerde fiili olarak yöneticilik yapmadıkları aksine görevlendirme ve ortaklıklarının iş hayatının olağan akışına aykırı şekilde kısa süreli olduğu ifade edildi.
"Kurgu vakalarla" silah ruhsatı alındı
İddianamede, örgüt üyelerinin can güvenliklerinin tehdit altında olduğu iddiasını desteklemek için "kurgulamak suretiyle bir kısım vakalar yarattığı" ve bu gerçeğe aykırı vakaları/olayları gerekçe gösterip bir kısım örgüt üyelerinin taşıma ruhsatı aldığı kaydedildi.
Gerçeğe aykırı durumlar yaratarak silahlanan örgütün, legal görünüm kazanarak illegal yapıyı gizledikleri anlatılan iddianamede, örgüt üyelerinin de böylece Oktar'ın yaşadığı yerde taşıma ruhsatlı silahlarla nöbet tuttukları ifade edildi.
İddianamede, yapılan ev aramalarında taşıma ruhsatlı silahların ruhsat sahipleri ile ilgisi bulunmayan yerlerde bulunduğuna işaret edilerek, "Örgüte yönelik arama işlemlerinde ele geçirilen 79 tabanca, 23 tüfek ve 17 bin 596 fişek bağlamında silahlı ve zorlayıcı gücü itibarıyla amaç suçları işlemeye elverişli bir suç örgütü olduğu değerlendirilmektedir.” ifadesi kullanıldı.
İddianamede, örgüt üyesi ve yöneticilerinin, silah alma ya da bulundurma ruhsatını taşıma ruhsatına çevirmek için örgüt elebaşı Oktar'a notlar yolladığı belirtilerek, ayrıca örgüt üyelerine ait silahların hangi marka model olacağına kadar yine Oktar’dan görüş alındığı vurgulandı.
İddianamede ifadelerine yer verilen tanık H.F, Adnan Oktar'ın 1992-1993 yıllarında bir ayet okuyarak silahlanma talimatı verdiğini belirtti.
Örgütte "nöbet" ibadet kabul ediliyor
Suç örgütünün "nöbet sistemi"ne ilişkin bilgilere de yer verilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Örgütte, Adnan Oktar 'resul' kabul edildiği için onun korunması her şeyden önceliklidir. Dolayısıyla nöbet ibadet kabul edilir. Örgütteki bütün erkekler mutlaka haftada en az bir gün örgüt liderinin yaşadığı Dragos olarak adlandırılan ikamette, daha sonra da Hür Sokak'taki A9 TV stüdyosunda ve Adnan Oktar'ın olduğu her yerde nöbet tutmaktadırlar.”
İddianamede, soruşturma kapsamında yapılan araştırmalar, ilgili birimlerle yapılan yazışmalar, alınan müşteki ve şüpheli ifadeleri toplu bir şekilde değerlendirildiğinde, örgüt mensupları tarafından usulüne uydurularak ruhsat alınan silahların, gerek örgüt merkezinin ve liderinin korunmasında, gerek örgüte muhalif kişilerin baskı ve tehdit altına alınmasında, gerekse de örgütten kaçmayı düşünen bazı örgüt mensuplarının bu girişimlerinin engellenmesi için temin edildiği anlatılarak, müşteki E.Y.E'nin bu konudaki ifadesine yer verildi.
"Oktar, dedemden kalacak mirası bekliyordu"
Müşteki ifadesinde, dedesi Cevat Babuna'nın vefatından sonra örgüt elebaşı Oktar'ın, dedesinden kalacak mirası beklediğini vurgulayarak, "Adnan Oktar, güya evlatlık vazifelerini yerine getirdiler denmesi için Tuba (Tuba Babuna) dışında dedemin diğer çocuklarını cenazeye gönderdi. Adnan Oktar, Tuba'nın yıllardır kaçacağından şüphelendiği için ve onu hapsettiği için cenazeye de göndermedi. Cenaze törenine örgütün silahlı adamlarından yaklaşık 15 kişi, para ile tutulan özel güvenlikler ve avukatları eşliğinde geldiler. Beni ve akrabalarımızı cenazenin taşınması esnasında itip kakarak, mezar başında cenazemizi defnederken başıma silahlı adamlarını dikerek orada da bana ve aileme eziyet ettiler." şeklinde beyanda bulundu.
Müştekinin bu ifadesi ve cenazeye katıldıklarına ilişkin fotoğraflar da iddianameye konuldu.
İddianamede, müştekinin ifadesinden, dedesi Cevat Babuna'nın cenazesinde silahlı örgüt mensuplarının varlığıyla kendilerini baskı altında hissettikleri ve cenazeye dahi sahip çıkamadıklarının anlaşıldığına vurgu yapılarak, kanuna uydurularak örgüt üyeleri tarafından alınan ruhsatlı silahların örgütsel konularda kullanıldığının müştekinin beyanıyla desteklendiği belirtildi.
Şifreli konuşma ve fişleme
Örgüt üyelerinin suç oluşturabilecek konuların polis dinlemesine karşı telefonda konuşmadığı, mecbur olunursa şifreli konuşulduğu bilgisine yer verilen iddianamede, örgütün "bacılar" bölümünün finans ayağının başında yer alan bir sanığın Alev Babuna'dan para isteneceği zaman telefonda ''gelirken 10 sade poğaça getir, 10 light kola getir, 10 peynirli poğaça getir'' dediği kaydedildi.
Ele geçirilen dijital materyallerde, örgüt üyeleri hakkında fişleme yapıldığına dair dokümanların bulunduğu anlatılan iddianamede, söz konusu dokümanda örgüt üyelerinin isminin karşısında ''nöbetlerde titiz davranıyor'', ''infak ediyor'', ''kardeşlerle arası iyi'', ''kardeşlerden kopuk" gibi ifadelerin yer aldığı vurgulandı.
İddianamede, sanık Alev Babuna'nın sağ kolu olan sanık Nurşah Aksoy'un 1990'lardan beri örgüt içerisinde yer aldığı, sosyal medya hesaplarından örgütsel paylaşımlar yaptığı belirtilerek, Aksoy'un ''Bacılar'' grubunun dışarıdaki her işiyle ilgilendiği alışveriş, doktor programı ve örgüt üyelerinin aileleriyle görüşecekleri zaman ''gardiyanları'' olduğu belirtildi.
Örgütte Oktar'dan sonra en yetkili ismi olduğu değerlendirilen sanık Ulviye Didem Ürer'in ''Bacılar ve Erkekler'' grubundan sorumlu olduğu, örgüt içinde ''Baş İmam'' olarak tanındığı ve imamların gruplarına gidip Oktar'dan notlar ilettiği kaydedilen iddianamede, örgüt yöneticilerinden kod adı ''Toro'' olarak bilinen Tarkan Yavaş'ın Oktar'ın koruması olduğu, ''İmamlar İmamı'' denilen örgütün üst yapısında Yavaş'ın erkekler grubunda olduğu bilgisine yer verildi.
İddianamede, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak ifade veren sanık Sıdıka Gül'ün, ''Örgütün bacılar tarafındaki finans ayağının başında Alev Babuna'yla beraber Ulviye Didem Ürer'in bulunduğu ayrıca Oktar'ın bir süre sonra herkesten boşandığı sadece Ürer ile evli kaldığı''nı söylediği kaydedildi.
Tecavüzler video kaydına alındı
İddianamede, 1990'lı yılların son dönemlerinden başlamak kaydıyla örgütün günümüze kadar eleman kazanma yöntemlerine birinin turnike sistemi olduğu kaydedilerek, "Örgüt mensubu olma kıstaslarını taşıyan aralarında bazıları çocuk yaşta olmak üzere kız ve kadınlar, örgütün yakışıklı erkek mensupları tarafından zengin ve başarılı bir iş adamı imajı çizilerek ikili ilişkiler kurulduğu, dini telkinlerle kandırılıp cinsel istismar ve tecavüze uğrayan kadınların psikolojileri ve benlikleri kırılıp, iradeleri ellerinden alınarak örgüte dahil edilmekte, söz konusu tecavüzlerin video kaydına alındığı hissettirilerek - gösterilerek şantaj yoluyla kopmaların ve şikayetçi olunmasının önüne geçilmektedir" değerlendirmesine yer verildi.
Adnan Oktar suç örgütüne yönelik hazırlanan 171'i tutuklu 226 şüphelinin yer aldığı 3 bin 908 sayfalık iddianamede örgütün propaganda yöntemleri de anlatıldı. Örgütün 2011 yılında kurduğu kanalda yayınlanan programlarda suç faaliyetlerinin gizlediği, 'eğlence maksatlı bir araya gelmiş topluluk' imajı sergilemek adına belgeseller, sağlık programları ve eğlence programlarının yayınlandığı belirtildi. Stüdyoda yer alan kadın konukların birçoğunun dekolte kıyafetler giydiği, bakımlı ve alımlı olduğu, kendilerine Adnan Oktar'ın söyleşi esnasında da sürekli iltifatlarda bulunduğu, 'kedi , 'tavşan', 'aşkım, bitanem, ruhum, bebeğim, canım, tatlım' gibi yakıştırmalar ile güzelliklerine vurgu yaptığı da iddianamede yer aldı. Örgüt elemanlarının sosyal medya hesaplarını da aktif şekilde kullandığı, Adnan Oktar'ın kitaplarını da ücretsiz olarak dağıttığı da iddianame vurgulandı.
'EĞLENCE MAKSATLI BİR ARAYA GELMİŞ TOPLULUK' İMAJI SERGİLEMEK ADINA PROGRAMLAR YAPILDI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan ve İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen 3 bin 908 sayfalık iddianamede örgütün propaganda faaliyetlerine de yer verildi. Örgütün, örgütsel ideolojinin anlatılması ve kapalı kapılar ardından yapılan suç faaliyetlerinin gizlenerek, kamuoyunda "eğlence maksatlı bir araya gelmiş topluluk" imajı sergilemek adına belgesel, sağlık programları ve eğlence programlarının yayınlandığı A9 isimli bir televizyon kanalının 2011 yılında yayın hayatına başladığı iddianamede anlatıldı. İddianamede, A9 TV'nin yanı sıra örgüt mensupları tarafından oluşturulan çok sayıda internet sitesi üzerinden hem örgüt ideolojisinin propagandasının yapıldığı, hem de örgüte muhalif olan veya zarar verdiği / vereceği değerlendirilen kişilerle ilgili hakaret ve iftira içerikli internet siteleri kurularak karalama kampanyaları gerçekleştirildiği, böylelikle örgütsel faaliyetlerin engellenmeksizin devam etmesinin amaçlandığı kaydedildi.
'KEDİ , 'TAVŞAN', 'AŞKIM, BİTANEM, RUHUM, BEBEĞİM...."
Programlarda örgüt lideri Adnan Oktar ile stüdyoda bulunan kimi kadın ve erkek örgüt mensupları ile konukların söyleşi şeklinde gerçekleştirdiği programlar yapıldığı anlatılan iddianamede, programlarda siyasi ve sosyal konulu haber başlıkları üzerinden yorumlamalar yapıldığı belirtildi. Programlarda Kur'an-ı Kerim'deki bazı ayetlerin Türkçe meallerinin, örgüt ideolojisi doğrultusunda tevil edilerek yorumlandığı, bu vesileyle örgüt tabanı ve sempatizan topluluğu üzerinden Kur'an-ı Kerim vasıtasıyla hakimiyet kurulduğu vurgulanan iddianamede, "Hem örgütün ideolojisinin Kur'an'a dayandığı propagandasının yapıldığı, hem de toplumun hassasiyet gösterdiği din olgusunda, yakın olmayan çevrelerden de sempati toplanmak istendiği tespit edilmiştir" denildi.
Stüdyoda yer alan kadın konukların birçoğunun dekolte kıyafetler giydiği, son derece bakımlı ve alımlı olduğu, kendilerine Adnan Oktar'ın söyleşi esnasında da sürekli iltifatlarda bulunduğu, 'kedi , 'tavşan', 'aşkım, bitanem, ruhum, bebeğim, canım, tatlım' gibi yakıştırmalar ile güzelliklerine vurgu yaptığı da iddianamede yer aldı.
"BU UYGULAMANIN, ESAS OLARAK DİNİMİZİ TAHRİF ETMEYE YÖNELİK BİR HAREKET OLMASI AŞİKARDIR"
Bazen de yabancı konukların da stüdyoda misafir edildiği, benzer iltifatlar onlara da yapıldığı anlatılan iddianamede, "Alışılagelmişin çok ötesinde bir dini anlayışa yönelen bu uygulamanın, esas olarak dinimizi tahrif etmeye yönelik bir hareket olması aşikardır. Bunun yanı sıra dosya kapsamında çeşitli başlıklar altında değinilen, müşteki ve şüpheli beyanlarında ifade edilen onlarca suça bir perdeleme/maskeleme faaliyeti olduğu görülecektir. Sohbet programı dışında, Kuran-ı Kerim'de bahsi geçen tarihi olaylar ve kavimler, diğer bazı din mensupları, İslamiyet'in doğuşu ve yayılışı, Türk-İslam tarihi ve büyükleri de ile ilgili çeşitli belgesellere de yer verilerek, dini hassasiyeti olan vatandaşlarımız üzerinde olumlu bir intiba bırakılmaya çalışıldığı ve propaganda yapıldığı görülmüştür" denildi.
"SOSYAL MEDYAYI AKTİF ŞEKİLDE KULLANDILAR"
Örgütün, ideolojisinin propagandasını yapma, örgüte yeni sempatizanlar kazandırma maksadıyla internet üzerindeki faaliyetlerine
önem verdiği, örgüt mensupları tarafından hazırlanan internet sitelerinde, örgüt mensupları tarafından yazılan makaleler, örgüt tarafından gerçekleştirilen iftar, konferans gibi faaliyetlere ilişkin haberler ile birlikte örgütsel ideolojinin propagandasının yapıldığının gözlemlendiği kaydedildi. Örgüt mensuplarının Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya uygulamaları aktif bir şekilde kullandığı, örgüte ait internet siteleriyle benzer şekilde, örgüt liderini ve örgütü övücü mahiyetli, örgüt ideolojisinin propagandasını yapan görsel ve yazıların, yoğun şekilde paylaşıldığı vurgulandı.
KİTAPLAR ÜCRETSİZ OLARAK DAĞITILDI
Adnan Oktar adına veya Harun Yahya mahlasıyla yazılmış kitapların ücretsiz olarak örgüt üyeleri tarafından sokak sokak gezerek veya stand açılarak dağıtıldığı kaydedilen iddianamede, "Bu kitapların çoğunluğunun yüksek maliyetli bir şekilde renkli baskılar halinde basıldığı, fakat yüksek maliyetin bile propaganda faaliyetleri kapsamında gizlendiği ve herhangi bir karşılık beklenmeksizin, Allah için ücretsiz ve kaliteli tebliğ faaliyetleri olarak anlaşılması için, ücretsiz olarak dağıtıldıkları tespit edilmiştir. Kitapların hepsi örgütün o anki konjonktüre göre belirlediği siyasi eğilimi doğrultusunda yazıldığı, kimi zaman Atatürkçü, kimi zaman Mason karşıtı, kimi zaman İsrail yanlısı olabilen örgütün, kitaplarını da bu doğrultuda yazdığı, kitapların da yine örgüt ideolojisine uygun olarak çoğunlukla mehdiyet, ahir zaman, evrim ve Darwinizm karşıtlığı konularını ihtiva ettiği tespit edilmiştir" denildi.
RAMAZAN AYINDA LÜKS MEKANLARDA İFTAR DÜZENLEDİLER
Örgütün toplumsal destek bulmak, örgütün maddi gücünü sergileyerek propaganda yapmak maksatlarıyla, sanat ve siyaset camialarından ve örgütün sirayet etmek istediği çevrelerden konuklara lüks mekanlarda Ramazan ayında iftar düzenledikleri de
iddianamede anlatıldı.
En Çok Okunan Haberler
- Meyve suyu devi konkordato ilan etti
- Erdoğan'dan 'emekliler' açıklaması
- Can Grubu'ndan 'şimdi ne olacak' sorusuna yanıt!
- CHP'nin cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?
- Belgrad Ormanları yapılaşmaya mı açılacak?
- Özel: Hepimizin vicdanlarını sızlattı
- Kuzey Altuğ'dan korkutan haber! Çağla Şıkel paylaştı
- 'Erdoğan’ın programıyla ilişkisi var mı?'
- 'Bahçeli efendi yeni uyandı!'
- 'Kürt dostlarımız tarafından...'