Fethullahçı darbe girişiminin ardından ilk derece mahkemelerinde 289 dava açılırken hukukçular, verilen kararların göz önüne alınarak eksik kalan kısımların tamamlanması için Meclis’te yeniden komisyon kurulması ve kapsamlı bir rapor hazırlanması gerektiğine dikkat çekti. 4 bine yakın hâkim ve savcının meslekten ihraç edildiğini kaydeden hukukçular, bunların verdiği kararların da yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine işaret ettiler.
Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı avukat Mehmet Ruşen Gültekin, cemaatin AKP iktidarı ile sızma dönemini geride bırakıp yerleşme dönemine geçtiğini söyledi. “Bu bilinmeyen bir süreç de değildi” diyen Gültekin, “AKP, cemaati kullandı. Cemaat onu vurmaya başlayınca bir savaş çıktı. Bazı yerlerde tasfiyeler oldu ama yalnızca uzaklaştırma seviyesinde bir tasfiye. 15 Temmuz iktidar için tam tasfiye fırsatı oldu. 15 Temmuz olduğunda 11 bin yargıç ve cumhuriyet savcısı vardı. 5 bin tanesini FETÖ nedeniyle ihraç ettiler, 6 bin tanesi kaldı. FETÖ’cülerden boşalan makamlara yine AKP’ye yakın isimler atandı. Dolayısıyla aynı sıkıntı devam ediyor” diye konuştu. İktidarın FETÖ’den boşalttığı kurumları başka cemaatlerle doldurduğunu kaydeden Gültekin, “Üstü ihanet, ortası ticaret, altı ibadet dediğimiz bir yapılanmadan bahsediyoruz. Bunların aslında ABD projesi olduğundan eminiz.
Ama geçmişte et tırnak gibi iç içe geçmiş siyasi İslamcı yapının cemaatten ayrılmasını tam olarak beklemek çok zor. 15 Temmuz olduğunda beklenen, AKP’nin cemaatten tamamen ayrılacağıydı. 15 Temmuz’dan sonra da gördük ki AKP cemaatlerden kopabilmiş değil. Eskiden de FETÖ için siyasiler ‘buna kargalar bile güler’ gibi ifadeler kullanarak FETÖ’nün sızmasını yalanlıyorlardı. ‘Hizmet hareketi’ diyorlardı. Şimdi de sarıklı bir amiral çıkıyor ve üzeri örtülüyor. Biz bu işaretlerden devletin içerisinde net bir örgütlenme olduğunu görebiliyoruz. Adı FETÖ değil, başka cemaatler” diye konuştu.
Liyakatsiz görevlendirmelerin yargıdaki siyasallaşmaya kanıt olduğunu vurgulayan Gültekin, “Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanı olan Adalet Bakanı’nın kuruldan çekilmesi gerekiyor. Yürütmenin olduğu bir kurul olmamalı. Geçmişte AKP’de aday olmuş, seçim için uğraşmış kişilerin adli makamlarda olduğunu görüyoruz. Bizi 15 Temmuz’a götüren şeylerin başında liyakatsiz görevlendirmeler geliyor. Bakın bizzat Devlet Bahçeli’nin doğrudan avukatı şu an kurul üyesi. Belki çok doğru kararlar alıyordur ama bir siyasi parti çatısı altında çalışıyor. Yargı bağımsızlığı dediğimiz şey bu değil. FETÖ borsasının kuruluşu da budur. Zaman gazetesine abone olan adama 6 yıl 3 ay ceza verdiler ama gazeteyi satın alana dava bile açılmadı. Boşluğun bu kadar yoğun olduğu alanda borsa döner” ifadelerini kullandı. Halen dokunulmayan ve yeterince soruşturulmayan kurumların olduğunu söyleyen Ruşen Gültekin, “Bakın, duyduklarımızın altında binlercesi var. Ülkenin en önemli mekanizması bağımsız yargı olmalı. OHAL’in üç yıl uzatılmasıyla karşı karşıyayız. Bu FETÖ ile mücadele değil, siyasi iktidarın seçimlere devlet memurlarını korkutarak girmesiyle ilgili bir adım” görüşünü dile getirdi.
Bugün ise FETÖ’ye yönelik birçok dava açıldığını kaydeden Ülgen, “Bu davaların bir kısmı darbe girişimine yönelik bir kısmı ise daha sonra yakalandığı ya da örgüt irtibatı tespit edildiği iddia edilen kişilerle ilgili. Ancak gerek KHK ile ve gerekse somut kanıt olmadan yapılan işten çıkarmalar ve fişlemeler birçok mağdur yarattı. İktidar bunu fırsata çevirerek salt FETÖ örgütü ile değil, bütün bir muhalefet ile hesaplaşmayı tercih etti. Bugün aslında FETÖ’cülerin siyasi ayağı gizlenmiş şekilde varlığına devam ediyor. Örgütün önde gelen imamlarından hatta darbenin planlayıcısı ve uygulayıcısı olan Adil Öksüz’ün don paça oturur halde kelepçeli bir şekilde nasıl kaçtığı önemli soru olarak kafalarda duruyor. Bu soru işaretleri aydınlatılmalıdır” diye konuştu.
AKTAN: YARGI EN UFAK HATAYI KABUL ETMEZ
15 Temmuz öncesi Fethullahçı terör örgütünün varlığının açıkça bilindiğini anlatan Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan, “Bunun ilk işareti Şemdinli iddianamesiyle ortaya çıktı. Çünkü Şemdinli iddianamesini, soruşturma yaptığı söylenen cumhuriyet savcısının yazmadığı o dönemde de sezilmişti. Bu bir işaret fişeğiydi. Ardından Hrant Dink cinayeti, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Şike, Erzincan, İzmir Casusluk gibi kurgu davalar oluşturuldu. Bunlar oluşturulurken kimsenin farkına varmamasını düşünmek pek akılcı değil. Bizler bunun böyle olmadığını gördük ve yazdık. Daha sonra devletin resmi görüşü de bu doğrultuya geldi ve bunların ‘kurgu davalar’ olduğu kabul edildi” dedi. Devletin ilgili birimlerinin böylesine güçlü davaları kurgulayan bir örgütü tespit edememesinin üzüntü verici olduğunu kaydeden Aktan, “Eğer tespit edilmiş ve gereği yapılmamışsa bu çok daha vahim. Belki devletin bütün kurumlarına Fethullah terör örgütü sızmıştır, onlar etkili oluyordur, gereği yapılamamıştır ama devletin bütün duyarlı kurumlarında, güvenlik, yargı birimlerinde başka kimse yok muydu? Hepsi mi FETÖ’nün elindeydi? Gereğinin yapılamamasında sızmaya dayalı gerekçe pek inandırıcı görünmüyor. Şemdinli iddianamesini yazmadığını ilgili savcı kendisi söylemiş, ‘Bana bir yargıç tarafından verildi’ demişti. Bu süreç hep böyle devam etti” dedi.
‘İDDİANAMELER YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ’
15 Temmuz sonrası FETÖ’ye yönelik yürütülen davalara ilişkin de Hamdi Yaver Aktan, “Türk yargısı 15 Temmuz’a kadar bu denli büyük çaplı davalara bakmamıştı. Yargı elinden geleni yapıyor ama mahkemeler, kendine açılan davalara bakabilirler. Dava varsa yargılama vardır. Mesela bir kişi mahkemede itirafçı oluyor ve ben şu şu kişilerle yurt dışına gittim diyor. Ama birlikte gittiği kişilere bir dava açılmıyor. En azından bu gibi kişilerin de davalara dahil edilmesi ve birlikte değerlendirilmesi gerekiyordu. Olayın doğrusu ancak bu şekilde tespit edilebilir. Yargıda terör örgütü mensupları olduğu belirlenen ve haklarında kesin hükümler çıkan kişilerin düzenledikleri iddianamelerle yol alınması ve kararlarla devam edilmesi doğru olmasa gerek. 4 bine yakın hâkim ve savcının meslekten ihraç edildiğine bakarsak terör örgütü üyesi olarak söylenen kişilerin karar verdikleri iddianamelerin yeni baştan gözden geçirilmesi gerekir. Yargı en ufak hatayı kabul etmez” ifadelerini kullandı.
‘YENİ KOMİSYON KURULMALI’
Darbeyi araştırmak için hazırlanan raporun yayımlanması gerektiğine vurgu yapan Aktan, “Hatta arada geçen zamandan sonra bir kısım davaların da sonuçlanmış olması karşısında yeniden bir komisyon kurulması ve bu davaların yeniden ele alınarak tablonun bütününün ortaya çıkarılması geriyor. Bu davalar bitecek ama bu şekilde biterse bir kısım dışarıda kalmış olacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) özellikle sayısal delillerin güvenilirliğine ilişkin bir ihlal kararı verirse yargılamalarda başa dönme ihtimalimizin de yüksek olacağını düşünüyorum. Bu bakımdan çok duyarlı biçimde incelemelerin yapılması ve delilleri test eden makamların da hassasiyetle çalışması gerekir” dedi. FETÖ’nün ortaya çıkarılamayan hücrelerinin olabileceğini anlatan Aktan, “Ana davalardaki sanıkların büyük çoğunluğu yurtdışında. Bunların faaliyetleri sosyal medyada devam ediyor. Uluslararası hukuk enstrümanları da kullanılarak bu kişilerin yargılamalarının yapılması, dışarıda kalanların da bu sürece dahil edilmesi gerekiyor” diye konuştu.
RAKAMLARLA FETÖ DAVALARI
Fethullahçı terör örgütünün 15 Temmuz 2016’da kalkıştığı darbe girişiminin ardından beş yıl geçti. Beş yılda ilk derece mahkemelerinde 289 darbe davası açıldı. Bu davalardan 288’i sonuçlandı. Geriye kalan Çanakkale 5. Alay Komutanlığı davasının duruşma tarihi ise 7 Ekim 2021’e bırakıldı. Bu davalarda çıkan kararlarda 4 bin 890 sanık hapis cezasına çarptırıldı. 1634 sanığa ağırlaştırılmış müebbet, 1366 sanığa müebbet, 1890 sanığa süreli hapis cezası, 2 bin 870 sanığa beraat verilirken 964 sanığa da ceza verilmesine yer olmadığına yönelik karar çıktı. Toplam 8 bin 724 kişi hakkında verilen kararlardan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların 85’i general, 1116’sı subay, 266’sı astsubay, 56’sı uzman çavuş, 6’sı polis memuru, 12’si er, 61’i askeri öğrenci, 32’si sivil. Müebbet hapis cezası alanların da 24’ü general, 536’sı subay, 181’i astsubay, 170’i uzman çavuş, 9’u polis memuru, 92’si er, 352’si askeri öğrenci, 2’si sivil. Süreli hapis cezası alanların 26’sı general, 775’i subay, 323’ü astsubay, 427’si uzman çavuş, 156’sı polis memuru, 45’i er, 106’sı askeri öğrenci, 31’i sivil, biri mülki amir. Beraat alanların 24’ü general, 461’i subay, 397’si astsubay, 615’i uzman çavuş, 32’si polis memuru, 1165’i er, 154’ü askeri öğrenci, 22’si ise sivil.
7 İADE TALEBİ
Öte yandan istinaf yolu henüz tamamlanmamış 14 dava, istinaf mahkemelerince bozulan 15 karar bulunuyor. 251 dava dosyası ise temyiz incelemesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Yargıtay incelemesine gelen davalardan 79 karar onandı, 41 karar bozuldu, 131 karar hakkında ise Yargıtay’daki temyiz incelemesi sürüyor. İlk derece mahkemesinde karar verilen dört dava kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirken Yargıtay’ın onayladığı kararlar ile birlikte toplam 83 dava kesinleşti. FETÖ/PDY soruşturma ve kovuşturmalarında ise 107 bin 193 kişi hakkında 55 bin 245 soruşturma dosyası, 40 bin 889 kişi hakkında 30 bin 914 mahkeme dosyasında süreç devam ediyor. İlk derece mahkemeleri ve başsavcılıklar nezdinde toplam 86 bin 159 dosyada, 148 bin 82 kişi hakkındaki soruşturma/kovuşturma devam ediyor. Temyiz ya da istinaf kanun yolu incelemesinde bulunan dosya sayısı ise 35 bin 554’e ulaştı. Yapılan operasyonların toplamında 642 bin 166 kişiye işlem yapıldı. 311 bin 787 kişi gözaltına alındı. 99 bin 86 kişi tutuklandı. Şu anda cezaevinde tutuklu ve hükümlü 23 bin 950 kişi bulunuyor. Ayrıca Fethullah Gülen hakkında ABD’ye 15 Temmuz darbe teşebbüsü başta olmak üzere 27 suçtan 7 iade talebinde bulunuldu. 109 ülkeden 1022 FETÖ mensubunun iadesi de istenirken iade talebi kabul edilen 3 ve sınır dışı edilen 118 kişi ile Türkiye’ye getirilmesi sağlanan FETÖ yönetici ve üye sayısı toplam 121.
SÜRECEK